WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22355001,52%
Haydar AS

Haydar AS

24 Temmuz 2024 Çarşamba

    Savunma Sanayimizin Yüz Akları: SARSILMAZ ve CANİK

    Savunma Sanayimizin Yüz Akları: SARSILMAZ ve CANİK
    0

    BEĞENDİM

    Haydar AS – 24 Temmuz 2024

     

    Her geçen gün biraz daha büyüyen Türk savunma sanayisinin yerli ve milli şirketleri yeniliklerine hız kesmeden devam ediyor.

    Şirketlerin kendi aralarında yaşadıkları rekabetin olumlu sonuçları bizleri gururlandırırken, düşmana korku salmaya devam ediyor.

    Özellikle teknolojik açıdan birbirleriyle yarışan şirketlerimizin yapmış oldukları tatlı rekabet meyvelerini vermeye başladı bile.

    Onlarca şirket arasında yüz akımız olan CANİK ve SARSILMAZ şirketleri, hafif ve orta kalibre silah ve kule üretimi alanında birbirleriyle kıyasıya bir yarış içerisine girdiler.

    Silah üretiminde önce Türkiye’nin, sonra da dünyanın önemli üreticileri haline gelen CANİK ve SARSILMAZ yeni teknolojileri ile ortaya koydukları ürünlerle rakiplerinin önüne geçmeye çalışıyorlar.

    Bu iki şirketimiz de, dünyanın prestijli yarışmalarında ödüller kazanan, ilgi ve yoğun talep gören ürünlere imza atmaya devam ediyorlar.

    Hepimizin bildiği gibi SARSILMAZ’ın üretmiş olduğu SAR9 SOCOM tabanca modeli Amerika’da iki kez ödül alırken ABD Polisinin tercihi olmuştu.

    Bu arada CANİK de Amerika’da kurmuş olduğu fabrika ile Amerikan güvenlik güçlerine görev tabancası üretmeye başlıyor.

    Amerikan polisinin kendini korumak için, dünya genelindeki yüzlerce silah arasından Türk şirketlerinin silahlarını tercih etmesi elbette ki önemlidir.

    Şimdi ise bu şirketlerimiz çıtayı daha yukarı kaldırarak, ağır makineli tüfek, orta kalibre top ve kule sistemleriyle uluslararası arenada boy göstermeye başladılar.

    CANİK, önceki ay Paris’te düzenlenen dünyanın en prestijli savunma sanayi fuarlarından biri olan EUROSATORY’de 20’den fazla ülke ile sözleşme imzalaması işlerini doğru yapıp aranan bir marka olduklarını bir kez daha tescil ettirirken,

    SARSILMAZ da özellikle top ve kule sistemlerinde “ben de varım diyerek”, bu alanda başarılı bir şirket olan BEST Savunma’yı satın alarak pazarda söz sahibi olmak istemesinin en önemli göstergesidir.

    Değerli dostlar, özellikle ekonomik krizi iliklerimize kadar hissettiğimiz bir dönemde savunma sanayi şirketlerimizin peş peşe yapmış oldukları bu hamleler en azından gelecek için kendimizi güvende hissetmemizi sağlarken, ekonomik girdilerle de şimdi değilse bile yakın gelecekte ciddi bir getiri sağlayacağını ön görmekteyim…

    Savunma sanayi alanında söz sahibi olan ülkelerin, bizim yerli ve milli ürünlerimizi tercih ediyor olması elbette ki bizleri gururlandırmaktadır.

    Bize bu gururu yaşatan tüm paydaşlara teşekkür ediyorum…

    Devamını Oku

    El Öpeniniz Bol Olsun!

    El Öpeniniz Bol Olsun!
    0

    BEĞENDİM

    Haydar AS – 20 Temmuz 2024

     

    Kültürümüzde yaşça ve yetki bakımından büyüklerimizin elini öpme, önünü ilikleme ve ayağa kalkma saygı ifadesi olarak günümüze kadar gelmiştir.

    15 Temmuz anma etkinliklerinde Polis Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz’in Sayın Bahçeli’nin elini öpmesi tartışmaları da beraberinde getirmişti.

    Elbette ki bu olayın, devletin ona verdiği yetki ve üniformayla yapılması pek hoş olmamıştır.

