Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Avatar photo
Celalettin Yavuz

Kıbrıs Türklerinin Seçimi ve Cumhur İttifakından Farklı Sesler – Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 27 Ekim 2025

 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanlığı Seçiminin ilk turunda oyların %62,76’sıyla cumhurbaşkanı seçilen Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, henüz ilk konuşmasını bile yapmadan önce MHP Genel Başkanı Bahçeli, KKTC Meclisi’ne, Türkiye’ye katılma kararı almaları için adeta talimat gibi algılanan öneride bulundu.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz ile Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in tepkileri Bahçeli’nin sözleri gibi keskin ve “emredici” tonda değildi. Aksine Erhürman kutlanırken, Türkiye olarak her zaman Kıbrıs Türk’ünün yanında olunacağının altı çizilmişti.

Neden Erhürman Kazandı, Neden Erhürman’a Tepki?

World of Türkiye (WOT) adlı e-gazetemizin 20 Ekim 2025 tarihli sayısında “Türkiye, KKTC’de Ters Köşe mi?” başlıklı yazıda Erhürman’ın da daha önceki cumhurbaşkanlarından Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı gibi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile birlikte ve federasyon çözümüne destek veren bir siyasi lider olduğundan bahsedilmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kıbrıs’ta “iki devletli” öneriye BM genel kurullarında destek çağrısı yaparken, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar bu söylemi her fırsatta tekrarlarken, Cumhurbaşkanlığı Seçimlerine beş gün kala KKTC Meclisine “İki devletli çözüm” için karar tasarısı getirildi.

Konu hakkında konuşan KKTC Başbakanı Ünal Üstel, BM Güvenlik Konseyi kararı olmaksızın Bosna’nın 100’e yakın, Filistin de 157 devlet tarafından tanındığını açıkladı.

Anamuhalefet CTP’nin Genel Başkanı Erhürman ise zamanlamaya dikkat çekmiş, cumhurbaşkanlığı seçimlerine beş gün kala Meclis’e getirilen tasarının zamanlamasını eleştirerek, “Kıbrıs Türk halkının ortaklık hakkından vazgeçmeyeceğini” vurgulamış, genel başkanı olduğu CTP de bu durumu protesto ederek oylamaya katılmamış, tasarı iktidardaki Ulusal Birlik Partisi, Demokrat Parti ve Yeniden Doğuş Partisinin tüm vekilleri ile Lefkoşa Bağımsız Milletvekili Hasan Tosunoğlu’nun 29’u bulan oyları kabul edilmişti.

Seçimlerin öncesinde Türkiye’de Cumhur İttifakı’nın da KKTC’de Ersin Tatar’a olan desteği özellikle dikkat çekmiş, ancak bu olay ters tepmişti.

Bu sonuç Türkiye’deki Kasım 1983 Genel Seçimlerini hatırlattı. O dönemde Deniz Harp Akademisi’nden yeni mezun bir kurmay subay olarak Genelkurmay’da görevliydim. Seçimlerden iki gün önce 12 Eylül 1980 Darbesinin Lideri Evren, emekli Orgeneral Turgut Sunalp’ın MDP’sinin kazanması için diğer favori Turgut Özal’ı isim vermeden eleştirmişti. Bunun üzerine “Dört yılda bir hür irademle oy veriyorum. Hiç bir kimse irademe ipotek koyamaz!” diyerek oyumu ANAP’a vermiştim. Ertesi gün Genelkurmay’a gittiğimde pek çok subayın aynı düşünceyle hareket ettiğini öğrendim. Evren hiç konuşmasa çoğumuz MDP’ye oy verecektik. KKTC’de de gelişme de buna benzemiş…

İYİ Parti Genelbaşkan Yardımcısı Çömez, KKTC’de mafya, kara para aklama, Türk büyükelçilerin hareketleri, içinde Türkiye’den bakanlara ve bakan  çocuklarına kadar uzanan skandallar, kasetler vs şeklinde ayyuka çıkan gelişmeleri belgelerle Meclis kürsüsünde açıklamıştı. Türkiye tarafından geçiştirilen bu durum KKTC yönetimi tarafından da izlendi. Ancak İngiltere ile sıkı kültürel bağ içerisindeki Kıbrıs Türklerinin “demokratik hukuk” düşüncesine pek uymayan bu hareket tarzı sandıkta hükme bağlandı.

Öte yandan Bahçeli’nin ilk tepkisi yanında 21 Ekim 2025 günlü Grup Konuşmasındaki “Beşparmak Dağları’nda dökülen kanlar sizin değil. Nasıl olsa Akdeniz’de yankılanan çığlıklar sizden çıkmadı. Nasıl olsa ‘Gelene ağam gidene paşam’ demeye alışkınsınız…” şeklindeki sözleri Kıbrıs Türklerinin önemli bir kısmından tepki aldı. Bunlardan biri “Bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu açıklama beni derinden yaralamıştır” diyen Toplumsal Adalet ve Mücadele Partisi Kurucusu Serdar Denktaş’tı. Bir diğeri ise merhum Rauf Denktaş döneminde Cumhurbaşkanı Danışmanı olarak görev yapan, Kıbrıs davası uğruna pek çok kitap yazan, hala yazılarıyla mücadelesini sürdüren ve Bahçeli’ye “Kıbrıs Türk Halkı ‘gelene ağam, gidene paşam’ deseydi, 200 yıldır MEGALİ İDEA, ENOSİS, Yunan yayılmacılığı, Rum hakimiyetçiliği ve Rum hegemonyacılığına karşı direnmez, Kiliseye boyun eğer, vaftiz olur, asimile olur,  yok olurdu!” şeklinde cevap veren Sabahattin İsmail’di.

Sonuç itibariyle şayet Cumhur İttifakı’nın ortağı değil de, anamuhalefet partisi ilhak konusunu gündeme getirmiş olsaydı, etkisi daha fazla olabilirdi. Ya da Cumhur İttifakı bu konuda birlikte karar alıp aynı tepkiyi bizzat Erdoğan tarafından vermiş olsa gene etkili olabilirdi. Ya da önce Erhürman’ı kutlayıp, “Erhürman her ne kadar federasyonu savunuyorsa da, Türkiye’nin bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hemen her uluslararası platformda dile getirilen ve Kıbrıs Türkleri için en iyi çözüm olduğuna inandığımız iki devletli çözüm için Türkiye ile birlikte hareket etmesini bekliyoruz!” denilmesi çok daha uygun olabilirdi. Zira Erhürman, nasıl olsa Türkiye ile birlikte hareket etmek mecburiyetinde olacağını görecekti…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER