123 kez görüntülendi.
celalettin yavuz

Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Güvenlik Politikaları Uzmanı – 26 Kasım 2024

 

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te TBMM yeni yasama dönemi açılışında DEM’li milletvekilleriyle tokalaşıp sohbetinin ardından PKK terör örgütü elebaşısı Öcalan’ı, “terörün bittiğini” ilan etmesi için Meclis’e daveti, bir anda Türkiye’nin kuzeyindeki Rusya-Ukrayna savaşı ile güneyindeki İsrail saldırganlığının önüne geçerek gündemde ilk sırayı aldı. Bugün PKK terör örgütünün çözüm aşamasına gelip gelmediği eldeki veriler ile “Kamu Yönetimi, Siyaset Bilimi veya Uluslararası İlişkiler” bilimlerinin alt disiplinine giren “Çatışmaların Çözümlenmesi” ışığında incelendi. Bu bağlamda İngiltere’nin IRA, İspanya’nın ETA ve Sri Lanka’nın Tamil Kaplanlarının tasfiyeleri özetlenerek, PKK’yla farkları özetlendi.

PKK Terör Örgütünün Tasfiyesi İçin Cumhurbaşkanı Özal Döneminde Yapılan Çalışmalar

1991 seçimlerine SHP listelerine konan Halkın Emek Partili (HEP) Leyla Zana, Hatip Dicle, Ahmet Türk, Mahmut Alınak, Orhan Doğan, Sırrı Sakık, Selim Sadak ve Sedat Yurttaş milletvekili seçilerek mecliste “Kürt” kimliğinin temsilcisi oldular. Aynı yıl cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Iraklı Kürt lider Celal Talabani’yle Ankara’daki görüşmesi devletin dolaylı yoldan PKK ile ilk temasının habercisiydi.

Adnan Kahveci’nin “Kürt Sorunu Raporu”: Özal, yakın mesai arkadaşlarından Kahveci’ye 1992 Yılında “Kürt Sorunu” adı verilen bir rapor hazırlattı. Raporda öne çıkan hususlar şöyle idi: “Çözüm için cesur siyasal adımlara ihtiyaç vardır. Bu nedenle Kürt realitesi, Kürt kimliği ve dili hızla kabul edilerek Kürtlerin siyasal hakları verilmelidir. Bu durum Türkiye’de demokrasiye ufuklar açmakla kalmayıp PKK gibi terör örgütlerine olan halk desteğini de ortadan kaldıracaktır!” Ama Kahveci, bir yıl sonra şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybetti.

Emekli Orgeneral Kemal Yamak’ın “Kürt Sorunu Raporu”: Dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in de çözüme yönelik çalışmalarının bulunduğu sırada Özal ayrıca Genel Sekreteri Kemal Yamak’a da bir rapor hazırlattı. Ağustos 1992 MGK toplantısında Özal; TRT GAP kanalından Kürtçe yayın ve Kürtçe eğitimin serbest bırakılması gerektiğini söylemiş, hatta her ne olursa olsun federasyon seçeneğinin bile tartışılmasından yana olduğunu belirtmişti. Talabani aracılığıyla PKK ile dolaylı temas kuran Özal, bir kez daha bu ismi devreye sokarak örgütün ateşkes kararı almasını sağladı.

İlginizi çekebilir!  Terör örgütlerine ağır darbe! 255 şüpheli yakalandı

Terörle mücadele konusunda büyük bir çaba göstererek sivil inisiyatifi devreye sokan Özal, ‘Kürt Sorunu’nu çözme projesini hayata geçiremeden 17 nisan 1993’te hayatını kaybetti.

“PKK’nın ateşkes kararı”ndan sonra bakanlar kurulu, 25 mayıs 1993’te PKK’ya yönelik genel af gündemiyle toplanacaktı. Ancak bundan bir gün önce 24 mayıs 1993’te Elazığ-Bingöl karayolunda iki otobüste bulunan 33 “terhis edilmiş ve silahsız” asker PKK tarafından kurşuna dizildi.

