Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 14 Ekim 2025
TBMM’de oluşturulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”, ya da yerleşmiş adıyla “Terörsüz Türkiye Komisyonu”, 8 Ekim 2025’te 14’üncü toplantısında emekli asker dernekleri ile özellikle DEM Parti’ye yakın STK temsilcilerini dinlendi.
Türkiye açısından son derece önemli bulunan bu konuyu yakından izleyen biri olarak gelinen aşamada özellikle üzerinde mutabık kalınamayan, hatta kemikleşmiş derecede örtüşmeyen hususların neler olabileceği üzerinde duruldu.
Emekli Askeri Dernek Temsilcilerinin Görüşleri
Emekli Uzman Jandarmalar Derneği (EMUJAD): Genel Başkanı Şeref Çayırtepe, sonuna kadar destekledikleri sürecin “şehitlerin ruhunu incitecek, gazileri ve şehit yakınlarını hayal kırıklığına uğratacak bir adımın atılmaması gerektiği”ni vurgulayarak sözlerine başladı.
PKK terör örgütünün “devletin kararlılık ve azimle sürdürdüğü terörle mücadelesi sonucunda” silah bırakmak zorunda kaldığını ifadeyle, sadece PKK’nın silah bırakmasının yeterli olmayacağını, örgütün uzantılarının da silah bırakması gerektiğini vurguladı.
Çayırtepe’nin altını çizdiği bir diğer husus da suç işleyen tüm örgüt üyelerinin cezalarını çekmesi, keza Öcalan ve teröre bulaşan kişilere “af, kısmi af veya genel affın” gündeme dahi gelmesini kabul etmedikleri idi. Özetle “Terör örgütlerine taviz verilmeden terörün tamamen sona erdirilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kalıcı huzura kavuşmasını hedefleyen ‘Terörsüz Türkiye’ sürecini desteklediklerini” söyleyerek sözlerini tamamladı.
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD): Genel Başkanı Cahit Koca, “Anayasa’nın değiştirilemez hükümlerinin kırmızı çizgileri” olduğunu ifadeyle sözlerine başladı. Hemen herkesin toplumsal huzuru inşa etmeyi arzu ettiğini, ancak bunun tek taraflı fedakarlıkla yapılmayacağını ekledi.
Koca da Çayırtepe gibi tesisi düşünülen kardeşlik dayanışmasının şehitlerin ruhunu incitmeksizin tesis edilmesi gerektiğini ifadeyle sözlerini şu şartları vurgulayarak tamamladı: (1) Devletin temel ilkeleri tartışılmamalı, pazarlık konusu dahi yapılmamalı, (2) Şehit ailelerinin onuru asla zedelenmemeli, hatıraları çiğnetilmemeli, (3) Gazilerin fedakarlığı asla görmezden gelinmemeli, onurlarını kıracak her türlü eylem, söylem ve kanaat önlenmeli, (4) Öcalan’a, diğer terör elebaşılarına ve teröristlere af çıkartılmamalı.
Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD): Genel Başkanı Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğundan bugüne kadar hiçbir ayrım yapmadan vatandaşlarının yanında olduğunu, ifadeyle konunun “Türk-Kürt” çatışmasına getirilmemesi gerektiğini, gelecekte Türkiye’ye karşı kullanabileceğinden hareketle, PKK’nın Suriye uzantısı YPG/PYD’nin de silahları bırakmasını, PKK’yla mücadelede verilen binlerce şehit ve gazinin unutulmamasını ifadeyle adaletin şaşmamasını önerdi.
Karakuş ayrıca 40 yıldır teröristbaşı diye bilinirken Öcalan’ın “kurucu lider” olarak nitelendirilmesinin hukuken doğru olamayacağından hareketle, teröre bulaşanların af kapsamına alınmaması gerektiğini ekledi.
Türkiye Emekli Uzman Erbaşlar Derneği (TEMUD): Genel Başkanı Ali Tilkici, “Meclis’te, Öcalan için atılan sloganların şehit ailelerini, gazileri ve milleti derinden yaraladığını ifadeyle, bu konuda TBMM Başkanının hukuki işlem başlatması gerektiğini ifadeyle, her ne kadar süreci destekleseler de teröre bulaşanların affından yana olmadığını ima etti.
