Ferhat ÜNLÜ – 26 Kasım 2024
Üçüncü Dünya Savaşı senaryolarının bininin bir para olduğu günümüzde Türkiye’nin, belalı bir mahallede mukim olduğumuz için güvenliğine diğer dünya memleketlerine oranla bonusuyla önem veren bir ülke olduğu şüphe götürmezdir. Neredeyse yarım asırdır terör belasıyla mücadele eden ülkemiz, 2016’da bu mücadele sürecinde Suriye’deki Fırat Kalkanı Harekâtı’yla başlayan bir başka faza geçmişti. Terörü kaynağında ortadan kaldırma stratejisi…
Yazının manşetindeki ‘kontr-terör’ kelimesi size 1990’ların yöntemlerini çağrıştırabilir, ama elbette benim kastettiğim bu değil. Ben ‘kontr-terör’ü, teröre kaynağında askeri ve istihbari yöntemlerle darbe vurulması anlamında kullanıyorum.
Terörle mücadelede, aziz yurdumuzun sınırları içinde ve daha ziyade sınır ötesinde, bilhassa Kuzey Irak’ta ve yerine göre Suriye’de yürütülüyor. Ne zamandan beri? 2016’dan beri Suriye’de, 2019 senesinden beri de kalıcı olarak Kuzey Irak’tayız. Pençe Kilit Harekâtı başlayalı beş yıl olmuş, az bir zaman değil ve şükür ki meyvelerini alıyoruz.
Hatırlarsanız; Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli, geçen sene ülke olarak yüzüncü kuruluş yıldönümümüzü idrak ederken meydana gelen deprem felaketinden sonra afet bölgesinde “İnşallah Türkiye’ye bir şey olmaz” demişti.
Bahçeli’nin o zamanki açıklamaları ile bugünkü parti grup toplantısı da dâhil yaptığı somut, net açıklamalar mukayese edildiğinde geçtiğimiz yıldan bu yana öngörülen tehditlerin büyüdüğünü söyleyebiliriz.
BÜYÜK TEHDİT, YÜZDE 25 BİLE OLSA DÜNYA SAVAŞI RİSKİDİR
Tehdit, sıklıkla yazdığım gibi yüzde 25 seviyesinde bile olsa çok ciddiye alınması gereken küresel savaş riski, yani yeni bir dünya savaşı riskidir. Şurası açık ki, şayet bu savaş başlarsa önceki ikisinden çok farklı yöntemler kullanılacak ve savaşı durdurmak kolay olmayacak,
Bahçeli’nin ilk Öcalan ve DEM Parti çıkışı sonrasında TUSAŞ saldırısı mesajı gelmişti. Terör örgütleri, kendilerini kullanan istihbarat servislerinin de yönlendirmesiyle hedef aldıkları güce terör saldırıları ile bir anlamda kriptolu mesaj göndermiş olurlar.
TUSAŞ saldırısı, Kandil’deki dinozorların Öcalan ve DEM’e mesajıydı.
Bu saldırı, Türkiye’nin etrafımız ateş çemberi iken ve ülkemiz güvenli bir liman iken iç huzurunu tahkim etme siyasetine dönük bir mesajdı. Kimin mesajı; elbette Kandil’deki dinozorların…
Ancak ABD bile artık bunlarla yürünmeyeceğini anlıyor. Çünkü Rusya ve Suriye ile anlaşırsak PYD ve ABD için işler tersine dönecek. Geçmişte ABD’ye karşı yeterince ‘güçlü ve bağımsız’ değildik, Kuzey Irak’a kalıcı olarak giremiyorduk. Ama artık daha güçlüyüz ve oradayız. Eğer Rusya ile ve Esad rejimi ile anlaşırsak o zaman PYD ve ABD için de işler tersine dönecek.
ZAP’TA KİLİDİN KAPANMASI ÖNEMLİ
TUSAŞ’ın mesajı Kandil’dendi, ama asıl anlatmak istedikleri şuydu: “Suriye’den uzak durun.”
