168 kez görüntülendi.

Suriye’yi savaş öncesi iki kez ziyaret eden mali müşavir, araştırmacı Figen Güneş, Suriye’nin yakın geçmişi ile yakın geleceğine dair görüşlerini World of Türkiye için kaleme aldı.

figen güneş suriye

Figen GÜNEŞ

 

Haziran 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı, Aralık 2024 itibarıyla Baas Rejimi’nin lideri Beşar Esad’ın gidişi ile bitti. Daha doğrusu bu aşamadan sonra Suriye’yi 2011 öncesindeki gibi; Şam’ı, Halep’i, Hama’yı, Humus’u eski barışçıl zamanlardaki gibi görebilme umudu doğdu.

13 yıldır devam eden iç savaşın hem Suriye halkına, hem de başta Türkiye olmak üzere pek çok ülkeye sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan olumsuz etkileri oldu.

Savaşlar, elbette insanlık tarihi boyunca acı, kan, gözyaşı ve ölümü beraberinde getirmiştir. Henüz iç savaşın başlamadığı yıllar olan 2008 ve 2010 senelerinde iki defa Suriye’ye gitmiştim. Özellikle Halep’in atmosferi beni çok etkilemişti.  Şehrin tarihi Halep Kalesi, otantik çarşısı, taş binaları o kadar güzeldi ki…

Halep’ten aldığım amber sabununun kokusunu unutamam. Ticaretini yapmak bile aklımdan geçmişti. Şam’da şimdilerde kılınan namazlar ve edinilen dualarla gündemde olan Emevi Camii’ni de ziyaret etmiştik. Çok ihtişamlı ve çevresine mistik bir hava veren bir kutsal mekân.

 

KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİN BEDELİ SAVAŞLAR OLDU

Zaten Suriye son derece zengin bir tarihi geçmişe sahip. Milattan Önce 10.000 civarlarında Suriye’de tarım ve hayvancılık yapılıyordu. Yerleşik hayatın başladığı çok önemli bir bölgelerden biriydi. Halep ve Şam aralıksız olarak yerleşim yeri olma özelliği taşıyan iki kadim şehir. Çok kereler işgal edilip farklı kavimler tarafından yönetilmiş olan Suriye’de çok çeşitli inançlar ve kültürler vücut bulmuş. Ülke bu kültürel zenginliğinin bedelini, çok sayıda dini ya da mezhebi savaşa sahne olarak ödedi diyebiliriz.

Özellikle semavi dinler açısından çok önem arz eden Suriye’de kutsal kabul edilen çok sayıda dini yapı var. Heyetü Tahrir El Şam’ın, kısa adıyla HTŞ’nin lideri Golani, bu yapılardan biri olan Emevi Camii’nde namaz kılıp, halka hitaben bir konuşma yaptı.

İlginizi çekebilir!  Muğla'da 4.4 Büyüklüğünde Deprem Meydan Geldi

Suriye, sadece petrol gibi doğal kaynaklar açısından değil, zengin tarihsel, kültürel kökleri ve son derece yüksek manevi anlamlar yüklenen kutsal mekânları ile de çok önem arz eden bir ülke. Medeniyetler beşiği Suriye, ayrıca son derece stratejik ve jeopolitik konuma sahip.

 

ANADOLU TARİHTEKİ SAVAŞLAR BOYUNCA GÖÇ ALDI

Tarih boyunca Anadolu, tıpkı Suriye İç Savaşı sürecinde gördüğümüz gibi savaş dönemlerinde çok sayıda göç hareketine ev sahipliği yapmıştır.

İç savaş süresince 911 km sınırımızın olduğu Suriye’den ülkemize milyonlarca mülteci ülkemize göç etmiştir. Bu göçlerin siyasi, ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve kültürel pek çok sonucu olmuştur.

Kültürel farklılıklara vurgu yapan ve Suriyelilerin varlığını sorun olarak algılayan insanlar olduğu gibi, Suriyelileri kardeşi gibi gören ve olumlu karşılayan insanlarımızda bulunmaktadır. Ve Türkiye, savaş sürecinde mülteci dalgasını göğüsleyerek küresel anlamda da önemli bir fonksiyon üstlenmiştir.

