Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
ceyhun bozkurt logo
Ceyhun Bozkurt

“Hebron” Planı: Filistin Yerine İsrail’e Bağlı El Halil Emirliği – Ceyhun Bozkurt

Ceyhun BOZKURT – 28 Temmuz 2025

 

İngilizlerin meşhur Lord Curzon’u, ülkesinin Hindistan Valisi konumundayken 28 Kasım 1903 tarihinde Kuveyt’te bir ziyaret yapmıştı. Curzon’un gemisini Şeyh Mübarek El-Sabah karşıladı. Karşılama töreninde 620 asker ve çok büyük kalabalık da vardı. Curzon’un heyetindeki yetkilileri kıyıda askerler kumlarla ayakları kirlenmesin diye fotoğraftaki gibi taşıdılar.

“Hebron” Planı: Filistin Yerine İsrail’e Bağlı El Halil Emirliği – Ceyhun Bozkurt

Curzon’un buradaki görüşmelerdeki şu sözleri önemliydi: “Biz sizin bağımsızlığınıza son vermedik. Tam tersine onu biz kurtardık ve artık hep güvencede olacaktır. Körfez sularında barışı biz koruyacağız ama bunun için, öncelikle İngiliz üstünlüğünün korunması gereklidir.”

Britanya adım adım Körfeze ve Arap dünyasına hakim oluyordu ve Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki ve sonraki emperyalist paylaşımda Irak, Filistin, Ürdün, Mısır ve tüm Körfez’e hakim oldu. Böylece hem sömürge Hindistan’a giden yolları kontrol altına almış oldu hem de petrol coğrafyasını yönetmeye başladı.

Bu sürecin üzerinden yaklaşık 70 yıl sonra, 2 Ağustos 1990 tarihinde Irak, Kuveyt’i önce işgal ardından ilhak etti. ABD’nin en büyük korkularından biri gerçekleşmişti. Körfez’in petrolünün kontrolünden çıkması. Jimmy Carter döneminin Ulusal Güvenlik Danışmanı ve derin ABD’nin stratejistlerinden Zbigniew Brzezinski şunu söyledi: “Kuveyt krizinde ABD’nin gerçek yaşamsal çıkarı, İran Körfezi’nin, sanayileşmiş Batı’ya makul bir fiyatla satılan petrol ikmalinin kesin ve istikrarlı bir kaynağı olmasını sağlamaktı.”

Örnekler çok açık. ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin her daim bu bölgeye yönelik planları vardı ve bu planlarını askeri sertlikle hayata geçirirken, süslü cümleler kurdular. Oysa Lord Curzon’un ve Brzezinski’nin sözleri, gerçek hedefi gösteriyordu. Aslında çok açık davranıyorlardı. Ama gözleri olup görmeyen, kulakları olup duymayanlara bu ve çok sayıda gerçek boş gelmekteydi.

Gelelim günümüze…

Türkiye’de bir kesimde ve özellikle Batı dünyasında, tüm yaşananların sorumlusunun Hamas olduğu, İzzettin El Kassam Tugayları’nın 7 Ekim 2023’te yaptığı Aksa Tufanı Operasyonu olmasaydı bu soykırımın yaşanmayacağı görüşü hakim. Oysa İsrail’deki soykırım yönetimi Gazze’yi yıllar öncesinden itibaren işgal etmek istiyor.

İsrail’in soykırımcı ekibinden olan ve kendi kızı tarafından tacizle suçlanan Ulusal Misyonlar Bakanı Orit Strook, daha Aksa Tufanı Operasyonu ortada yokken Mart 2023’te Gazze’yi işgal edeceklerini açıklamıştı. Strook, Netanyahu hükümetinin Batı Şeria’dan geri çekilme kararını iptal etmesini olumlu bulduğunu söyleyen Strook, “İlk adımımız Homesh Yeshiva’yı yasallaştırmak olacak ve ardından [bölgedeki] yerleşimleri kademeli olarak yenileyeceğiz” demişti. Ardından da Gazze Şeridi’ne döneceklerini şu sözlerle açıklamıştı:

“Sonuçta, geri çekilmenin günahının telafi edileceğine inanıyorum. Ne kadar süreceğini bilmiyorum. Ne yazık ki, Gazze Şeridi’ne dönüş, tıpkı Gazze Şeridi’nden ayrılmanın birçok can kaybına yol açması gibi, birçok can kaybına yol açacak. Ama nihayetinde burası İsrail topraklarının bir parçası ve bir gün ona geri döneceğiz.”

