Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
fatih ünlü logo
Fatih Ünlü

Kazananlar – Kaybedenler – Fatih Ünlü

Fatih ÜNLÜ – 09 Temmuz 2025

 

13 Haziran 2025 Cuma Günü İsrail’in İran topraklarında çok sayıda noktaya ani hava saldırıları düzenlemesiyle başlayan çatışmalar herkesi tedirgin etti.

12 günlük bu yeni nesil savaşta kazananlar ve kaybedenlere dair birçok analiz yapıldı.

Benim bunların çoğuna bakmaya ne yazık ki vaktim olmadı ama araştırma kuruluşları veya gönüllü uzmanlar konuyla ilgili yazılı ve görsel malzemelerden de yararlanarak kaynaklarıyla çok öz bir derleme ve değerlendirme yapılabilseler, yaşadığımız bu yeni nesil savaş sürecinden çıkarılabilecek derslere dair bence çok büyük bir katkı olur. Bunların geleceğe yönelik önlemler için de ne kadar kıymetli birer girdi olabilecekleri de zaten izahtan vareste.

Ben de süreç içerisinde kendime göre bazı değerlendirmeler yapmaya çalıştım.

Bu süreçte bir tümden kazananlar var gibi görünüyor. Ki bunların başında da silah sanayi geliyor. Bir de farklı mahiyette hem kazandıkları hem de kaybettikleri olanlar var. Çatışmanın tarafları olan İsrail, ABD ve İran bu çerçevede değerlendirilebilir.

Ülkemiz dahil olmak üzere bölge ülkeleri de bu süreçten çıkarılabilecek derslere yakinen şahit oldular. Biz de bu hususları kısa bir yazı dizisiyle kapsamaya çalışacağız. Bu yazıda da önemine binaen sadece silah sanayi başlığını değerlendireceğiz.

Tüm bu sürecin en önemli kazananı bizce silah sanayi oldu. Söz konusu insan hayatı olduğu için buna “vehmi kazanç” demek daha doğru olur.

Bu kısa savaşın özellikle bölgede ama ötesinde de bir silahlanma dürtüsüne yol açtığını ve açacağını tahmin etmek zor değil. Bu yönde birçok tespit te yapıldı. Herkes kırılgan taraflarının sebep olabileceği yıkımı izale için imkan dahilinde daha çok silah alımına ve savunma sistemlerine yönelecektir.

Ayrıca bu süreç, 24-25 Haziran 2025’te yapılan NATO Zirvesinde üye ülkelerin savunma harcamalarını GSMH’nin – milli gelirin yüzde 5’ine çıkarmaları kararından hemen önce meydana geldi. Belki de bu karara ikna edici bir öncül oldu.

Bu noktada, hem çok önemli bir blok olan NATO’da hem de bunu gören Çin, Rusya gibi büyük güç odaklarında ve diğer ülkelerde ciddi bir silahlanma akımına yol açabilecek NATO’nun bu kararı üzerinde biraz durmakta fayda var:

NATO’nun Kararı

NATO üyesi ülkelerin savunma harcamalarını GSMH’nin yüzde 5’ine çıkarmaları kararının gerisinde Trump’ın / ABD’nin söylemlerinin olduğu biliniyor. Bloomberg’in konuyla ilgili haberinden kısaltarak alıntılayacak olursak:

“NATO verilerine göre, 2024’te üye ülkelerin toplam savunma harcamaları 1,4 trilyon dolar seviyesinde. Bu tutarın yüzde 66,6’sını ABD karşılıyor. Yeni hedef ise şu anki rakamlarla yılda 1,2 trilyon dolarlık bir kaynağı gerektiriyor. (Yani 1200 milyar dolar, müthiş bir para.)

Milli gelirden bu yüzde 5’lik payın yüzde 3,5’u doğrudan silahlı kuvvetler ve askeri giderlere, kalan yüzde 1,5’luk kısmı da savunma altyapılarına harcanabilecek.

NATO üyesi ülkelerin savunma harcamalarının GSMH’ye oranının şu anki ortalaması yüzde 2,20. En düşük oranlar yüzde 1,30 ile Belçika ve yüzde 1,28 ile İspanya’nın. Yüksek oranlara sahip ülkeler de yüzde 4,12 ile Polonya, yüzde 3,37 ile ABD ve yüzde 3,43 ile Estonya.

2024’te Türkiye’nin savunma harcamalarının milli gelire oranı yüzde 2,1 seviyesinde. Yeni yüzde 5’lik hedef Türkiye için de iki kattan fazla bir artış, bugünkü değerler üzerinden yaklaşık 32 milyar dolarlık bir artış demek.” *

Bu kararın detaylarda nasıl uygulanacağı zaman içerisinde görülecektir ama en temel etkisi sadece NATO’da değil diğer bölgelerde de daha çok silah alımı veya üretimi olacaktır.

Çatışmalar Sorunları Çözebilir mi?

Bu tür kararların doğrudan ve hemen çatışmaları körükleyeceğini söyleyemesek te ortamları germe ihtimalini de yok sayamayız. Bu başlık altında ilkin şu görüşümü arz edeyim: Ben -savunmaya yönelik önlemleri istisna tutarsak- büyük silah sanayilerini barışçıl sanayilere dönüştürmeden dünyaya barışın zor geleceğini uzun süredir düşünenlerdenim. Çünkü bu devasa sektör pazarının hem kaygısını çok çeken hem de süreçleri yönlendirebilecek kadar güçlü bir sektör.

