36 kez görüntülendi.
fatih ünlü iyilik eden iyilik bulur

Fatih ÜNLÜ – 16 Ağustos 2024

 

Usta Çırak konusunu daha önce ele almış ve iyi ustaların genellikle zamanında iyi birer çırak olduklarını da ifade etmiştik.

Ustalık – çıraklık bahsinde İmam Gazali’ye atfedilen güzel bir söz vardır:

Birçok işte çırak olacağına bir işte usta ol.”

Yani yarım yarım çok şey bileceğine bir şeyi, bir işi çok çok iyi bil. Gerçekten aydınlatıcı, yol gösterici bir söz.  Çünkü herhangi bir alanda işin hakkını verebilmek o işin uzmanı ve ustası olmayı gerektiriyor. Usta olmadan, işi mükemmel bilmeden de işler bazen başarılabilir ama bunlar haliyle istisnadır ve dayanak olamaz.

Düşünelim, önümüzde acilen ameliyat edilmesi gereken ağır bir kalp hastası var. Henüz  ikinci sınıfta okuyan 10 tıp öğrencisi bile bir araya gelseler, bu hastaya yardım konusunda tek bir  uzman kalp cerrahının yapacağını yapamazlar. -Belki o ikinci sınıftaki tıp öğrencileri ileride alanlarında dünyanın en iyilerinden olacaklardır, o ayrı-.

Zaten Gazali’de çırak olma sürecini değil, bir işi tam öğrenmeden başka alanlara geçip yarım kalmayı kast ediyor. Yoksa aşırı dağılmadığımız sürece farklı alanlara ilgimizin olması tabiidir ve yeni şeyleri iştiyaklı bir çırak gibi öğrenmenin de ayrı bir zevki vardır.

İmam Gazali’nin kendisi de farklı ilmi sahalara ilgi duymuş ve bir konuyu öğrenmeye giriştiğinde de onu en derinlemesine öğrenmiştir. Mesela felsefe okuduğunda, Tehâfütü’l-Felâsife (Filozofların Tutarsızlıkları) adlı eseri kaleme alacak kadar konuya vakıf olmuştur.

İmam Gazali’nin bu gibi eserleri, felsefenin doğrunun bulunmasında asli yol olarak görülmesinin ve İlahi rehberlikten yoksun bir düşünce egzersiziyle hayata dair kesin hükümler vermenin insana sonradan kaybettireceklerini ortaya koymak için kalem aldığını tahmin edebiliriz.

Malum, İmam Gazali vahyin rehberliğinde insandaki düşünme kabiliyetini en iyi kullanan ve bu işin metodolojisine dair çok önemli ipuçlarını keşfetmiş büyük bir alimdir. İmam Gazali’nin İslam aleminin yanı sıra Batı düşüncesinde çığır açan düşünürlerden bir kısmı üzerinde de çok önemli bir tesiri olmuştur.

İlginizi çekebilir!  Erdoğan: Amacımız yıl sonuna kadar 200 bin konut ve köy evini teslim etmek

Evet, “Birçok işte çırak düzeyinde kalacağımıza bir -veya birkaç- işte usta olmamız en iyisidir.” Çünkü zorlu sorunları çözebilmek işin uzmanı ve ustası olmayı; liyakat sahibi olmayı gerektirir. Özellikle bu kişiler yeni fikirlere de açıklarsa, beklenen çözümler daha da mümkün hale gelir.

Mürşit ve Mürit

Gelelim usta – çırak ilişkisinin en keskin hallerinden birisi olan şeyh – mürit, mürşit – mürit ilişkisine…

Yunus Emre şöyle der:

Gel ey kardeş, Hakk’ı bulayım dersen,
Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz.
Rasûl’ün cemalini göreyim dersen,
Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz.

Bilenlerle bilmeyenler asla bir olmazlar. Bu Ayet-i Kerimeyle sabittir. Maneviyatta da gerçek ilim sahibi olanlar, diğer  insanlara uzun zamanda aşabilecekleri, belki kaybolacakları  zorlu yollarda rehberlik eder ve onların kısa sürede menzile ulaşmalarına vesile olurlar.

