Coşkun BAŞBUĞ – 14 Ekim 2025
Ortadoğu tarihi günler yaşıyor.
İsrail’in iki yıldır Filistin’de gerçekleştirdiği vahşet ve soykırım geçici olarak durduruldu.
Geçici diyorum zira İsrail Terör Örgütü (İTÖ) kan içmeden, katletmeden duramaz, terörist başı Netanyahu kaos yaratmadan, savaş çıkarmadan yapamaz.
Tarih bunun örnekleriyle dolu.
İşgalin resmileştirildiği 1948’den bu yana İTÖ sürekli katlederek sürekli soy kırarak, sürekli işgal ederek bugünkü coğrafyaya çöktü.
Kurbağa Metodu…
O tarihten bu yana İsrail aralıklarla yüzbinlerce insanı katletti, her katliam sonrası süreç soğutuldu, sonrasında hiçbir şey olmamış gibi yeni bir katliamın önü açıldı.
İsrail Terör Örgütünün uyguladığı bu yönteme ben “kurbağa metodu” ismini takmıştım.
Neden kurbağa?
Malum kurbağa sıçrar, sonra bir süre şüpheli gözlerle etrafı süzer dinlenir ve sonrasında tekrar sıçrar.
İşte bu taktikle İsrail yıllarca katletti, yaktı yıktı, işgal etti ve genişledi.
Dünya da tam 75 yıldır bu süreci seyretti.
B Planı…
Halen ne olduğunu anlayamadığımız 7 Ekim olayı işte bu tekrarlardan biriydi.
Plana göre saldırılar karşısında Gazze’nin 15 gün içinde düşmesi ve o topraklarda şu an İsrailli teröristlerin cirit atıyor olması lazımdı.
Ancak hesap tutmadı.
Gazzeli Filistinliler tarihi bir destan yazdılar ve inanılmaz bir direnişle topraklarını terk etmeden soykırıma göğüs gerdiler.
Bu direniş bütün ezberleri bozdu ve Siyonist cephe acilen yeni bir değerlendirme yapıp “B” planına geçmek zorunda kaldı.
“B” planı katletmekle amaca eremeyeceğini anlayan küresel çetenin bir diğer kirli tezgahıydı.
Nedir Bu B Planı…
Bu planı 7 ekimin hemen sonrası yaptığım değerlendirmelerde dile getirmiştim.
Yaşananlara bakarak süreç bizi bu plana götürecek ve yakında bu planla yüz yüze kalacağız demiş ve bu nedenle tuzağa düşmemek adına şimdiden hazırlıklı olmalıyız diye de uyarmıştım.
Tam da öyle oldu, tıkanan süreç üzerine “B” planı devreye alındı.
Şimdi neler olduğunu anlamak adına öncelikle benim iki yıl önce yazdığım bu planın ayrıntılarını görelim sonrasında bu planı bugün yaşananlarla özleştirelim.
Neydi o olmasını beklediğim planın ayrıntıları…
Gayri resmi yollardan, işgal edilemeyen Filistin’i oldubittiye getirerek resmi yollardan işgal etmek.
Sonrasında ise Filistin’de kendi güdümünde hareket edecek bir siyasi iktidarı iş başına getirmek.
İşte bu kazanımı elde etmek için şunlar yapılacak demiş ve sıralamıştım;
Plan gereği Gazze’nin işgal edilebilmesi için “uluslararası güç” kozu sahaya sürülecek.
Amerika bu yolla İsrail’in yapamadığını yapmayı, daha önce Irak’ta uyguladığı Çekiç güç benzeri bir modelle Gazze’yi resmi yollardan işgal etmeyi hedefleyecek.
Amerika tepki oluşumunu önlemek için bu gücün kendi önderliğinde, İngiltere kontrolünde, muhtelif Avrupa ülkeleri ile bölge Arap ülkelerinden oluşmasını sağlayacak.
Bu güç Gazze’yi işgal eder etmez öncelikle direnişin liderlerini, kanaat önderlerini, toplumu yönlendiren lider statüsündeki kişileri katledecek, ardından girilemeyen tünellere girerek bunları edecek.
Bu sağlandıktan sonra bir diğer aşamaya geçilecek ve iktidara batının kuklası, işbirlikçi Mahmut Abbas kılıklı bir yönetim getirilecek demiştim.
Bu saydıklarımın hepsi şu an yaşanıyor.
Benim öngördüğüm süreç ile ilgili ilave sürpriz Tony Blair oldu.
Görüldüğü gibi Londra Merkezli kurulmaya çalışılan tuzak derin, Tony Blair üzerinden oynanacak oyun büyük.
Bu nedenle Türkiye mutlaka bu oluşumların içinde olmalı, süreçte mutlaka söz sahibi olmalıdır.
Erdoğan’ın bizzat katılması bu nedenle çok önemli…
İnşallah Filistin’i Amerika’nın Londra aklıyla önerdiği Tony Blair değil Hamasın önerdiği Filistinliler yönetir.
Görüşmelerin önünü tıkayacak ya da açacak olan temel konu bu olacak.
YORUMLAR