    Sayın Süleyman Karadeniz idari yönden cezalandırılır mı, uyarılır mı onu bilemem.

    Fakat bildiğim tek şey PÖH Başkanı Karadeniz’in ruh halidir.

    Malum 15 Temmuz hain darbe girişiminde Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde bulunan Özel Harekat Başkanlığına peşi sıra F-16’lar atılan bombalar sonucunda tam 44 arkadaşının Şehadetine şahitlik eden Karadeniz’in ruh halidir…

    O gün özellikle seçilmiş bir kampüsün hedef alınması hain darbecilerin onlardan ne kadar korktuğunun göstergesinin ruh halidir…

    Bugün, o bombaları yağdıran Pilotların 45 kez ağırlaştırılmış müebbet ceza almalarının vermiş olduğu huzurun ruh halidir…

    En önemlisi de darbe girişiminde bulunan hainlerin ömür boyu iflah olmamaları için, FETÖ’nün paralel devlet yapılanmasına engel olmak için o dönemdeki hükümetle çoğu konuda ters düşmesine rağmen “yanındayım” mesajı veren Sayın Bahçeli ile karşılaşmanın ruh halidir…

    Evet doğrudur, PÖH mensupları Ülkücü değildir, fakat bir Ülkücünün yaşam felsefesini ve vatan sevdasını kendilerine şiar edindikleri için bundan dolayı yaşadıkları huzurun ruh halidir.

    Yıllar önce Polis Özel Harekatı yeniden dizayn etme çabası içine giren Hüseyin Çelik’in “orayı sarkık bıyıklılardan arındıracağız” sözlerini, gönül bağı ile siyasi bağı birbirine karıştırması hepimizin belleğinde yerini korumaktadır.

    Hüseyin Çelik bu hayalini başarabildi mi?

    Polis Özel Harekatın eğitimlerini birer “paintball” oyunu sananlar girdikleri kapıdan çok geçmeden çıkmışlardı bile..

    Bu işin yürek işi, sevda işi olduğunu bilmeyenler ilk fırsatta çark etme zorunda kalmışlardı.

    PÖH Başkanının anlık bir refleksle gönlünden geçeni gerçekleştirmesini sert dille eleştirenleri, vatan hainlerinin elini öpme sırasına girdiklerini görünce o anlayışı onlardan beklemenin hayal olduğunu görmekteyim.

    Bir tarafta hainlere göz açtırmayan kahramanları ötekileştirip onlara itibar suikastı yapacaksın, öbür tarafta hainlerle iş tutup siyasi mesajlar vereceksiniz…

    İçinizden biri dedi mi?

    PÖH Başkanının el öpmesi şık olmadı ama nihayetinde insani bir refleksti çok büyütmemek gerekiyor..

    Ben duymadım hiç…

    PÖH Başkanı Sayın Süleyman Karadeniz, en azından ömrünü bu millete adamış, sicilinde en ufak bir leke olmayan bir Bilge Liderin elini öpmüştür, Vatan hainlerinin değil!

    Çeşmede, Yunan sanatçının Türk Bayrağı ve Atatürk posterinin indirilmesini istemesini aksi takdirde sahneye çıkmamasına en ufak bir tepki veremeyenler, çıkıp insani bir davranış olan el öpme meselesinde günlerdir tepiniyorlar!

    Çiçeği burnunda belediye başkanının “ o anda büyük bir Yunan bayrağı bulsaydık sorun çözülürdü” demesine en az PÖH Başkanına verilen kadar tepki veremeyenler ekran karşısına oturup “ lay lay lom” yapmalarından bu Necip milletin bir ferdi olarak iğreniyorum…

    Devamını Oku

    Katili Mi Arıyorsun, İkbali Mi?

    Katili Mi Arıyorsun, İkbali Mi?
    0

    BEĞENDİM

    Haydar AS – 10 Temmuz 2024

     

    İddianame hazırlandı mı? Hazırlandı…

    Mahkeme kuruldu mu? Kuruldu…

    Yargılama başladı mı? Başladı…

    Tetikçi tutuklu mu? Tutuklu…

    Azmettirici tutuklu mu? Tutuklu…

    Ama hanımefendi daha duruşmanın ilk günü, henüz yargılama şekillenmeden verilen arada kamera karşısına geçip mahkemeyi itibarsızlaştırma gayretine girmişti bile…

    Çünkü çok iyi bildikleri bir şey var.

    Bu mahkeme Halk TV stüdyolarında kurulmak istenen kumpasa göre yargılama yapmayacak.

    Ortaya atılan iddiaların bir tanesi bile doğru çıkmayınca, hepsi ilk günden tasını tarağını toplayıp sıvıştı zaten!

    Şimdi hanımefendi çıkmış, mahkeme heyetinin neden ortaya atılan asılsız iddiaları iddianameye sokmadığını eleştiriyor.

    Yahu siz, herkesi kör, alemi sersem mi sanıyorsunuz Allah aşkına…

    Mahkeme heyeti sizin mesnetsiz iddialarınızla, niyet okuyuculuğunuzla neden uğraşsın?

    Günlerce TV kanallarında döndürülen, tetikçiyi İstanbul’a götüren araç üzerinden algı yaratmadınız mı?

    Bu oluşturduğunuz algı ile kamuoyunu inandırmadınız mı?

    Sonra ne oldu, mumunuz yatsıya kadar yanmadan gerçek görüntüler ortaya çıkınca bu defa başka iftiralara sarılmadınız mı?

    Aslında ben sizin bu konudaki samimiyetinizi duruşmanın ilk günü çözdüm..

    Niyetiniz merhum eşinizin katilini bulmak değil, bu olay üzerinden birilerinin hazırladığı kumpasın sözcüsü olarak görevinizi ifa etmek ve buradan bir gelecek planlaması yapmak olduğunu gördüm…

    Nasıl mı?

    Duruşma gününe kadar bilinmeyen bir gerçekle yüzleşene kadar…

    Merhum eşinizin bedeninde bulunan çekirdeklerin birden fazla silaha ait olmasının açıklanması sizin için hiç bir anlam ifade etmiyor olması sizin gerçek niyetinizi ortaya çıkarıyordu aslında..

    Verilen ilk arada kameraların karşısına geçip açıklama yaparken bu kadar önemli bir gelişmeden hiç bahsetmemeniz ve olayı başka yönlere çekme gayretleriniz sizi ele veriyordu aslında.

    Tetikçinin bir kişi olduğu sizin tarafınızdan da bilinen bir gerçek iken, merhumun vücudunda ikinci bir silaha ait olan hem de öldürücü darbeyi aldığı mermi çekirdeğinin bulunması nasıl olurda sizi şaşırtmadı.

    Olayda ikinci hatta üçüncü silahı kullananlar kimler?

    Eşinizin akrabası ve aynı zamanda koruması olan kişiler, üzülerek gördük ki merhum öldürücü darbeyi bu silahlardan birinden alıyor.

    Yine şaşırtıcı bir gelişme, bu İki silah henüz eşiniz can çekişirken apar topar toplanıp kaçırılırken eşinizi korumakla görevli şahıs tarafından boş kovanlar toplanmaya çalışılıyor.

    Yine kayıtlara göre olaydan altı saat sonra iki adet farklı silah adli mercilere teslim ediliyor.
    Şimdi soruyorum size Ayşe Ateş;

    Bahsettiğim bu gelişmeler sizi neden ilgilendirmedi ?

    Eşinin katilini aramak için yola çıkmış bir eş, bir anne olarak bundan daha değerli bir gelişme ne olabilir?

    Çünkü kendi hür iradenle hareket edemiyorsun..

    Birilerinin eline tutuşturduğu metinleri kendi görüşlerin gibi okuman bile o kadar eğreti duruyor ki sizi toplum nezdinde gittikçe antipatik olmaya itiyor maalesef.

    Bu arada sizin popülaritenizi kıskanan görümcelerinizde yanlarına annelerini alarak mahkeme salonu yerine parti genel merkezlerinde hukuk arama gayretleri sizden rol çalma peşine düştüklerinin apaçık göstergesi değil mi?

    Dilim varmıyor söylemeye ama söylemesem ben rahatsız olurum..

    Hepinizin derdi durumu fırsata çevirip ikbal peşinde koşmak.

    O iki yavrunun yaşadıkları yaşayacakları, merhumun kemiklerinin sızlaması hiç umurunuzda bile değil maalesef.