STK Temsilcileri
Aynı gün STK temsilcileri de dinlendi. Bu temsilcilerin açıklamalarından kayda değer görülenlerin özeti şöyledir:
Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Aileler ile Dayanışma Derneği (MEBYA-DER) Batman Şube Başkanı Nezahat Toprak Hasan, kayıp yakınları olarak cenazelerine ulaşamadıklarını, cenazeleri bulsalar bile teslim almalarının aylar hatta yıllar sürdüğünü kaydederek, ulaşabildikleri cenazelerin de bedenlerinin teşhir edildiğini, kargo ile gönderildiğini, günlerce sokaklarda bekletildiğini anlattı. Son olarak da komisyon bünyesinde hakikatleri araştırma komisyonu kurulmasını önerdi.
MEBYA-DER Diyarbakır Şube Başkanı Ramazan Dengiz, hayatını kaybedenlerin (teröristler) yakınlarının cenazelerini ararken ya da teslim alırken kötü muamelelerle karşılaştıklarını, hatta alamadıklarını ifadeyle kamu görevlilerinden şikayetçi oldu. Vaktiyle teröristlerin toplu olarak mezarlara defnedildiğini ifadeyle, yakınlarının mezarını yaptırmak için ortak bir DNA bankası kurulmasını önerdi.
Bir diğer dikkat çeken husus da çatışmalarda ölenlerin ailelerine açılan tazminat davalarının kaldırılmasını istedi. Ona göre aileler çok yoksuldu. Buna ilaveten bölgede çok sayıda kimsesizler mezarlığı bulunduğunu ifade eden Dengiz, bu mezarlıklara da hukuki statü kazandırılmasını istedi.
Demokrasi ve Birlik Derneği (DEMBİRDER) Genel Başkanı Mehmet Metiner, Geçmişteki “Çözüm Süreci”nin Suriye’de sabote edildiğini ifadeyle “Terörsüz Türkiye” sürecinin de benzer şekilde yine Suriye’de sabote edilmek istendiğini ve buna mani olunması gerektiğinin altını çizdi.
Yurt içindeki “Türk-Kürt ittifakının”, Suriye ve Irak’a genişleterek “Türk-Kürt-Arap ittifakının” gerçekleştirilmesiyle tarih yazılabileceğini ekledi.
Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Oral Çalışlar, silahı elinde tutan herkesin sürece nasıl entegre olacağı, gündelik hayata geri dönüşlerinin hesap edilmesinin çok önemli imkanlar doğuracağını, Türkiye’nin ayağındaki bu prangayı çözmekten başka yol olmadığını ifadeyle “Vazgeçmeyen kazanacaktır, vazgeçmeyeceğiz!” dedi.
Hak İnisiyatifi Derneği’nden Fatma Bostan Ünsal, Kürtçe ile başladığı konuşmasında, komisyon toplantısında Kürtçe konuşma yapılamamasını eleştirdi ve komisyondaki söylemlerin “Kürt – Türk – Arap” halklarıyla sınırlı kalmasının da doğru olmadığını ifadeyle,
“Hukuku tanımayan sistem ne barışa tanıklık edebilir ne de ona sahiplik yapabilir. Konuşanı cezalandıran bir sistemde barış olmaz, yalnızca korku olur” dedi.
Hak İnisiyatifi Derneği Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Arif Koçer, silah bırakanların entegrasyonu için düzenlemelere ihtiyaç olacağını ifadeyle “kayyım uygulamasından vazgeçilmesi, sürecin tüm aktörlerinin yasal güvenceyle korunması”nın altını çizdi. Koçer ayrıca Şeyh Said, Seyit Rıza, Said-i Nursi gibi isimlere iade-i itibar sağlanmasını, devlet kayıtlarından mezar yerlerinin tespit edilmesini de önerdi.
Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, silah bırakma sürecinin nasıl karşılık bulacağına dair iradeyi ortaya koyacak kişinin Öcalan olduğundan bahisle Öcalan’la görüşülmesi konusundaki belirsizliğin süreci zora sokacağını söyledi.
Toplumsal Mutabakat Derneği Genel Başkanı Mahmut Şimşek, anadilin önemine vurgu yaparak Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu Bünyesinde Kürt Dil Kurumu ve Kürt Tarih Kurumu kurulmasını ve kurumsal alt yapılarının oluşturulmasını önerdi.