Bu rehberliği  inkar etmek genel manada eğitimin, rehberliğin, öncülüğün, liderliğin önemini inkar etmek gibidir fakat burada çok ince noktalar vardır. İnsanlara bağlanma ve onlarla seyr-i sülûk  Allah’ın koyduğu sınırlarda olmalıdır. Birçok sahih geleneğin yanı sıra nevzuhur sahte yapıların da  bulunduğu ortamlarda bu prensip hayati  bir öneme  sahiptir.

“Gassalın elindeki meyyit gibi olmak” tabirini duymuşsunuzdur. Vefat etmiş kimse definden önce kendisini yıkayan gassala – yıkayıcıya karşı nasıl hiçbir itiraz etmeden, edemeden tabi oluyorsa – mürit de şeyhe, mürşidine o şekilde tabi olmalıdır manasında bazen kullanılan bu sözün asli bağlamı biraz farklıdır. Bu söz aslen  İlahi sıfatların ve Esma-i  Hüsnanın sırlarına dair ilmi zevkan ve vicdânen bilen bir alimi, bir mürşidi bulduğun zaman onu kaçırma, ona muti ol manasında kullanılmaktadır.

Belirli kabullerden sonra çırağın ustasına itaatli olması, müridin şeyhine gönülden bağlanması tabiidir ama bu tür sözlerin  asli bağlamından koparılıp şeyh mürit ilişkisinde veya herhangi bir ortamda genel esas kabul edilmesinden kesinlikle kaçınılmalıdır.

İlginizi çekebilir!  Sivas'ta kış soğuğu: Şehir sonbaharı es geçti

Bunun yerine sahabe-i kiramın Peygamber efendimiz  aleyhisselamın huzurunda rahat rahat konuşabildikleri, gerekirse itirazlarını dile getirdikleri bir manevi ortamın inşası hedeflenmelidir. Eşref-i mahluk olan insana da Allah’tan başka  her şeye ancak Allah’ın hükümleri sınırlarında bağlanması yaraşır.

Yukarıda bahsettiğimiz üzere gassal meselesinde asıl kast edilen mana farklıdır. Ama yanlış yorumlarla kişiden kayıtsız  şartsız itaati isteyen, kişiyi -açık veya gizli, doğrudan veya dolaylı- buna icbar eden, mecbur tutan ortamlardan da uzak durulmalı ve bu tür ortamlar acilen düzeltilmelidir.

Ancak sahih geleneğe  bağlı Dinin aslına uygun yapılar insanın maneviyatını geliştirebilir. Yoksa insanlar manevi irşad ararken müfsitlerin eline de düşebilirler. Allah korusun.

Her şey Allah’ın güzel sınırlarında güzeldir. Her iş Allah’ın izniyle olur. Rehberlik, şefaat şüphesiz vardır ve bunlar inanılmaz hayırlara vesile olan imkânlardır  ama bunlar hep Allah’ın izniyle ve inayetiyledir.

Allah’ın emirlerine aykırı şekilde kula itaat etmenin azaba sebep olacağını  Peygamber efendimiz aleyhisselam bize  haber vermektedir. Hz. Amr B. As’ın komutanlığında çıkılan seferde yaşanılanları hatırlayalım.

Evet, sözü uzattık. Konuyu yine Yunus Emre’den güzel bir şiirle bağlayalım:

Nice bir besleyesin bu kadd ile kameti
Düştün dünyâ zevkine unuttun kıyâmeti

Dürüş kazan ye yedir bir gönül ele getir
Yüz Kâbeden yeğrekdir bir gönül ziyâreti

Uslu değil delidir halka salûsluk satan
Nefsin müslüman etsin var ise kerâmeti

Yüz bin peygamber gele hiç şefâat olmaya
Vay eğer olmaz ise Allah’ın inâyeti

Nefsin müslüman eden Hak yolun doğru varır
Yarın ana olusar Muhammed şefâati

Yunus imdi sen dahi gerçeklerden olagör
Gerçek erenler imiş cümlenin ziyâreti.

=====

* İmam Gazali’nin bir sözünden

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.