    Devamını Oku

    Maktulün Eşi Sahibinin Sesi Mi!

    Maktulün Eşi Sahibinin Sesi Mi!
    0

    BEĞENDİM

    Haydar AS – 06 Temmuz 2024

     

    Aylardır TV stüdyolarında kurulan mahkemelerle cinayetin seyrini belirlemeye çalışsınlar…

    Her türlü yalan yanlış bilgiyi kamuoyu önüne indirip kendi kafalarına göre bir iddianame hazırlasınlar…

    Tüm bunlar yetmez diye, maktulün eşini devreye sokarak eline tutuşturdukları kağıt parçasını sanki hanım efendinin sözleriymiş gibi orda burada okutup kamuoyu oluştursunlar.

    Sonra da kurulan gerçek mahkemede, aylardır yapmış oldukları tezviratlar ile alakası olmayan sonuçlar çıkınca mahkeme kararını itibarsızlaştırma gayretine girsinler.

    Bu yöntem aslında çok tanıdık geliyor hepimize.

    Kendileri FETÖ’cü mü değil mi bilemem ama yöntem klasik FETÖ yöntemi…

    Amaç maktulün haklarını savunmak değil elbette, sağlığında ellerine geçse bir kaşık suda boğarlardı.

    Tek amaçları, bu olayı MHP ve Ülkü Ocakları’nın üstüne yıkıp bir siyasi cinayet peydahlamak ve daha da önemlisi Cumhur İttifakı’nı yıkmak.

    Eğer atanan önceki savcı fark edilmeseydi bu amaçlarını gerçekleştirmeleri pek de uzak bir ihtimal değildi.

    Şimdi gelelim Ayşe Ateş Hanıma,

    Bir acılı eş, bir mağdur diye kamuoyu tarafından ilk başlarda sahiplenilse de sonradan kendi iradesi dışında birilerinin aparatı olarak yapmış olduğu açıklamalar gün yüzüne çıkınca birden bire kamuoyunun büyük bölümü tarafından antipati oluşturmaya başladı.

    Merhum kayınpederi Rahmete kavuşana kadar bu hanım acılı bir eş olarak biliniyordu.

    N’olduysa kayınpederi öldükten sonra oldu, muhtemeldir ki kayınpederi bu hanımın birileri tarafından kullanılmasını ve olayın yönünün başka yerlere çekilmesi gayretlerini gördü ki hep engel oluyordu.

    Kayınpeder, yani Sinan Ateş’in Babası öldükten sonra Ayşe Ateş kamuoyu önünde hiç de yenilir yutulur olmayacak sözlerle iddialarda bulunmaya başladı.

    Hatta mahkemenin seyri ilk günden ortaya çıkınca bu defa yeni bir metin eline tutuşturuldu “Sinan ölmeden birkaç gün önce, MHP içerisinden iki önemli kişinin benim infazımı istediklerini söyledi” diye bir iddia ortaya attı.

    Şimdi değerli dostlar soruyorum size..

    Bir acılı eş olarak gördüğümüz bu hanımefendi, eşinin kendisine söylediği bu çok çok önemli bilgileri ilk günden, gerek kolluk güçlerine verdiği ifadede, gerekse savcıya verdiği ifadede mi söyler, yoksa iddianame hazırlandıktan sonra sözde basın açıklamasında mi söyler ?

    Ama yine “birileri” devreye girerek, mahkemenin seyri istedikleri gibi gitmediği için bari son vuruşu gole çevirelim diyerek bu çok tehlikeli lafı bile hanımefendiye söyletmeyi başardılar.

    Ama unuttukları bir şey var ki, çamur atmaya uğraştıkları bu kutlu hareket kimsenin korumasına, kollamasına gerek kalmadan ilahi zırh ile korunmaktadır ve hangi yönden gelirse gelsin “sahibinin sesi”ni çok çok iyi tanımaktadır.

    Sonuç olarak iddianame hazırlandı ve yargılama devam edecek, elbette ki olayın sorumluları en ağır cezayı alsın sebep ne olursa olsun kaybedilen bir insan nihayetinde.

    Fakat aylardır ekran karşısında gözümüzün içine baka baka yalan yanlış bilgilerle ve daha da önemlisi iftira atan sözde gazeteci kılığındaki kumpasçılar umarım kamu vicdanında en ağır cezayı alırlarda sokağa çıkmaya yüzleri olmaz diyeceğim ama bunların alıcısı o kadar çok ki..

    En iyisi Allah hepsini ıslah etsin diyelim!

    Devamını Oku

    Çipras’ı Kimler Alkışladı?

    Çipras’ı Kimler Alkışladı?
    0

    BEĞENDİM

    Haydar AS – 03 Temmuz 2024

     

    Önceki yazımda bahsettiğim, 3. Dünya Savaşı zaten başlamış ve başarılı olunmuş dediğimde tam da bu durumu anlatmaya çalışmıştım.

    Yunanistan eski Başbakanı Çipras

    Geçtiğimiz günlerde Koç Üniversitesi’nin mezuniyet kutlamasına çağrılan Çipras konuşmasında Doğu Akdeniz’deki olmayan haklarından bahsederek siyaset yapmaktan geri kalmamasına ve konuşmanın sonunda “boyun eğme” diyerek alkışları toplamasını başarmıştı.

    Şimdi bu davetin yanlışlıklarını nasıl sıralamak lazım!

    Sosyalist bir başbakanın liberal bir holdingin misafiri olarak konuşma yapmasını mı?

    Doğu Akdeniz’deki haklarından bahsederken bir kişinin bile kalkıp buna itiraz etmemesini mi?

    Başta ülkesi Yunanistan ve kendisi olmak üzere egemen güçlere karşı eğilmedik yerleri kalmamasına rağmen “boyun eğme” derken bütün öğrenci ve akademisyenlerin kahkaha tufanı oluşturacaklarına…

    Avuçlarını patlatırcasına alkışlamalarını mı?

    Genelde memleketin zengin ve zeki çocuklarının eğitim gördüğü bu seçkinler üniversitesinin böylesine bir teslimiyet içerisine girmesi millet olmaktan uzaklaşıp topluluk olarak yaşadığımızın en bariz örneğidir.

    Yok muydu orda bir babayiğit öğrenci veya akademisyen…

    Doğu Akdeniz’deki hangi haktan bahsediyorsun bre muhterem!

    Veya;

    Yunanistan’ı yol geçen hanına çevirip, erken kalkanın bir askeri üs kurduğu gerçeğiyle boynu eğri bir şekilde yaşarken, “boyun eğme” mesajını en son söyleyecek olan siz değil misiniz?

    Demediler, diyemediler…

    Bizden, bırakın eski başbakanı her hangi birimiz gidip benzer bir konuşmayı Atina’da yapsaydık başımıza neler gelebileceğini hepimiz tahmin edebiliyoruz dur muhtemelen.

    Bizde ise her zaman olduğu gibi acziyet, teslimiyet ve Helenist sevda!

    Sosyalist bir liderin, gözümüzün içine baka baka bir takım haklardan bahsedip aba altından sopa göstermesini ve tavsiyelerde bulunmasını avuçlarımız kızarana kadar alkışlamamız ancak ve ancak esir milletlerin davranış şeklidir ve biz bunu başardık.

    Hem de sözde elit ve seçkin bir üniversitemizde başardık.

    Şimdi hal böyle iken sen kalk bu üniversitemizin “uysal koyunlarına” 3. Dünya Savaşı’ndan bahset.

    Elin oğlu gelir gözünün içine baka baka seni tehdit ederken gözlerini kaçırırsın, ama sen savaş kelimesini duyduğunda far görmüş tavşana dönersin.

    Değerli dostlar, bu konuda dikkat ederseniz Koç Holdingden bahsetmeden yazmaya çalıştım.

    Çünkü Çipras’ın davet edilmesi her iki taraf için bir nevi pr çalışmasıydı ve her iki taraf da istediğini almış oldu.

    Elbette ki savaş beklentisi içinde olan biri değilim.

    Hatta mümkünse dünyada barış hakim olsun, savaşlar sona ersin, tüm dünya kardeşçe bir yaşama kavuşsun.

    Ama yaşadığımız bu vatanın haklarını korumaktan vazgeçmeyerek.

    Taviz vermeyelim, duyarlı olalım, adil olalım..

    Devamını Oku