0

BEĞENDİM

0

Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Savunma Sanayi Fuarının 16’ncısını gerçekleştirdik.

İlki 1993 yılında olmak üzere iki yılda bir yapılan bu etkinlik otuzuncu yılında İstanbul’da görücüye çıktı.

Türk Savunma Sanayimizde yaşanan gelişmeleri dosta düşmana göstererek ülkemiz adına dünyanın en büyük organizasyonlarından birini gerçekleştirmiş olduk.

Yurt dışından gelen yoğun talepler bu alanda ne kadar güçlü olduğumuzun bir göstergesi oldu adeta.

Daha düne kadar askerin polisin kullandığı silahları hatta bir mermiyi bile ithal ettiğimiz dönemden, tüm engelleme ve ambargolara rağmen bugünlere geldik.

İHA, SİHA teknolojisiyle gelmiş olduğumuz son durumla Aselsan’ın Havelsan’ın Roketsan’ın ve onlarca özel sektörün Yerli ve Milli hava, kara, deniz araç ve silahlarıyla dünya podyumlarında yerimizi aldığımız bir döneme hızla geçiş yapmanın gururunu milletçe yaşamaktayız.

Nereden Nereye!

Emekli Korgeneral Alpaslan Erdoğan bir röportajında;

“Türk savunma sanayi firmaları öyle bir boyuta geldi ki geçmişte fuarlar olduğunda bizler o zaman genç askerler olarak gidip ancak yurt dışından gelen firmaların stantlarını ziyaret edip onlardan bilgi alıyorduk.

Şimdiki savunma sanayi fuarlarında ise başkaları gelip Türk firmalarını ziyaret ediyor, Türk ürünlerinin ortak kullanılabilirliği yaygınlaştığı için artık Türk savunma sanayi ürünlerini üreten firmaların stantları ziyaretçiler tarafından yoğun ilgi görüyor.

Ben ilk kez 1995 yılında IDEF fuarına gittiğimde orada yabancıların tankları yabancıların helikopterleri, yabancıların telsiz sistemleri, radarları orada boy gösteriyordu ve biz de onları hayran hayran izliyorduk. Bir gün acaba bizim savunma sanayimizde bu pozisyona gelecek mi diye düşünmeden edemezdik.” diyor.

Değerli dostlar; Ülkelerin savunma politikaları savunma sanayisindeki gücü ile şekil alır.

Savunmada güçlü isen politikalarını da ona göre belirginleştirirsin. Hele ki içinde bulunduğumuz bu dönem ve sonrasında ülkeler her türlü dış tehdide karşı gücüne göre vaziyet almak zorundadır.

Dünyada risk ve tehditlerin artması, sorunların krize ve krizlerin de savaşa dönüşmesi an meselesidir.

Bu yüzden ülkeler savunmalarını güçlü tutmak için, ciddi bütçeler ayırmaktadır. Üstelik içinde bulunduğumuz bu siber dönemde teknolojinin bütün imkânlarından yararlanırken maliyetlerde onlarca kat artmaktadır.

İşte biz de bu teknolojik alt yapıya sahip olduğumuz için dünyanın en modern silahlarını üretip ülke ekonomisine önemli ölçüde katkıda bulunarak ciddi bir döviz girdisi sağlamış oluyoruz.

Sarsılmaz silah markasını bilmeyeniniz yoktur. Tamamen yerli ve milli olan bu firma öyle güzel işler yapmış ki üretmiş oldukları SAR9 model tabancaları ABD’de altın madalya kazanarak birinci oluyor. İkinci kim olmuş diye sorarsanız uzun yıllar herkesin göz bebeği olan Sig Sauer marka tabanca oluyor, üçüncü ise bir başka ünlü marka Glock oluyor ve Amerika polisi şuan SAR9 model tabanca ile donatılıyor.

Bu arada Baykar’ı unuttuğumu düşünmeyin lütfen, onlar için bir sonraki yazımda elbette söyleyeceklerim olacaktır.

Savunma sanayimizde tüm bu olumlu gelişmelere rağmen benim temennim;

Dünyada barış, huzur ve kardeşliğin tesis edilmesi, tüm bu iftihar ettiğimiz silahlar, araçlar, mühimmatlar kullanılmaya gerek kalmadan hangarlarda, depolarda ve garajlarda çürümeye terk edilir inşallah.