Fatih ÜNLÜ – 16 Mayıs 2025
Belki kalbimde bir kurşun saklıdır.
Belki karlı dağlar başında yollarım kapandı kapanacaktır.
Belki ömür defterim birazdan nihayet bulacaktır. *
Belki tek bir hayırla yollarım yeniden açılacaktır.
Ve bir dua ile hayat gayem yeniden neşvünema bulacaktır.
Hayat bana artık yakın bir dost olacaktır.
Yollarım pak ve dingin ulyaya dokunacaktır.
Belki ölüm bana bir vuslat günü gibi
Bin bir rayiha ile ulaşacaktır.
Evet, belki “uzak”, belki yakın, belki kolay, belki zor. Bir gün hepimiz bu dünyadan ayrılıp gideceğiz.
Bu yüzdendir ki Peygamberimiz aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
«Dünyada garip, kimsesiz birisi gibi ol ya da bir yolcu gibi.
Kendini (şimdiden) kabir ehlinden say.»
Evet, bu dünya asıl anlamını geçiciliği bilindiğinde kazanır. Yolun hakkını en iyi verenler yolcu olduklarını bilenlerdir. Kıyıda “alesta”, tetikte yaşamanın ya da bir yolcu gibi kendini bulunduğun yere çok kaptırmamanın insana en iyi geldiği yerdir bu dünya. Ama bunun böyle olduğu da bazen ancak zamanla anlaşılabilir.
İnsan zamanla anlar ki bu dünyaya aşırı bağlanmak, yaşanmış -ve belki çoktan bitmiş- bir rüyaya ebedilik atfetmek veya adını bu şekilde koymasa da fiilen öyle davranmak gibi olur.
Oysa bu dünya bağlanmadığın kadar kıymetlidir. Bu dünya sonlu olduğu için dünyaya aşırı bağlanan kimse yönünü ebedilikten yokluğa döndürmüş olur. Birçok âleme birden hükmeden Hazreti Süleyman’a bile kalmayan dünya diğerlerine de kalmayacaktır. Baki kalan ancak Allah’ın Vechidir.
Yolun Hakkını Verenler
Yolun hakkını en iyi verenler yolcu olduklarını bilenlerdir, demiştik. Bu dünyaya büyülenmiş gibi aşırı bağlanan kimseler, büyük işlerin gerektirdiği fedakârlıkları yapmakta da zorlanırlar, çünkü bunun sonunu, dünyalarına tesirini düşünürler. Oysa Mevlana hazretlerinin deyişiyle “Sonunu düşünen yiğit olamaz.” Mutlak fedakârlık yapılması gereken yerlerde hesabilik olmaz.
Yiğitlik gibi diğer birçok güzel hâle de dünyaya ve maddiyata verilen önemden vazgeçilebildiğinde ulaşılır. Birçok ilim insanı da zamanlarını ve imkânlarını bir işte yoğunlaştırdıkları, bir anlamda o alanlarda dünyalarından vazgeçtikleri için sonuçta başarıya ulaşmışlardır. Ama bu arada neler çektiklerini de mesela ne uykusuzluklar yaşadıklarını da ancak Allah bilir.
Birçok fikir ve dava kahramanı insan da, anlaşılamayınca madden ve manen mağdur da edilseler, birçok kez hapse de atılsalar o kıymetli fikirleri hâlâ savunabildikleri ölçüde daha da büyümüşlerdir ve emekleri de büyük neticeler vermiştir.
Düşünün, gençliğinde el üstünde tutulan Üstad Bediüzzaman ve ilkin zamanının maddi imkânlarına çokça sahip olan Üstad Necip Fazıl hapislerde ve diğer sıkıntılarda dünyalarından vazgeçmişlerdir ama sonuçta hem yaşadıkları zamanda çok rağbet görmüş hem de ölümlerinden sonra zinde kalabilmişlerdir.
Yeri mi bilmiyorum ama ben aciz için de –fark edebildiğim kadarıyla- bu dünyanın geçiciliği ve sonrasındaki ebedilik duygusu bu dünyayı daha iyi anlamama ve onun farkına daha çok varmama vesile hallerden olmuştur.
Ahiret Bilinci
Dünyayı önemseyenler de yeryüzünün imarı için koşturup dururlar ama daha çok sahih bir Ahiret bilinci olanlar en muazzam ve insana en tesir eden yapıları meydana getirebilirler.
Dünyayı da gerçek dünya yapanlar aslında sonrasını unutmayanlardır. Dünyanın ve sonrasının Mutlak Sahibini unutanlar çevreyi imar etseler de insanı da yakıp yıkabilirler.
Örneğin Nemrut, Hz. İbrahim aleyhisselam gibi büyük bir doğru yol rehberini yakmak için o devasa ateşe atabilmişti. Sebebi de Hz. İbrahim aleyhisselamın “Kendisine bile bir fayda veremeyen bu taşlara ve putlara tapınmayın, gökleri, yeri ve her şeyi yaratan Allah’a kulluk edin.” demesiydi.
Hz. İbrahim’in atıldığı o büyük ateş söndükten sonra orada Hz. İbrahim’i bir gül bahçesinin içinde buldular. Ebedi gül bahçeleri Hz. İbrahim aleyhisselam ve Hz. Muhammed aleyhisselam gibi büyük rehberlerin işidir. Allah azimüşşan bu yüce makamları Allah için bu dünyadan ve her şeyden vazgeçebilenlere nasip etmiştir.
Evet, bu dünyanın sonrasına inanmak, Ahirete inanmak Allah’a inanmanın bir nuru ve gereğidir. Allah’ın bu dünyaya imtihan için gönderdiği insanı ebedi bir hayatta hesap ve mükâfat için yeniden dirilteceğine iman etmektir Ahirete inanmak.
Rabbimiz bizi de Ahireti unutmaktan muhafaza buyursun, bize de “Ahiret şuuru” ihsan eylesin ve Yüce Huzuruna çıkacağımız o muazzam anları unutturmasın.
====
* Uyarlama: “Belki bu son namazımdır / Belki bu son secdem, bu son niyazımdır.” A. B. Yıldız
YORUMLAR