WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,2862 0.02%
EURO 35,1165 0.04%
ALTIN 2.474,180,34
BITCOIN 2120571-0,12%
Coşkun Başbuğ

Coşkun Başbuğ

04 Mayıs 2024 Cumartesi

    Yürek Mi Yedin Macron

    Yürek Mi Yedin Macron
    0

    BEĞENDİM

    Coşkun BAŞBUĞ – 04 Mayıs 2024

    Bir önceki yazımızda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Economist dergisine verdiği röportajı anlatmıştık.

    Röportajda sarf ettiği bir cümlenin yıllarca tartışılacak gündemin önünü açtığını söylemiştik.

    Hatırlayalım neydi o cümle;

    “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir.”

    Ortalığı karıştırmaya yetti bu cümle.

    Kıyamet koptu, kavga başladı ve biz sorduk.

    Bu kavga bitti mi, proje rafa mı kalktı, bundan sonra neler olacak?

    Tüm bu soruların cevabı ve hikâyenin kalan kısmı bir sonraki yazımızda diye söz vermiştik.

    İşte sözümüzü tutuyor ve lafının eri kişi olarak yazımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

    Trump’ın; Avrupa Birliği, Avrupa ordusu diye çırpınan Macron’u, otur oturduğun yerde diyerek dövdüğü o günleri hatırlayalım.

    Olay tüm dünyada çok yankı yaratmıştı.

    Ben de o tartışmalarda Macron dayağı yedi ve sindi diyenlere asla öyle düşünmeyin, konu şimdilik rafa kalktı, yakın zamanda mutlaka tekrar gündeme getirilecektir, çünkü Fransa ve Almanya bu işin peşini bırakmaz demiştim.

    Haklı çıktım.

     

    Perde Açılıyor…

    Sorbonne Üniversitesi, Paris…

    Emmanuel Macron kürsüde.

    Konuşma konusu Avrupa’nın güvenlik stratejisi.

    Neler demedi ki…

     

    İşte Konuşmadan Bazı Başlıklar…

    “Avrupa’mızın ölme riski var ve biz henüz bu risklerle yüzleşecek donanıma sahip değiliz.”

    “Avrupa’mız bugün ölümlüdür ve ölebilir. Bu yalnızca bizim tercihlerimize bağlı.”

    “Askeri, ekonomik ve diğer baskılar AB’yi zayıflatıp parçalayabilir.”

    ” Avrupa Kıtası ABD’nin kölesi olmamalı”

    “Avrupa’nın savunması ABD’nin lideri olduğu NATO’dan ayrılmalıdır.”

    “Avrupa ABD’ye daha az bağımlı bir savunma stratejisi benimsemelidir.”

    “Avrupa’nın hiçbir zaman ABD’nin paryası olmadığını göstermesi gerekiyor.”

    “Oyunun kurallarının değiştiği bir dünyada Avrupa risklere karşı silahlanmıyor.”

    “Avrupa’nın güçlü ve bütünleşmiş bir savunmaya sahip olması gerekiyor.”

    “Yüksek rütbeli askeri personel yetiştirmek üzere bir “Avrupa Akademisi” kurmalıyız.” 

    “Avrupa Birliği siber savunma, güvenlik ve ekonomi alanlarında özerk olmalıdır.” “Avrupa’nın siber güvenlik kapasitesi arttırılmalı.”

    “Ticaret kurallarını değişen dünyaya göre revize etmek zorundayız.”

    “Avrupa küresel sahnede daha iddialı bir Avrupa Birliği vizyonu ortaya koymalıdır.”

    “Rusya’nın Ukrayna’da kazanmasına izin verilmemelidir.”

    “Brexit sonrası İngiltere ile daha yakın savunma bağları inşa edilmeli.”

    Neden Şimdi…

    Esasen Macron saf gibi görünse de kabul etmek gerekir ki durum asla öyle değil.

    Macron göründüğünden zeki.

    Trump’ın attığı tokattan sonra sus moduna geçen Macron suskunluğunu bozdu ve tekrar saldırıya geçti.

    Akıllara gelen soru şu.

    Neden şimdi?

    Macron yürek mi yedi?

    Neden şimdi sorusuna cevap aradığınızda karşınıza tek bir olasılık çıkıyor. Konuşmak için en uygun zaman bu zaman.

    Bu konuda en büyük tehdit Trump’dı. O da şu an kendi derdiyle boğuşuyor.

    Keza Biden’da aynı dertte.

    Dolayısıyla Amerika’nın Avrupa’yla ilgilenme şansı yok.

    Macron da durumu fırsata çevirdi ve eteğindeki taşları döktü.

     

    Sistem Değişiyor…

    İngiltere’yi saymazsak Avrupa’nın iki güçlü devleti var.

    Almanya ve Fransa.

    Almanya siyasi ve ekonomik güç, Fransa ise askeri güç olarak kabul görüyor.

    Merkel’in gidişi ile birlikte Amerika’nın uydusu haline gelen Almanya’nın siyasi gücü bitti.

    Almanya’dan doğan boşluğu doldurmaya çabalayan Macron elindeki askeri güçle siyasi gücü birleştirip Avrupa’nın lideri olma derdinde.

    Bu uğurda fikir babası olduğu “Avrupa siyasi birliğini” kurmak ve birliğin ordu yapısını teşkilatlandırmak için kolları sıvadı.

    Bu amaçla; Türkiye’den İzlanda’ya 44 Avrupa ülkesinin liderlerini,06 Ekim 2022 tarihinde Avrupa Birliği’nin dönem başkanı Çekya’nın başkenti Prag’da topladı.

    Toplantının konusu “Avrupa Siyasi Topluluğu”nun açılış töreniydi.

     

    Hayırdır İnşallah…

    Yıllardır AB’ye alınmayan Türkiye’nin Avrupa siyasi Topluluğu açılış törenine davet edilmesi ilginç bir gelişmeydi.

    Üstelik Fransa ile ilişkilerimizin en gergin olduğu süreçti.

    Macron raconu çizdirmemek için daveti ev sahibi Çekya üzerinden yaptırdı.

    Elbette bunun bir sebebi vardı.

    O sebepte Türkiye’nin sahip olduğu askeri güçtü.

    Fransa, Türkiye’nin olmadığı bir askeri güçle Avrupa’nın korunamayacağını çok iyi biliyordu, Türkiye ise Prag davetinin siyasi bir yanaşma kurnazlığı olduğunu.

    Oyunu kuralına göre oynayan Türkiye’nin Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler hafta içinde katıldığı bir televizyon programında yaptığı konuşmada muhatabına ince bir gönderme yaptı;

    “Avrupa Ordusuna katılma arzusundayız.”

    Devamını Oku

    Dayak Arsızı Macron

    Dayak Arsızı Macron
    0

    BEĞENDİM

    Coşkun BAŞBUĞ – 29 Nisan 2024

     

    Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Economist dergisine bir röportaj verdi.

    Röportajda sarf ettiği bir cümle yıllarca tartışılacak gündemin önünü açtı.

    Neydi o cümle;

    “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir.”

    Sadece bu cümle değildi ortalığı karıştıran. Zehir zemberek sözlerdi Macron’un diğer söyledikleri de;

    “ABD ile NATO müttefikleri arasında stratejik karar alma süreçlerinde hiçbir şekilde koordinasyon yok. ABD NATO’ya danışmadan Suriye’den askerlerini çekmeye kalkıyor.

    Meşhur beşinci madde yarın ne ifade edecek? Eğer Beşar Esad rejimi Türkiye’ye misilleme yapmaya kalkarsa buna dahil olacak mıyız? Bu kritik bir soru.