Komisyon Dışında Diğer Terörsüz Türkiye Değerlendirmeleri
PKK terör örgütüne yakın, DEM Parti içerisindeki bazı kişiler hala şahince tutumunu sürdürmektedir. Bunlardan en başta geleni DEM Parti Eşgenel Başkanı Tülay Hatimoğulları olup, Ortadoğu Araştırma Enstitüsünün (MERI)’nün 7-8 Ekim 2025 tarihlerinde Erbil’de düzenlediği forumda, sürecin yavaş işlediğini özeti şöyle verilebilecek hususlara dikkat çekti:
(a) Henüz yasal hiçbir adım atılmadı, (Silah bırakacak olan PKK’liler ne yapacak ve demokratik siyasete nasıl katılacak?) (b) Öcalan’ın umut hakkı… (Öcalan’ın dört parça Kürdistan’da barış ve demokrasi için çalışabileceğini ileri sürüyor.) (c) Hapishane sorununa yasal düzenleme yapılamadı (ona göre cezaevlerinde 7-8 bine yakın siyasi tutsak var.)
“Artık birinin ötekini ezdiği ulus devlet anlayışı artık gerçekten tükendiğini”, Irak’ın iç sorunlarının temelinde ulus devlet yattığı örneğini vererek sürdürdü. Ona göre çözüm “demokratik konfederalizm”dir. Yani “ademi merkeziyetçi, eşit yurttaşlık hakkı temelinde anayasal değişiklikler” gerekli diyerek, çağrıyı yapmamış olsaydı PKK’nın silah bırakmayacağını, ifadeyle Öcalan’ın örgüt ve “Kürt halkı” üzerindeki etkisini vurguladı. Bunun bir adım ötesinin de serbest bırakılacak Öcalan’ın süreci bizzat yürütmesi gerektiğini vurguladı.
Ak Parti’nin Neo-Osmanlıcı hayalleri sonucu Türkiye’deki süreçle Suriye’deki “Rojava”nın birlikte ele alınmasını eleştirdi.
Türkiye’nin, son yıllarda küresel ve bölgesel siyasi gelişmeler dikkate alındığında “Kürtlerle barışmasının” stratejik olduğunu, Suriye’deki Kürtlerin demokratik ve ademi merkeziyetçi özerk yapılanmasına karışılmaması gerektiğini söyledi.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Cumhurbaşkanı Neçirvan Barzani de Türkiye ziyareti öncesi Öcalan’ın talimatının açık olduğunu ancak Kandil’in sadece yüzeysel olarak “Başkan Öcalan’ın sözüne göre hareket ediyoruz!” deseler de tam tersini uygulamalarının “Kürtlere ve sürece büyük zarar verdiğini” ifade etti.”
Barzani Suriye ve PYD/YPG yapılanması için ise Türk devlet adamlarının tarsine Suriye’nin merkezi yönetimle yönetilemeyeceğini, bunu el-Şara’ya da söylediğini ifade etti. Ancak buna karşılık PKK’nın bu yapılanmanın iç işlerine karışmamasını, “Rojova” yönetiminin Şam’a giderek diyaloğu zenginleştirmelerini önerdi.
Sonuç
Terörle fiilen mücadele eden TSK ve Jandarma emeklilerinin kurduğu dernek temsilcilerinin nerdeyse ortak kırmızıçizgileri şöyledir: (1) Öcalan’a ve teröre bulaşanlara asla af çıkarılmamalı. (2) Türkiye’de bir Türk-Kürt çatışması değil, terör sorunu vardır. (3) Anayasa’nın değiştirilemez maddelerine dokunulmamalı. (4) Suriye’deki PKK uzantıları dahil tüm teröristler silah bırakmalıdır.
Bu dört önemli konu DEM Parti ve PKK’ya yakın olduğu izlenimi veren derneklerce paylaşılmamakta, onlara göre (1) Terör yerine bir Türk-Kürt ayrımı vardır. Bu ayrımın yasal düzenlemelerle ıslahı gereklidir. (2) Silah bırakanlar için yasal düzenlemeler yapılmalı, hatta bunların Türkiye’de siyaset yapmalarının önü açılmalıdır. Tabii ki bunun için Öcalan bir an önce serbest bırakılmalı, süreci bizzat yönetmelidir. (3) Yerel yönetimlere özerklik istenmekte, Suriye’deki PYD/YPG-Şam ilişkilerine karışılmamalıdır.
Öyle anlaşılıyor ki komisyonun işi hiç de kolay değil. Zamanla ne gibi değişiklikler olacak elbet görülecek. Ancak henüz “Çatışmaların Çözümlenmesi” bilim disiplinine göre taraflar tepe noktada uzlaşabilmiş değil, aksine bazı konularda uçurumlar var. Sonuç itibariyle “Bu pilav daha çook su kaldırır!”