Görüldüğü üzere İsrail’in planı vardı. Hatırlarsanız yine 7 Ekim öncesinde New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuşan Benyamin Netanyahu, gösterdiği haritada Gazze ve Batı Şeria’yı İsrail toprağı olarak göstermişti.

Özetle İsrail’in planı gözlerimizin önünde gerçekleşti ve adım adım Filistin’i işgal etmekti. Bu kapsamda İsrail’in bölge ülkeleriyle normalleşmesi, yani tanınması aşamasına geçiliyordu. Filistinliler devre dışı kalacak ve belki de İsrail adım adım bu süreçte Filistin’i yutacaktı. Aksa Tufanı, Filistin halkının ve teşkilatlarının “Bizsiz bir planı kabul etmiyoruz” isyanıydı.

Günümüze döndüğümüzde, İsrail bu plandan vazgeçmiş değil. Filistin’i imha etmek istiyor. Fransa “tanıyacağız” deyince ayağa kalkıp, Macron’u “Paris sokaklarını karıştırmakla” tehdit etmesi de bu yüzden. Dünyayı yakmayı planlayan Nazi ruhlu Netanyahu yönetimi Filistin devleti istemiyor. Peki karşılığında ne öneriyor: El Halil Emirliği. İsrail’in “Hebron” diye adlandırdığı El Halil Bölgesinde satın aldıkları bazı şeyhler üzerinden İsrail’i tanıyan, öz yönetim-özerk şekilde planlanan bir model. Birkaç yerde bu modeller üzerinden parça parça emirliklerle Filistinlileri İsrail bayrağı altında yönetmek.

Bu planı da 2020’lerden itibaren alttan alta ısıtmaya başladı. El Halil bölgesinde, halkın gözünde Filistin Yönetimi ve mekanizmalarından çok daha güçlü bir lider statüsüne sahip olan şeyhlerden ve aile reislerinden oluşan güçlü bir yerel liderlik grubu bulunmakta. İsrail Filistin yönetimiyle sorunları olan bu şeyhleri ve kabileleri teşkilatlayıp, özerk şekilde bünyesine katmayı planladı.

PLANIN DETAYLARI

Planın detayları ise şöyle:

Ramallah’tan bağımsız bir yönetim arayışında olan yerel aşiret liderlerinin öncülüğündeki El Halil Emirliği girişimi, Filistin Devleti modelinden çok güçlü bir sapmayı içeriyor. Bu model, Arap nüfuslu Yahudiye ve Samiriye bölgelerinin Eriha, Nablus ve El Halil gibi şehirler etrafında dönen birkaç özerk bölgeye bölünmesini ve her birinin kendi belediye işlerini yönetirken, İsrail’e daha fazla ekonomik entegrasyon sağlamasını içeriyor. Bunlar egemen devletler olarak değil, İsrail’in genel güvenlik kontrolü altındaki öz yönetimli yapılar olacak şekilde teşkilatlanacak.

İSRAİL’İN AVANTAJLARI

Bu planın İsrail için birçok avantajı bulunmakta: Filistin toplumu siyasi, coğrafi ve kabilevi olarak derin bir şekilde parçalanmış olduğundan İsrail bundan ciddi faydalanacak. Ramallah’tan yönetilen tek tip bir devlet anlayışı yerine hesap sorulabilecek yönetimleri oluşturmuş olacaklar.

Merkezi olmayan yönetim, Filistin ulusal hareketini merkeziyetçi yapıdan (İsrail’in yıkıntıları üzerine kurulmuş bir devlet hayalinden) mahrum bırakarak, onun yerine Siyonist İsrail’in varlığıyla barışık, pragmatik bir liderlik koyduğu ortaya koymuş olacak. Bu da İsrail’in varlığını red düşüncesini zayıflatacak.

Bu emirlik bir model olarak diğer bölgelerde de oluşturulacak. Böylece Filistin tamamen ortadan kalkacak.

Gözlerimiz var görüyoruz, kulaklarımız var duyuyoruz. Bu planı engellemek, Filistin devletini kurmak, sadece Filistinlilerin değil, Siyonizmin hedefindeki herkesin görevi.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER