Ceyhun BOZKURT – 24 Mayıs 2025
Sakallı MOSSAD ajanını hatırlar mısınız?
Ya rahmetli Osman Sınav’ın herkesin izlemesi gereken Deli Yürek Bumerang Cehennemi filmindeki Dakotalı David’i.
Müslüman görünümlü İsrail ajanı veya doğrudan ABD’li…
Biri gerçekti diğeri film kurgusuydu. Ama filmdeki kurgu gerçeklere dayanan bir kurguydu. Görüntü Müslüman, Muhafazakar, içeride ABD, İsrail, İngiliz…
Amaç İslam’a zarar vermek, Muhafazakar-Seküler, Laik-Anti Laik çatışması çıkarmak.
Sadece sakallıları kastetmiyorum tabii ki.
Rozetli ve Bozkurtlu Ajanlar
Benzerlerini Atatürk rozetli, Atatürkçü görünümlü NATO Türkçüler, bozkurt işareti yapan MOSSAD-MI6-CIA-BND ajanlarını görmüştür bu memleket.
Yıllarca CIA’nın en operatif adamlarından Ruzi Nazar’ın yetiştirmesi Enver Altaylı milliyetçi muamelesi görmedi mi?
Amerikan çıkarlarını Türk çıkarlarından önde tutan Altaylı, 15 Temmuz saldırısı sonrasında Fetullahçı terör örgütüyle bağı nedeniyle şu an içeride. Ama yıllarca milletçi camiayı sömürmedi mi?
Benzerleri halen gezmiyor mu?
Velhasıl kelam, bu ülke sahte veya gizlenen yüzlerden çok çekti.
Gelelim bu kadar detayı neden aktardığıma…
Anlatalım:
Bitmeyen Oyun: Kuyuları Kapatıp “Petrol Yok” Dediler
Rahmetli Metin Aydoğan, “Bitmeyen Oyun” kitabında Amerikalı petrol şirketlerinin Türkiye’ye gelip, aldıkları izinle kuşular açtıklarını, daha sonra da “burada petrol yok” diyerek kuyuları kapattıklarını yazmıştı. Aynı kitapta, daha sonra açılan bu kuyularda yüksek kalite petrol olduğu bilgisi aktarılmıştı.
Raif Karadağ da, 1964 yılında zamanın Enerji Bakanı Mehmet Turgut tarafından Ankara’ya çağrılmıştır ve Musul Petrolleri ile alakalı olarak araştırma yapmasını istenir. Bu bir devlet görevidir. Musul dönüşü Raif Karadağ bir gün oğluna “Murat çok yanılmışız. Petrollerin millileştirilmesi mümkün değil…” diyerek petrollerin millileştirilmesinin zorlu bir mücadeleyi gerektirdiğini söylemek ister. Karadağ araştırmalarını yaptıktan sonra Petrol Fırtınası’nı yazmıştır. Kitap fırtınalar koparır. Karadağ, kitabında Türkiye’nin Musul petrollerinde hakkı olduğunu, belgeleriyle ortaya koymuştur. Sonrası mı? Ankara’dan davet alır. O zamanki adıyla Cihan Palas’ta kalmaktadır. Bir gün sonra Başbakan Süleyman Demirel’le iki gün sonra da Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’le görüşecek, yaptığı çalışmalarla alakalı olarak bilgi aktaracaktır. Ancak odasında yüz üstü uzanmış ve ölü olarak bulunur. Tarih 12 Aralık 1973’ü göstermektedir.
Prof. Dr. Muammer Aksoy: Petrolün Millileştirilmesi İçin Savaşan Bir Akademisyen
Ve Prof. Dr. Muammer Aksoy.
Herkes onu Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucu başkanı olarak tanımaktadır. Aksoy, 31 Ocak 1990 tarihinde Ankara Bahçelievler’deki evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü.
O tarihlerde tartışmalar adım adım “Laik-Anti Laik”, “Muhafazakar-Laik/Seküler” tartışmasına kaydırılmaktadır. Amaç 1990’larla beraber etnik ve mezhepsel fay hatları oluşturma planlarına katkı yapmaktır. Aksoy’u Gladyo hedef almıştı. Ama gerçek amaç o muydu?
Prof. Dr. Muammer Aksoy, Türkiye’nin önde gelen petrol uzmanlarındandır ve 1960’larda Türkiye’nin petrollerinin millileştirilmesi için büyük mücadeleler vermiştir. Dönemin Enerji Bakanı Mehmet Turgut’a yönelik sert eleştiriler kaleme alan Aksoy, 1965 yılında Milliyet gazetesinde şu ifadeleri yazmıştır:
- İhtiyacımız olan petrol ürünlerini, kendi petrol kaynaklarımızdan çıkardığımız ham petrolden elde etmek ve böylece petrol tüketimi yüzünden, mümkünse dışarıya hiç döviz ödememek ilk amacımız olması gerekir.
Amaç olarak ikinci kademe, ham petrol üretimimizi daha da yükselterek, bu maddeyi çeşitli endüstri alanlarında kullanmak; köylerin enerji ve kısmen yakıt ihtiyaçlarını daha geniş ölçüde petrol ürünleri ile sağlamak sayesinde, iktisadi ve sosyal hayatımızda büyük bir hamle sağlamaktır. Türkiye’nin 10-15 milyon ton ham petrol üretmesi ve bunun ürünlerini en yararlı alanlarda tüketmesi halinde, memleketin iktisadi ve sosyal hayatında pek olumlu bir değişiklik meydana geleceği şüphesizdir. (Prof. Dr. Muammer Aksoy, Türkiye’nin Petrol Faciası ve Çıkar Yol, Sevinç Matbaası, Ankara 1965, s. 5)
Yine 6 Eylül 1965 tarihinde Milliyet gazetesinde Metin Aydoğan’ın söylediklerini doğrulamaktadır:
“Yabancı şirketlerin kapattıkları yerlerde gereği gibi petrol aramadıklarını ve buldukları petrol kuyularını da derhal işletme yoluna gitmeyerek bunlardan faydalanmayı – kendi çıkarlarına uygun olarak- ileriye bıraktıklarını, aylardan beri söylemekte ve yazmaktayız.”
Sonraki yazılarımızda da daha fazla bilgisini aktaracağımız üzere Prof. Dr. Muammer Aksoy, Türkiye’deki petrolün milli imkanlarla çıkarılması için çok mücadele etmiş. Petroller yüzünden Ortadoğu’ya ve Körfez’e yönelik saldırının ilk şiddetlendiği tarihte de sakallı CIA-MOSSAD tetikçileri tarafından katledilmiş.
Tesadüf mü?
Çok ihtimal vermiyorum.
Suikast ile bir taşla birden fazla kuş vuruyorsun.
Hem Türkiye’nin ve bölgenin petrol davasını politik bir söylemle savunabilecek bir otoriteyi devre dışı bırakıyorsun, hem Atatürkçü kimliği dolayısıyla toplumu ikiye bölecek söylemi geliştiriyorsun vs.
Hem Aksoy’u savunacaksın hem de bu petrolün bulunması için emperyalizme karşı duruş sergileyen Recep Tayyip Erdoğan’a, Devlet Bahçeli’ye, “Gabar’da petrol buluyorsak bu terörle mücadelede verdiğimiz istikrarla oldu” diyen Süleyman Soylu’ya, Alparslan Bayraktar’a vb. düşman olacaksın.
Merhum Necmettin Erbakan’ın ifadesiyle “Hadi oradan” derler adama.
YORUMLAR