Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Alaska Zirvesi Bir Dönüm Noktası mı Fiyasko mu? – Adem Kılıç

Adem KILIÇ – 18 Ağustos 2025   Alaska’da gerçekleşen Trump–Putin

Adem KILIÇ – 18 Ağustos 2025

 

Alaska’da gerçekleşen Trump–Putin Zirvesi, üç yılını geride bırakan ve NATO’nun yapısından küresel güvenlik algılarına kadar çok sayıda süregiden yaklaşımı kökten değiştiren Rusya–Ukrayna Savaşı’nın geleceğine dair pek çok çıkmazı gözler önüne serdi.

Görüşmenin tarihi olacağına dair manşetler uluslararası medyayı süslerken, uzun sürecek bir ikili zirve hemen ardından ise taraflar arasında heyet toplantılarının gerçekleştirileceği bir süreç bekleniyordu.

Ancak böyle olmadı.

Trump ve Putin gerçekleştirdikleri yaklaşık 3 saatlik görüşmenin ardından ortak bir basın toplantısı düzenledi ve yaptıkları açıklamada liderlerin birbirine olan övgülerinin dışında kayda değer bir açıklama yapılmadı.

Görünen o ki zirve; savaşın hemen sona erdirilmesi hedefinin çok uzağında kaldı ve daha da kötüsü çatışmayı dondurabilecek bir çerçeve oluşturma konusunda bir yetersiz kaldı.

Zira; Trump’ı yakından takip eden her analist bilir ki; eğer çözüme giden yola dair en ufak bir ışık olsaydı, Trump bunu “büyük bir zaferi olarak” nitelendireceği her türlü gösteriyi kameralar önünde gerçekleştirirdi.

Peki ne olacak?

Hiçbir savaşın sonsuza kadar sürmeyeceği ve savaşların bitmesi için de mutlaka diplomatik süreçlerin başlaması gerektiği gerçeği açısından bakıldığında görüşmenin “olumlu” olduğunu değerlendirmek gerekiyor.

Ancak şüphesiz olarak tarafların taleplerinin sürecin geleceğine etkisi bu noktadan sonra savaşın sadece devam etmesini  değil tırmanma ya da yayılma risklerini de etkileyecek.

Alaska Zirvesi’nin uluslararası basına yansıyan arka planına baktığımızda; Putin’in kontrol ettiği noktalardaki toprak talebinden vazgeçmeyeceğini, yaptırımların kaldırılması için bir plan sunduğu ve Ukrayna’nın NATO üyesi olmaması gibi “güvenlik” şartlarından asla taviz vermeyeceğini ilettiği belirtiliyor.

Trump ise; Ukrayna’nın toprak konusunda taviz vermeyen tutumu ve güvenlik garantilerinin NATO çatısı altında olması gerektiği talebi ile Trump’ın elini kolunu bağlamış görünüyor.

Tüm bu nedenlerle Alaska’daki görüşmeden çıkabilecek en gerçekçi sonuç, ateşkese yönelik bir deklarasyon ve teknik komitelerin görüşme planlamaları olabilirdi. Ancak bu da gerçekleşmedi.

Trump basın toplantısında görüşmenin detaylarını Zelenskiy ve Avrupalı liderlerle paylaşacağını belirtti. İşte bu nokta sürecin geleceğini tamamen belirleyecek.

Zira Trump, eğer Avrupalı liderlerle yaptığı görüşmelerde Putin’in taleplerine karşı uzlaşması bir tavırla karşılaşmazsa, savaşın geldiği noktayı halefi olan Biden’a yüklediği gibi, barışın gelmemesinin sorumluluğunu da Avrupa’ya ve Zelenskiy’e yıkacaktır.

Ve önümüzdeki günlerde dünya bu sürece şahitlik edecektir.

Taraflar zirveden ne kazandı?

Tüm bu olumsuzluklara rağmen şüphesiz olarak tarafların bu görüşmeden kazanımları da oldu.

ABD Başkanı Trump görüşmeyi, “zafer” olarak yansıtamasa ve çok istediği “Nobel Barış Ödülü” için yeni bir basamak olarak kullanamasa da, “krizleri soğutan lider” imajını güçlendirmek için kullanmayı başardı.

Putin ise; 3 yıldır ABD ve tüm Batı tarafından yaptırımlarla izole edilmeye çalışılan bir ülkenin lideri olarak, onları masaya çekmeyi başaran bir lider olduğunu ilan etti.

Nitekim Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova daha görüşme başlamadan önce yaptığı açıklamada;

“Batı ve medyası, üç yıldır Rusya’nın izole edildiğinden bahsediyordu. Ancak bugün Rusya Devlet Başkanı’nın ABD’de kırmızı halıda karşılandığı gördüler.”

ifadelerini bu durumu bir zafer olarak nitelendirmekte gecikmedi.

Avrupa’nın tepkisi bölünmüş bir tablo sergiliyor.

Almanya ve Fransa ateşkes ihtimaline temkinli bir iyimserlikle yaklaşırken, Polonya ve Baltık başkentleri Moskova’ya zaman kazandıracak bir dondurma senaryosu ortaya koyabileceği konusunda tedirgin görünüyor.

İngiltere ve Brüksel ise görünen o ki; anlaşmanın Ukrayna’nın askeri zaferinin ya da en azından savaş alanının 3 yıl öncesine dönmediği bir senaryoya karşı duracak.

Ukrayna tarafında ise statüye dair her türlü tavize sert bir tepki verilmesi muhtemel. Buna karşılık güvenlik garantisi, mühimmat akışı ve mali destek içeren bir formül bulunursa Kyiv yönetimi, ateşkesi geçici bir toparlanma aralığı olarak değerlendirebilmeyi kabul edebilir.

Savaşın geleceği

Trump’ın izlediği strateji esasen ABD’nin mali yükünü azaltmak, eğer bir “barış” sağlayarak “zafer” elde edemiyorsa da sorumluluğun tamamını Avrupa’ya devretmek üzerine kurulu görünüyor.

Ancak bu yaklaşım Avrupalı liderlere göre; Rusya’yı daha da cesaretlendirebilir ve ABD’nin Avrupa’nın yanında olmadığı bir güvenlik ortamı Rusya’yı daha da cesaretlendirebilir.

Ayrıca Avrupa’nın en büyük tedirginliği, kalıcı olmayacak bir ateşkesin Rusya’nın askeri kuvvetlerini toparlama imkanı vermesi ve ileride daha sert bir çatışma dalgasını tetikleyebileceği kaygıları üzerine şekilleniyor.

Özetle; 3 yılın ardından sonunda diplomatik adımlar atılmış olsa da, sahadaki güç dağılımının barışın sınırlarını çizdiği gerçeği yeniden tüm tarafların asıl gerçekliği haline gelmiş durumda.

Alaska Zirvesi, Batı’nın bölünmüşlüğünü ve Trump liderliğindeki ABD’nin sadece kendi çıkarlarına odaklı yaklaşımını net olarak yeniden ortaya koydu.

İşte tüm bu bilgiler ve dengeler ışığında Alaska Zirvesi; savaşı bitirecek bir dönüm noktası değil, sadece gerçeklerin konuşulmasına yarayan bir sahne olarak tanımlanmanın ötesine geçemedi.