Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Avatar photo
Ersoy Dede

Geç Fark Edilen Stratejik Doktrin – Ersoy Dede

Ersoy DEDE – 18 Kasım 2025

 

Geç Fark Edilen Stratejik Doktrin: Berat Albayrak Dönemi Ekonomi-Politikalarının Türkiye’nin Milli Güç Projeksiyonundaki Yeri**

 

Türkiye son on yılda, küresel ekonominin geçirdiği tarihsel kırılmaların merkezinde yer aldı: Pandemiyle bozulan tedarik zincirleri, Amerikan yaptırımları, ticaret savaşları, enerji fiyat şokları, jeopolitik riskler, bölgesel savaşlar ve finansal manipülasyonlar… Bu tablo, klasik neoliberal ekonomik reçetelerin geçerliliğini büyük ölçüde zayıflattı ve devletleri ekonomik egemenlik, kaynak millîleştirme ve stratejik otonomi üzerine kurulu yeni doktrinlere yöneltti.

Bu bağlamda, 2015–2020 döneminde uygulanan ve kamuoyunda uzun süre politik tartışmaların gölgesinde kalan Berat Albayrak ekonomi doktrini, bugün geriye dönük daha rasyonel bir değerlendirmeye konu olmaktadır. Zira dönemsel yargıların aksine, söz konusu yaklaşım; üretim ekonomisi, enerji bağımsızlığı ve finansal derinleşme kavramları etrafında şekillenmiş, post-küresel dönemin karakterine uygun hibrit bir modeldir.

Bugün şu soru, gitgide daha fazla anlam kazanmaktadır:

Acaba Berat Albayrak’ın kıymetini erken mi tükettik yoksa geç mi anlıyoruz?

1-Dönemin Stratejik Çerçevesi: Neyi Amaçladı?

Bu ekonomik yaklaşımın temel hedefi üç başlıkta özetlenebilir:

–  Enerjide dış bağımlılığı azaltmak

–  Finansal piyasaları yerli yatırımcı tabanına yaymak

–  Devletin kriz yönetim kapasitesini artırmak

Bu amaç, yalnızca teknik bir ekonomi yönetimi değil; Türkiye’nin dış politika ve güvenlik doktrinini de doğrudan ilgilendiren milli güç bileşenlerinin yeniden düzenlenmesi anlamına geliyordu.

2-Enerji Bağımsızlığı: Bugünün Jeopolitiğini Önceden Okuyan Bir Doktrin

Dönemde atılan adımlar arasında özellikle şu unsurlar öne çıkmıştır:

  • Türkiye’nin kendi sondaj ve sismik araştırma filosunu kurması,
  • Karadeniz’de doğalgaz keşif programlarının başlatılması,
  • Akdeniz’de deniz yetki alanlarını korunmasını hedefleyen enerji diplomasisi,
  • TPAO’nun operasyonel kapasitesinin artırılması,

Ve bugün Türkiye, dünyanın en büyük 4. deniz enerji filosuna sahip hale gelmiştir. Bu gelişme, enerji güvenliği ile milli güvenlik arasındaki bağın zamanında kurulmuş olduğunu göstermektedir.

Bu çerçevede şu tespit önemlidir:

Enerji bağımlılığı, ekonomik terimlerden önce bir milli güvenlik meselesidir.

3-Finansal Egemenlik Arayışı: Sermayeyi Tabana Yayan Yaklaşım

  • Türkiye’de borsada işlem yapan yerli yatırımcı sayısı 1,2 milyondan 5 milyonun üzerine çıktı.
  • KOBİ ve üretici işletmelere yönelik KGF destekleri, reel sektörü ayakta tuttu.
  • Altına dayalı finansal araçlar ve Varlık Fonu üzerinden kurulan koruyucu yapı, dış kaynak bağımlılığını azalttı.

Eleştirilerin önemli bir bölümü bugün küresel finans sisteminin aldığı yön düşünüldüğünde yeniden değerlendirilmelidir. Zira pandemi sonrası dönemde yerelleşmiş finans, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada öne çıkan bir uygulama haline gelmiştir.

4-Kur Politikası Tartışmaları: Dönemin En Yoğun Eleştirisi

Dönemin ekonomi yönetimi, en çok kur hareketliliği üzerinden eleştirildi. Ancak bugün şu gerçek daha açık görülmektedir:

Kur istikrarsızlığı yalnızca ekonomik parametrelerden değil, jeopolitik ve finansal manipülasyon girişimlerinden beslenmiştir. Türkiye’nin enerji ithalat faturasındaki azalma ve yerli enerji planlarının devreye girmesiyle, kur hassasiyetinin orta vadede düşeceği değerlendirilmektedir.

Bu nedenle bazı ekonomistler, bugün şu değerlendirmeyi yapmaktadır:

Kısa vadede maliyetli görünen kararlar, uzun vadede stratejik bağımsızlığın temelini atmış olabilir.

5-Neden Döneminde Anlaşılamadı?

Bu gecikmeli kavrayışın en az üç temel sebebi vardır:

–  Tartışmalar ekonomik zeminden çok politik eksende yürütüldü.

– Enerji ve finans projeleri orta–uzun vadede sonuç verir; toplumsal hafıza hızlı başarı bekler.

– Küresel finans söylemi, alternatif modelleri itibarsızlaştırma eğilimindedir.

Bugün dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan politikalar, o yıllardaki eleştirilerin bir bölümünü işlevsiz hale getirmiştir

6-Sonuç: Erken Hükümler, Geç Fark Edilen Gerçeklik

Geldiğimiz noktada şu hüküm, giderek ağırlık kazanmaktadır:

Berat Albayrak dönemi ekonomi politikaları, günü kurtarmaya değil; Türkiye’nin 2030 ve sonrası milli güç perspektifini kurmaya odaklanmış stratejik bir doktrin niteliğindedir.

Bu doktrinin haklılığı veya eksikliği elbette tartışılacaktır; ancak tarihsel kayıt şunu not etmektedir:

– Türkiye, enerji bağımsızlığında en kritik eşiği o dönemde geçti.

  • Yerli sermaye piyasaları kalıcı biçimde genişledi.
  • Devlet, küresel kırılganlıklara karşı yeni savunma refleksleri kazandı.

Bugün artık soru şudur:

Gerçekten Berat Albayrak’ın kıymetini bilemedik mi?

Yoksa biz geç anladıkça tarih mi onu doğruluyor?

Son Cümle

Belki yıllar sonra ekonomi tarihçileri bu dönemi şöyle tanımlayacaktır

“Stratejik bağımsızlık, en gür sesini krizlerin içinden yükseltti. Türkiye, fırtınayı sadece atlatmadı; o esnada donanmasını büyüttü.”

YORUMLAR

⚠️ Yorum gönderilemez:

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    YAZARLAR
    TÜMÜ

    SON HABERLER