Bununla birlikte insanların mülteci sorununa bakışında siyasi görüşlerinin çok etkisi bulunmaktadır. Farklı siyasi görüşteki insanlar bu sorunlara farklı açılardan bakmaktadırlar ve bu da toplumsal kamplaşmayı, kutuplaşmayı körüklemiştir. Özellikle göç süresinin uzaması toplumun bu konuya daha tepkisel olmasına neden olmuştur.

 

TÜRKİYE, YENİ SURİYE’NİN İNŞASINDA BÜYÜK ROL ALACAK

Artık Esad ailesinin 53 yıl boyunca diktatörlükle yönettiği rejim 8 Aralık 2024 tarihi itibari ile çöktü. Rejimin düşmesinin ardından Türkiye’deki mültecilerin ülkelerine dönme imkânı mevcut artık. Zaten dönüşler de başladı. Bu da ülkemizdeki siyasi kutuplaşmaların ve toplumsal gerginliğin azalması yönünde pozitif bir etki yaratacaktır. Ayrıca Suriye’nin yeniden imarı ekonomiyi de elbette canlandıracaktır.

Türkiye’nin yürüteceği sağduyulu ve vizyoner bir Suriye politikası hem ülkemizde, hem de yeniden inşa edilecek olan Suriye’de güven ve istikrarı sağlayıp, sosyo-kültürel açıdan çok olumlu sonuçlar doğurabilir. Yine de Suriye de şuan kaos ortamının olması nedeniyle Türkiye deki mültecilerin tamamının ülkelerine geri dönmesi beklenemez.

İlginizi çekebilir!  Cumhurbaşkanı Erdoğan: Öncelik enflasyonu düşürmek

Suriye’deki durumdan rahatsız olduğu halde fırsattan istifade etmeye çalışan İsrail’in tapu dairesi de dahil olmak üzere stratejik noktaları bombaladığı bilgisi mevcut. Türkiye’deki mülteciler dönüş kararı verirken geride bıraktıkları mülklerine tekrar sahip olabilecekler mi, yeni kurulacak devlet güvenli, istikrarlı, barışçıl bir sistem kurabilecek mi, ekonomik açıdan varlığını sürmesini sağlayacak bir düzeni olabilecek mi gibi soruların cevabını yakın zamanda anlayacağız.

 

SAĞDUYU, HOŞGÖRÜ VE BARIŞ HÂKİM OLURSA

Suriye’de Sünni Araplar, Arap Alevileri, Türkmenler, Kürtler, Dürziler, Çerkesler, Ermeniler, Süryaniler gibi farklı etnik ve mezhebi kökenden insanlar var. Farklı inançlara sahip bu insanların kendi inançlarını sorunsuzca yaşayabilecekleri bir toplumsal düzen kurulabilecek mi sorusunun cevabı Suriye’nin geleceğini şekillendirecektir.

Yeni kurulacak devletin üniter mi yoksa federatif bir yapıda mı olacağı sorusunun cevabı da hayati öneme sahip. Büyük komşusu Türkiye olmak üzere uluslararası toplumun Suriye konusunda nasıl bir tutum izleyeceği elbette çok önemli.

Hem Türkiye hem de Suriye sınırları içinde siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel yönden iyi gelişmelerin yaşanabilmesi için gerekli sağduyulu ve barışçıl politikalara ihtiyaç vardır. Zengin bir kültür tarihine sahip Suriye de farklı din, mezhep ve etnik kökenden olup, çeşitlilik arz eden bu insan topluluklarının bir arada barış içinde yaşamalarını sağlayacak demokratik bir devlet kurulması çok büyük önem arz etmektedir.

Suriye’de istikrarlı ve demokratik bir düzenin kurulabilmesini sağlamak adına Türkiye’nin alacağı pozisyon çok önemli. Komşunun yeniden inşa edilmesi sürecinde Türkiye’nin konumunun çok önemli olduğunu belirterek yazıyı bağlayalım.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.