Sektörün gücü ve lider reflekslerini değerlendirebilme kabiliyeti ortada. Şu anda büyük bir çatışma için, daha çok silah için, savunma – silahlanma harcamalarını bu kadar artırmak için büyük bir sebep var mı? Çatışma bölgelerindeki ülkeler istisna tutulabilir ama genel itibarıyla şu anki şartlarda böyle bir sebep veya sebepler seti yok. Ama farklı bölgelerdeki kısa veya uzun çatışmalar hem yönetimleri hem de insanları telaşa düşürüyor ve genel tabloyu değiştirme güçleri de olmadığı için onlar da şartlara uyarak biz de geri kalmayalım düşüncesiyle silahlanma eğilimine girebiliyorlar.

Dünyada elbette çözülmesi gereken birçok sorun var. Var ama bunların çözümü savaşta değil. Bilakis savaşlar sorunları çözmekten çok daha da ağırlaştırabilir. Dünyada kamu sektörü şu anda inanılmaz derecede borçlu durumda. Silaha daha çok para ayırmak, Çin gibi çok az sayıda istisna dışında çoğu ülke için daha çok borçlanma demek.

Bir de önlemler alınmazsa, bu ağır borç yükleri, bunların faizleri ve vatandaşın günlük hayatlarına, geçimlerine olumsuz etkileri önümüzdeki dönemde hayatı daha da güçleştirebilir. Çoğu insanın zaten zor olan hayatlarını daha da zorlaştırmaya kimin ne hakkı var! Ayrıca bu durum, ulus devletlerde kamunun prestijini de iyice sarsabilir ve küresel çevrelere ülkeler aleyhine ilave etki alanları açılabilir.

Ulus devletlerin geleceğin dünyasına, yaklaşan süreçlere hazırlıksızlığının, yönetimdeki sorunların, liyakat eksikliğinin vs. devletleri nasıl zayıf bırakabileceğine dair başta Abdullah Çiftçi kardeşimizin yaptıkları gibi istifade edilebilecek çok güzel analizler var. Özellikle yetkililerimizin bunları dikkate almasında fayda var.

Savunmada İnce Nokta

Durum bu ama biraz önce de dediğimiz gibi birçok ülke etraflarında gerginlikler çıktığı için biraz da kendilerini mecbur hissederek daha çok silah alımına yöneliyorlar. Tam burada çok ince bir nokta var: Savunmaya ve silahlanmaya çok para harcanması özellikle yeni nesil savaşlarda illaki istenen neticeyi vermeyebilir, tam korunma sağlamayabilir. Savunma alanında da harcamanızı şartlara göre en doğru yerlere yapmanız ve bir medeniyet perspektifi ile doğru yaklaşımlar ve ittifaklar geliştirmeniz gerekiyor.

Örneğin, kişi başı silahlanmaya en çok yatırım yapan ülkelerden birisinin İsrail olduğunu biliyoruz. Ama devamlı başka insanların yurtlarından toprak alma hedefi ve dürtüsü olduğu için İsrail bölgede hem sürekli sorun çıkarıyor hem de kendisi çok sorun yaşıyor. Yeni nesil savaşlarda da ne kadar tedbir alınırsa alınsın, herkesin bir zayıf yönünün olabileceği son çatışmalarda da bir kez daha keskin bir şekilde apaçık ortaya çıktı.

Buna da iyi bir örnek, İsrail’in dört aşamadan oluşan demir kubbe, Davud’un sapanı, Arrow füzeleri vs. gibi hava savunma sistemlerinin tam işe yaramaması oldu. Uzun soluklu ve kondisyonu olan bir ülkeye karşı bu tür sistemlerin İsrail gibi evlerde odanın birisini sığınak olarak inşa edilmesini şart koşacak kadar savaşa hazırlıklı bir ülkede bile nasıl bir paniğe yol açabileceğini gördük. İsrail bu konudaki zayıflığını elbette gidermeye çalışacaktır ama devamlı sağa sola çatarsa diğerleri de çalışacaktır.

Özetle, silahlanmaya daha çok para ayırmanız sizin daha iyi korunacağınız anlamına gelmiyor. Önemli olan bulunduğunuz şartlara göre en doğru yatırımları ve barışı önceleyip savaşı bir yöntem olarak görmeden mecbur kaldığınızda da en iyi şekilde icra etmek ve askeri olarak, sosyal olarak ve ekonomik olarak hazırlıklı ve kondisyonlu kalabilmek.

Malum, büyük savaşlar kazananlar dahil birçok tarafın takatini azaltıyor. Bazı zinde çevrelerin savaşların getirdiği bu takatsizliği geçmişte olduğu gibi dünyanın yeniden dizaynı için bir fırsat olarak görebileceklerini söyleyen uzman çok. Haklılık payları da yüksek görünüyor. Yıkım olmadan kabul ettirilemeyecek işler yıkımla ne yazık ki mümkün hale gelebiliyor. Daha önce de yazdığımız gibi, asıl sorulması gereken soru şu: Zaten sorunların çoğunun kaynağı olan çevreler kendilerini değiştirmedikleri sürece nasıl bu devasa sorunları çözmek iddiasında olabilirler? Mevcut küresel sorunları ancak yaratılıştaki ve hayatın akışındaki büyük hikmetleri kavramış insana değer veren samimi ekipler çözebilirler.

Allah’a emanet olun.

=====

* Kaynak: https://www.bloomberght.com/nato-nun-yeni-hedefinin-faturasi-1-2-trilyon-dolar-3751533

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER