Fatih ÜNLÜ – 29 Ağustos 2025
Yazımıza zor bir soruyla başladık. Bu zor soruya ihtiyatlı ve kısa bir cevap verelim. Olağanüstü bir gelişme olmazsa, Rusya – Ukrayna barışı yakın görünmüyor.
Evet, başta Trump’ın girişimleri Rusya – Ukrayna arasındaki savaşın bitirilmesine yönelik çabalar son dönemde hız kazandı, bu elbette olumlu bir işaret ama tarafların pozisyonlarındaki farklılıklar ve sahadaki gelişmeler de yakın bir barış için ümitlenmeye engel.
Belki hatırlarsınız, 7 Kasım 2024’te bu sitede yayınlanan “ABD Başkanlık Seçimleri – 2” başlıklı yazımızda şöyle bir bölüm var:
“Trump, zafer konuşmasında savaşları bitirme sözü verdi. Daha önce de zaten Ukrayna – Rusya savaşını da durdurma sözünü vermişti ama bu savaşın arkasında ne yazık ki güçlü çevreler de var. Trump’ın bu sözünü ne kadar tutabileceğini göreceğiz. Bu konuda en azından, ABD’nin Ukrayna’ya askeri desteğinin çok radikal bir şekilde düşmesi beklenebilir.”
Malum, ABD Ukrayna’ya olan askeri yardımlarını Beyaz Saray’daki tartışmanın ardından 4 Mart’ta geçici olarak askıya aldı, 2026 ABD bütçesinde de Ukrayna’ya askeri yardımların azaltılması öngörülüyor.
Trump yaptığı birkaç girişime rağmen bu savaşı durdurma konusunda henüz başarılı olamadı. Bunun çeşitli sebepleri var.
Sebeplerden birisi, -birçok uzmanın da ifade ettiği üzere- tarafların beklentileri ve taleplerinin çok farklı olması. Ukrayna güvenlik garantisi istiyor. Rusya yabancı askerlerle bir güvenlik garantisi verilmesini istemiyor. Ukrayna süreçten elden geldiğince toprak kaybı olmadan çıkmak istiyor ve Rusya’ya ikna için baskı yapılsın diyor. Rusya Ukrayna’da kontrolüm altındaki toprakların bir kısmından çekilirim ama özellikle Rus nüfusun yoğun olduğu bazı bölgeler bende kalır diyor.
Bu arada, Donald Trump ta Zelenskiy’e Kırım’dan ve NATO’ya girmekten vazgeçmesi ve toprak kaybına hazır olması çağrısında bulunuyor.
Sahadaki Son Durum
Son gelişmeler ışığında, Rusya savaşta şu anda daha avantajlı görünüyor. Savaşın ilk döneminde yaşadığı ağır can kayıplarını ve SİHA’lara karşı zaafını azaltacak yöntemleri öğrenmiş durumda. Artık bir bölgeye saldıracağı zaman çok az sayıda askerle saldırdığı ve drone vs. desteği aldığı söyleniyor. Rusya’nın uzak coğrafyalarda değil ama içeride ya da bitişik bölgelerde yüksek bir savaş kondisyonunun olduğu birçok tarihi örnekten de anlaşılabilecek bir durum, mevcut savaştan ta ciddi dersler çıkardığı belli. Fakat diğer yandan, Rusya’nın yeni nesil bazı saldırı türlerine de henüz hazır olmadığı anlaşılıyor.
Ukrayna hâlâ Rusya’nın çok içlerine sızıp ara ara ciddi zararlar veren saldırılar yapabiliyor. Ve birçok bölgede bir mücadele veriyor. Destek aldığı sürece, bunu bir süre daha devam ettirebilir.
Ama hem Rusya’ya hem de Ukrayna’ya şunu sormak lazım: “Nereye kadar ve ne pahasına?”
Bir de hem Rusya ve Ukrayna hem de onları destekleyen ülkeler ve çevreler bu savaşta yeni savaş yöntemlerini de deniyor ve bir tür keşif yapıyorlar. Burada gizli ve hala keşfetmek istedikleri bir yön kaldı mı bilemiyoruz.
Aslında, Rusya’nın kolay bir rakip olmadığı ilk baştan belliydi, yine Ukrayna’nın özellikle destekle kolay lokma olmayacağı da aşikardı. Dolayısıyla ortada yıpratma savaşına uygun bir ortam var. ABD desteğini azalttı ama Avrupa’nın savaşı fonlaması ve silah tedariği devam ederse bu yıpratma ortamı bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.
Aslında daha barışçıl ve sürdürülebilir bir yaklaşım geliştirmeleri her iki tarafın da hayrına olacak. Bu süreçte Ukrayna giderek daha çok yıpranıyor ve kullanılıyor; Rusya da barışçı bir duruş geliştiremezse, karşısında silahlanmış, alesta ve güçlü karşıt bir Avrupa’nın ve ötesinin gelişmesine dolaylı olarak büyük bir katkı sağlıyor.
Malum, “uluslararası güçlü çevreler, hükumet dışı unsurlar – ne kadar hükumet dışı denilebilirse” bu savaşın gidişatında önemli bir role sahip. Mevcut gelişmeler bu çevrelerin beklentileriyle uyumlu görünüyor.
NATO üyelerinin askeri harcamaları Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın yüzde 5’ine çıkarma kararı ve Avrupa’da özellikle Rusya’ya yakın bölgelerdeki bazı ülkelerde silahlanma telaşının ivme kazanması bu çerçevede değerlendirilebilir.
Tahminler dışında, bu savaştan beklenen daha ne var bilemiyoruz ama halihazırda ortaya uzlaştırması zor bir tablo çıkmış durumda. Ama bahsettiğimiz güçlü küresel çevreler savaştan değil barıştan daha çok şey alacaklarını düşündükleri zaman, Rusya – Ukrayna savaşında da barış kolaylaşacaktır.
Zor gibi görünse de bir barış senaryosunu değerlendirmezden önce bu savaşın dikkat çeken bir yönünü daha vurgulayalım:
Son elli yılda yaşadığımız Bosna ve Afganistan’daki gibi savaşların aksine Rusya-Ukrayna savaşında sivil can kayıplarının askeri can kayıplarının gerisinde olduğu söyleniyor. Bunun bir anlamı iki tarafın da sivillere yönelik çok büyük saldırılar yapmaktan kaçınmaları. Durumun istisnaları da var ama Rusya – Ukrayna savaşında Gazze’de olduğu gibi doğrudan insan kıyımı ve soykırım tarzına pek rastlanmıyor. Savaş her halükarda yıpratıcı tabii.
Fakat Gazze’de yaşananlar… Birçok kişinin de farklı şekillerde söylediği gibi Gazze’de yaşananlar bir savaş değil canlı bir soykırım, sapkın bir vicdan tutulması, insanlığın utancı bir pervasızlık ve hayasız bir mezalim…
Allah zalimlere fırsat vermesin, güçlerini tüketsin, zulümlerini sona erdirsin. Dua bir başlangıçtır, Rabbimiz bize de gayret ve tevfik ihsan eylesin.
Zor da Olsa Muhtemel bir Barış
Evet, yazımızda arz ettiğimiz zorluklara rağmen Ukrayna’da barışın bir şekilde gerçekleştiğini varsayalım. İyi çalışılırsa ve karşılıklık anlayışla kalıcı bir barış elbette mümkün. Fakat diyelim Türkiye’nin de önemli bir öncüsü olacağı ve Ukrayna’ya güvenlik garantisi olacak bir formülle bir “barış” ortamı gerçekleşse bile, şayet kırılganlıklar giderilmezse bu birçok riski de barındıracaktır.
Kırılgan bir barışta, hem savaş bir sepeple yeniden alevlenebilir hem de -birçok uzmanın da dikkat çektiği üzere- bir oldu bittiyle Türkiye ile Rusya’nın karşı gelmesi ihtimal dahilindedir. Oraya asker gönderecek ülkelerin çoğuyla ilgili de bu durum olabilir ama zaten bu ülkeler şu anda mali ve teknik destekleriyle savaşın bir tarafındalar ama biz öyle değiliz.
Burada ince bir nokta da, ABD’nin bu gönüllüler gücüne asker vermeyeceğini beyan etmesi ve İngiltere’nin çok sayıda asker gönderemeyeceğine dair işaretler vermesi. Türkiye’nin de bu güce katılmaya ikna için Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un girişimlerini biliyoruz.
Hatırlayalım, savaşın her iki tarafı birbirlerine girmiş ve şimdi geri duran bazı destekçiler süreci alevlendirmeye çalışırken biz herkesi makul olmaya çağırıyorduk ve Ülke olarak barış için de birçok girişimde bulunmuştuk. Şimdi ABD’nin bile olmayacağı bir garanti mekanizmasında bizim rolümüze tabiatıyla hem çok ihtiyatla yaklaşılması hem de detaylara çok iyi bakılması gerekir. Barışın gerçek şartları yoksa “Bizim burada ne işimiz var?” diyebilmeliyiz. Tırnak içinde “müttefiklerimizin” yakın tarihte bile bizi önce teşvik edip sonra da yalnız bıraktıkları durumlar fazlasıyla mevcut ne yazık ki.
Daha önce de yazdığımız gibi, Türkiye’nin gereksiz bir yıpratma savaşına çekilmesi ileride bizimle karşı karşıya geleceğini düşünen ülkelerin ve bazı uluslararası çevrelerin iştahını en çok kabartacak ve onları en çok sevindirecek hususların başında geliyor. Türkiye de bu gönüllüler koalisyonunda ciddi sayıda askerle yer alırsa, burada büyük veya küçük bir çatışma riski kesinlikle olacaktır. Bu riske birçok analizci de dikkat çekiyorlar zaten.
Ukrayna’da böylesi bir güç, savaş yeniden alevlenirse, savaşın gidişatını değiştirmekten ziyade o gücü gönderen ülkelerden bir kısmını işin içine daha çok çekmek işlevi görecektir.
Bu gibi adımların haliyle her yönüyle değerlendirilmesi gerekir. Üstelik sadece mevcut şartlarla değil, çok iyi bir planlamacı ve stratejisyen gibi gelecekte oluşabilecek farklı koşullar ve muhtemel senaryolarla değerlendirilmesi -hava gibi, su gibi- zaruret derecesindedir. Çünkü sözkonusu olan insan hayatı ve Ülkemizin yanlış adımlarla riske edemeyeceğimiz geleceğidir.
Son olarak daha önce de arz ettiğimiz şu prensibi tekrar hatırlatmamızda fayda var:
Gerekli ve kaçınılmaz savaşlarda başarılı olanlar gereksiz çatışmalardan da uzak duranlardır.
Allah’a emanet olun.