Terör Elebaşısı Öcalan’ın “Öldürülmemek Koşulu” ile Türkiye’ye Teslimi

Özal’ın girişimleri akamete uğradıktan sonra terör tekrar alevlendi. 1994 yılında özellikle Şırnak ve Hakkari olmak üzere birçok yerleşim yerinde PKK neredeyse egemenliğini ilan eder hale gelmişti. Önce bu iki ile normalde Ağustos aylarında yapılan YAŞ beklenmeden iki kurmay albay tuğgeneralliğe yükseltilerek tugay komutanı atandırıldı. Karadayı’nın genelkurmay başkanlığı sırasında albaylıktan generalliğe yükselecek albaylar ile generallerin terfilerinde “terörle mücadele”deki başarıları esas alındı. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Irak’ın kuzeyinde yuvalanan PKK sığınaklarına komandolar ve özel kuvvetlerle inerek amansız bir mücadele başlattı. Foça’da konuşlu amfibi tugayın komando taburu bile bu bölgeye kaydırıldı.

“28 Şubat Süreci” olarak bilinen ve REFAHYOL Hükümeti ile TSK komutanları arasında uyuşmazlığın tavan yaptığı dönemde bile terörle mücadelede uyum mevcuttu.

Silahlı mücadele sürdürülürken, devletin şefkatli elleri de ekonomi, eğitim, sağlık ve ulaştırma gibi sosyal alanlarda bölge halkına ulaştırılıyordu. Bu arada terör örgütünün eleman devşirmesi, maddi ve silah kaynakları büyük ölçüde kesilmiş, barındıkları Avrupa ülkelerinin yönetimlerine PKK’nın nerelerde uyuşturucu satıcılığı yaptı gösterilerek siyasi destek vermelerinin önüne geçilmişti.

Son olarak Eylül 1998’de Reyhanlı’da dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, Öcalan’ın barındığı ülke olan Suriye’yi tehdit etti. Türkiye, Suriye’ye müdahale hazırlıkları içerisindeyken Öcalan Suriye’den çıkartıldı. Rusya, İtalya, Yunanistan gibi ülkelerin ardından Kenya’ya sığınan Öcalan, ABD tarafından Şubat 1999’da “öldürülmemek” şartıyla Türkiye’ye teslim edildi.

İlginizi çekebilir!  Çıkış Yolu: Yerli ve Milli Ekonomi Modeli

Not: Konu “PKK Terör Örgütü Çözüm Aşamasına Geldi mi?-2” bölümü ile devam edecek.

  1. Kazım Çakır dedi ki:

    Sn. Hocam ben 77 yaşında bir Türk vatandaşıyım 7 yaşından bu yana bu ülkede bir Kürt sorununun var olduğunu duyarım ancak bunun ne olduğunu somut olarak anlamış değilim bizler fertler olarak birbirimizden asla bir şikayetimiz yok . Bu ülkede Cumhuriyet,e vatandaşlık bağlarıyla bağlı bütün yurtaşların birinin diğerinden daha ayrıcalıklı olduğuna şahit olmadım. Çevremdeki dostlarımdan etnik yapısı Kürt olan arkadaşlarımdan da beni tatmin edecek bir sorun sunamadıklarını gördüm. Bu cumhuriyeti kuran irade Anadolu coğrafyasındaki bütün etnik yapıları bir potada harmanlaştırarak bir millet oluşturmuş ve adınada Türk milleti demişler. Allah aşkına söylermisiniz bu şiyasılerin türk milletinden istedikleri şey nedir.

  2. İbrahim Akh dedi ki:

    Aslına bakılırsa pkk Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Pandora kutusu onunla alakalı çözüm süreci üretmeye çalışan çözüme odaklanan her türlü çalışmanın önüne geçmek için proje veya taslak hazırlayan üst düzeyden siyasi veya askeri kişiler enteresan şekilde aramızdan ayrılıyorlar bu bile ilgili terör örgütünün nereden beslendiğini ve yönetildiğini gösteriyor

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.