Bir başka ve daha ayrıntılı ifadeyle söyleyecek olursam; bizim gazetecilik diliyle mesajın geldiği mahreç, Kandil’di. Ama asıl mesaj “Suriye’de PYD-YPG’ye bulaşmayın” mesajıydı. Türk devleti ise bu tür mesajları en hızlı algılayan reflekslere sahiptir. Bu mesajı ayağının altına aldı ve çiğnedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırı sonrasında TUSAŞ’ta bir programa katılarak terörün arkasındaki güçlerin mesajını çiğnediğini ilan etti.
Nitekim bu doğrultuda hem Suriye’deki, hem de Irak’taki terörlü mücadelemizi yoğunlaştırdık. Ve aradan çok zaman geçmeden bugünkü “Zap kilidi kapandı” açıklaması geldi. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’den gelen “Zap’ta kilit kapandı” açıklaması bu anlamda önemlidir. Güler şöyle dedi: “Bu yılın başından itibaren 2 bin 564 terörist etkisiz hale getirilmiştir. En son, kahraman Mehmetçiğin büyük özverisi ve gayretiyle artık Zap’ta da kilit kapatılmıştır.”
Kilit kapandı derken terörle mücadele orada bitti, çekiliyoruz anlamında değil. Önemli bir askeri aşamayı geçtik, olayın özü bu.
Demek ki 2019’da beri terörle mücadele bitene kadar kalıcı olduğumuz Kuzey Irak’taki beş yıllık mücadele olumlu meyvesini verdi. Bölgede daha önce iki ayrı zemheri saldırısında şehitler verdik, her birine bu vesileyle tekraren rahmet diliyorum.
SAVAŞIN HER ANLAMDA MALİYETİ YÜKSEK
Bir de MHP Lideri’nin bugünkü son açıklamalarına bakalım. Bahçeli, MHP TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, sistemini konsolide etmeye çalışan kırılgan bir devletin, zorlu sınamalardan kazasız belasız çıkmasının hiç kolay olmayacağını söyledi. Bu, Bahçeli’nin genel siyasi çizgisi açısından hakikaten yeni ve gerçekçi bir yaklaşım.
Devlet Bahçeli, dünyanın bugünkü halinin nükleer savaş riskine işaret etmesinin, bir yanda uluslararası sistemin çöküş alarmı, diğer yanda da kurumsal ve kurallara dayalı sorun çözme istek ve iradesinin tükenişinin habercisi olduğunu da söyledi. Şu cümle önemli: “İşin özünde İkinci Dünya Savaşı’nı takiben tesis edilen kurallara dayalı uluslararası sistem ilansız ve ilamsız iflas bayrağını çekmiş durumdadır.”
Bunun da altına imza atılır.
Bahçeli dünya savaşı riskine istinaden Türkiye’nin terör sorununu çözmesi gerektiğini söylüyor. Şu arka planı da biliyorum: Bahçeli ile bir görüşme yapan devlete/millete yakın siyasi çizgiye sahip Namık Sakık (Şemdin ve Sırrı Sakık’ın kardeşidir) görüşmeden ana fikir olarak terörle mücadelenin ülkemize büyük ekonomik yük getirdiği, bu anlamda meselenin siyasi, aynı zamanda ekonomik bir mesele olduğu ve hepsinden önemlisi uzun vadeli bir mazisi bulunduğu için toplumun ruh sağlığını olumsuz etkilediği sonucunu çıkarmış. Bahçeli’nin açıklamaları bu arka plan bağlamında da değerlendirilmeli.
Artık toparlayalım: Ülke olarak zaten Suriye’deyiz ve Suriye toprak bütünlüğünü sağlayana kadar da Şam’a doğrudan/dolaylı destek vereceğiz. Bu aşamalara, başka ülkelere ütopik gibi gelen, ama bizim gerçek bir mücadele öyküsüyle inşa ettiğimiz terörle mücadele konsepti sayesinde geldiğimizi unutmamalıyız. Bunu, elbette ABD başta olmak üzere terörle mücadeledeki hasımlarımız da unutmamalı. Sahada oldukça, alanda ‘kontr-terör’ panzehirini güçlendirdikçe terör zehrini yenmeye devam eden bir ülke olacağız.