    ABD’nin Orta Doğu’ya olan ilgisi kayboldu. Asya’ya yöneldi. Trump’ın ABD’nin Suriye’deki Kürt müttefiklerini terk etmesi Türkiye’yi güçlendirdi, NATO’yu zayıflattı.

    Türkiye uzun vadede NATO’da olmayacak mı? Bunu söyleyemem. Çünkü Türkiye’yi NATO’dan dışlamak çıkarımıza değil ama belki de NATO’yu yeniden gözden geçirmeliyiz.

    Stratejik ve siyasi olarak bir sorunumuz olduğunu kabullenmemiz lazım.

    Avrupa güvenliğinin sadece ABD tarafından güvence altına alınması adaletsiz bir durum. Tam da bu yüzden daha fazla savunmaya, daha fazla Avrupa kapasitesine ihtiyaç var.

    Avrupa ülkeleri artık ABD’ye güvenemez. Bu nedenle askeri özerkliği kazanmalı ve ABD’ye bağımlı olmayan, egemen bir Avrupa Birliği ordusu kurmalıyız.

     

    Tepkiler Gecikmedi…

    Bomba gibi düşen bu sözlerden sonra tartışmalar başladı.

    Topa ilk giren Almanya Başbakanı Angela Merkel oldu.

    “Macron’a katılmıyorum. Bu bakış açısı kesinlikle bizim görüşlerimizi yansıtmıyor. Zira NATO ortaklığı bizim izin vazgeçilmez. NATO’da sorunlar olduğunu kabul ediyorum ancak bu durum bu tür sert yargılamaları gerektirmiyor.

    Bu sözler karşısında NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in topa girmemesi olmazdı. O da üç beş cümle kurdu.

     “NATO güçlü olmaya devam ediyor. ABD Avrupa’daki yatırımlarını daha fazla asker ve tatbikatla artırıyor. Gerçek şu ki birlikte çalışıyoruz. Ortak savunmamızı güçlendirdik. Bizi Amerika’dan uzaklaştıracak her teşebbüs, İttifakı, transatlantik bağını zayıflatma riski taşımakla kalmıyor, aynı zamanda Avrupa’yı bölme riski de taşıyor.

     

    Peki Rusya

    Kaçırır mı bu fırsatı.

    Macron’un söylediklerine yorum Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova’ dan geldi;

    “NATO’nun mevcut durumunu doğru tanımlayan iyi ifade edilmiş, gerçekliğe uygun, meselenin özüne inen sözler.”

     

    Assolistler En Son Sahne Alır…

    Ve huzurlarınızda Trump.

    Trump Trump’lığını yaptı ve herkesin söz söylemek için birbiriyle yarıştığı süreçte yaptığı çıkışla herkesin önüne geçip gündem oluşturdu.

    Trump sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda Macron’a ateş püskürdü;

    “Macron; ABD, Çin ve Rusya’dan korunmak için Avrupa’nın kendi ordusunu oluşturması gerektiği yönünde öneride bulundu. Çok aşağılayıcı. Belki Avrupa önce ABD’nin çok büyük bir şekilde destek verdiği NATO’ya olan borcunu ödemelidir.”

     

    Avrupa Ordusu PESCO…

    Esasen Avrupa Ordusu fikri sadece Macron’a ait bir fikir değildi. Bu proje Fransa ile Almanya’nın uzun süredir birlikte üzerine çalıştıkları bir projeydi.

    Proje Amerika’nın uykularını kaçıracak bir projeydi.

    Bu nedenle sarı öküz hadisesi yaşamak istemeyen Amerika Trump üzerinden çok sert bir çıkış yaptı.

    Avrupa da şok etkisi yaratan bu çıkışa karşılık gelmeyince uzun süreli bir sessizlik hâkim oldu.

    Ta ki Birinci Dünya Savaşı’nı bitiren “Ateşkes Günü”nün 100’üncü yıl dönümü anma etkinliklerine kadar.

    Bu etkinlik için Fransa’da bulunan Trump, başkent Paris’te Elise Sarayı’nda Macron’la görüştü.

    Karşılıklı demeçlerle birbirlerini hedef alan iki liderin, önceki görüşmelere oranla birbirlerine soğuk davranmaları dikkatlerden kaçmadı.

    Gergin havayı yumuşatmak isteyen Trump kurnaz bir açıklama yaptı;

    “Güçlü bir Avrupa’dan yanayız. Bu bizim için çok önemli. Bu nedenle Avrupa’ya yardım etmekten yanayız ancak bu adil olmalı, oysa şu anda yükün büyük kısmı ABD’nin omuzlarında.”

    Macron bu sözleri karşılıksız bırakmadı ve önerilerini savundu;

    “Avrupa’nın NATO bünyesinde çok daha iyi bir savunma rolü üstlenmesini istiyorum. Bu nedenle Avrupa savunmasına dair önerilerimin son derece tutarlı olduğuna inanıyorum.”

    Bu kavga bitti mi?

    Proje rafa mı kalktı?

    Bundan sonra neler olacak?

    Tüm bu soruların cevabı ve hikâyenin kalan kısmı bir sonraki yazıda…

    Devamını Oku

    Dönerci Steinmeier

    Dönerci Steinmeier
    0

    BEĞENDİM

    Coşkun BAŞBUĞ – 25 Nisan 2024

     

    Ve Almanya Cumhurbaşkanı Şansölye Steinmeier Türkiye’ye teşrif ettiler.

    Yedi yıldır Almanya Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Steinmeier ilk kez Türkiye’ye geldi.

    Meraklı gözler hemen askıdaki sorunlara döndü.

    Bu ziyaretten bir şey çıkar mı?

    Eurofighter konusunda Türkiye’ye taş koyan Almanya bu konuda sürecin önünü açar mı?

    AB konusunda olumlu bir mesaj gelir mi?

    Vize konusunda bir gelişme olur mu?

    Gazze konusunda bir mesafe kat edilir mi?

     

    Bu Ziyaretten Bir Şey Çıkar Mı?

    Esas sorulması gereken soru buydu.

    Ama biz bu soruyu sormak yerine geziye anlam yüklemeyi tercih ettik ve buradan bir mesaj çıkar zannettik

    Oysaki Almanya’nın böyle bir niyeti yoktu.

    Soranlara söyledim, buradan bir numara çıkmaz boşa heveslenmeyin dedim ve öyle de oldu.

    Hal böyle olunca da akıllara şu soru geldi.

     

    Neden bu ziyaret?

    Öyle ya koca Steinmeier sırf İmamoğlu’nu görmek için Türkiye’ye gelecek hali yoktu yaa…

    Ne biliyorsunuz, belki de onun için geldi.

    Konu şeytanla aşık atan küresel çete olunca her ihtimali aklınıza getirmelisiniz.

    Oysa Almanya geçmiş tarihine baksa, aklı selim düşünse Türkiye ile öylesine olumlu adımlar atar ki…

     

    Türk-Alman Tarihi…

    Türkiye ile Almanya aralarındaki devlet ilişkileri köklü geçmişe dayanan iki orta büyüklükte devlet.

    Üstelik bu derin tarihin çoğu dostluk ilişkileri ile dolu.

    İki ülke arasındaki ilk resmi ilişkiler, Osmanlı ile Prusya arasında başladı.

    Osmanlı İmparatorluğu ile Prusya Krallığı arasında 1761’de dostluk ve ticaret anlaşması imzalandı.

    Sonrasında Berlin’e ilk Osmanlı Büyükelçisi atandı.

    İki ülke arasında ilişkiler, II. Mahmud ve II. Abdülhamid dönemlerinde askeri iş birliğinin artmasıyla daha da gelişti.

    Birinci Dünya Savaşı sırasında aynı ittifak içerisinde yer aldık. Bu durum iki ülke ilişkilerinde önemli yol kat edilmesini sağladı.

    İlişkiler sadece askeri alanda sınırlı kalmadı.

    İstanbul-Bağdat demiryolunun yapımı Almanlara verildi ve bu durum ekonomik bağları da güçlendirdi.

    Hitler döneminde Almanya’yı terk eden Alman akademisyen ve mühendislere kucak açan ülke yine Türkiye oldu.

    Zulümden kaçan bu aydınların ülkemiz üniversitelerinin yeniden örgütlenmesinde, sanayi tesisleri ve şirketlerin kurulmasında önemli görevler üstlendiler.

    Bizde bu desteğe cevabı 1961 yılından itibaren Almanya’ya başlayan Türk göçü ile verdik.

    Türkiye ile Almanya arasında imzalanan İşgücü Anlaşması sonucu yaşanan bu göç Türk-Alman ilişkilerinin daha da perçinlenmesini sağladı.

     

    Peki, Bugün…

    Bugün gelinen noktaya baktığınızda o günlerden uzaklaşıldığını görüyorsunuz.

    Son yıllarda AB üyeliği, terör, savunma sanayi ambargoları, sözde Ermeni soykırımı, Almanya’da yaşayan Türklere karşı yapılan ırkçı saldırılar, Filistin gibi kritik konularda takındığı tavırla Türkiye’yi doğrudan karşısına alan Almanya bu siyasi tablonun mimarı.

    Oysa Türkiye’nin 2022 yılında gerçekleşen 254 milyar dolar yıllık ihracat miktarında en önemli pay Almanya’nın.

    TÜİK verilerine göre 2022 yılında Türkiye’nin Almanya’ya ihracatı 21,1 milyar dolar olurken ithalatı ise 24,3 milyar dolar oldu.

    Almanya, Türkiye’nin birinci ticaret ortağı iken Türkiye, Almanya’nın en büyük 17. ticaret ortağı. Türkiye tüm ihracatının yaklaşık yüzde 10’unu Almanya’ya yapıyor.

    İki ülke arasındaki ticaret hacmi 45 milyar doları aşmış durumda.

    Erdoğan görüşme sonrası yaptığı açıklamada hedefin bu rakamı 50 milyar dolara çıkarmak olduğunu söyledi.

    Almanya ile ticarette bu hedef hacim yakalanabilir ama diğer konularda bir gelişme sağlanır mı derseniz ben o hedefe daha çok uzak olduğumuzu söyleyebilirim.

    Steinmeier’in döner bıçağını tutuşuna bakarsanız öyle görünüyor ki Almanya’nın bu konuda alması gereken daha çok yolu var…

    Devamını Oku

    Neden Fransa

    Neden Fransa
    0

    BEĞENDİM

    Coşkun BAŞBUĞ – 17 Nisan 2024

     

    Geçtiğimiz günlerde Rusya, başkenti Moskova’da tarihindeki en ağır terör saldırılarından birini yaşadı.

    Bu yaşanan Rusya açısından bakıldığında sadece can kaybı değil, aynı zamanda büyük bir itibar ve prestij kaybıydı.

    Durumun farkında olan Rusya yaptığı resmî açıklamada; olayla ilgili gerekli araştırma ve soruşturmanın yapılacağını ve işin arkasında kim varsa ortaya çıkarılarak en ağır cezanın verileceğini söyledi.

    Bu açıklama üzerine herkes aynı soruyu sordu.

     

    Çanlar Kimin İçin Çalacak?

    Rusya’nın açıklaması çok net gösterdi ki bu işin sonunda birilerine fatura kesilecek, birileri bedel ödeyecek.

    İyi güzel de kimdi bu birileri?

    Sonuçta beklenen an geldi ve Rusya talihliyi açıkladı.

    Macron…

    Evet uzun bir süreç sonucu fatura Macron’a kesilmişti.

     

    Neden Macron…

    Peki bu işin Macron’a kesilmesi, gerçekten terör saldırısını Fransa yaptığı için miydi yoksa işin arka planında başka şeyler mi vardı.

    Bu konuda uzmanlar arasında farklı görüşler oluştu.

    Ancak tüm uzmanların buluştuğu ortak görüş bu terör saldırısının Fransa ile bir ilgisinin olmadığıydı.

    Bir görüşe göre Macron kolay lokma olduğu için hedef seçilmişti.

    Bir görüşe göre Macron’un son zamanlarda Ukrayna konusunda yaptığı şahin çıkışlar buna sebepti.

    Benim görüşüme göre ise buna sebep Rusya ile Fransa’nın Afrika’da yaşadığı güç savaşlarıydı.

     

    İlk Karşılaşma…

    Fransa ile Rusya Afrika’da ilk kez Orta Afrika Cumhuriyeti’nde karşı karşıya gelirler.

    Kıta genelinde başlayan hareketlenmeden bu ülkede nasibini alır ve 2012’de iç savaş çıkar.

    “Seleka” adıyla bilinen isyancı güçler Francois Bozize iktidarına savaş açarlar.

    İktidarını korumak isteyen Bozize yılana sarılır ve sömürgeci Fransa’dan yardım ister.

    Fransa anında devreye girer ve “Sangaris” operasyonuyla ülkeyi işgal eder.

    Büyük bir iştahla gelen sömürgeci Fransa; askerlerinin sebep olduğu gasp, tecavüz, işkence gibi olaylar nedeniyle 2016’da ülkeyi terk etmek zorunda kalırlar.

    Sonrasında Anti Balaka ayrılıkçı grubunun kışkırtmasıyla tekrar iç savaş patlak verir.

    Ülkeyi bu kez işgal eden kurtarıcı rolüyle sahaya inen Rus Wagner paralı askerleridir.

    Anlaşmaya göre İşgalci Wagner’in görevi; önemli isimleri korumak, madenleri korumak, orduyu eğitmek, isyancı ve terörist gruplarla mücadele etmektir.

    Fransa çıktığı ülkeye geri girmek için can atar ama artık çok geçtir. Zira işgalci koltuğunu çoktan Rusya’ya kaptırmıştır.

    Bayilikle Fransa ile Rusya arasında ilk görünmeyen soğuk savaş burada başlamıştır.

    Peki Fransa ve Rusya sadece Orta Afrika Cumhuriyeti’nde mi karşı karşıya geldiler.

    Asla.

    Fransa birçok coğrafyada ve birçok konuda Rusya’nın karşısına çıkmaktadır ve bu konuda Rusya’yı çok rahatsız etmektedir.

    Peki nerelerdir bu coğrafyalar?

     

    Vazgeçilmez Afrika…

    Geçtiğimiz yılın temmuz ayında St. Petersburg da “Rusya Afrika” başlıklı bir zirve düzenlendi.

    Rusya’nın ev sahibi olduğu bu zirveye 53 ülke katıldı.

    Bu zirve ve az önce anlattıklarımız şunu gösteriyor, Rusya’nın yeni ilgi alanı Afrika.

    Peki bu coğrafyada sömürgeci olarak şu ana kadar kim vardı?

    Fransa…

    Bu da Rusya ile Fransa’nın karşı karşıya gelmesi mi.

    Evet…

    Peki Rusya Afrika’yı neden hedefe koydu.

    Rusya’nın bu kıtayı öncelemesinin en önemli nedenlerinden biri batıyı baskı altına almak bir diğeri ise ambargolar sonucu daralan ekonomisine çıkış yolu bulmak.

    Rusya bu nedenle başta orta Afrika olmak üzere Nijer, Sudan, Libya, Mali, Cezayir, Burkina Faso gibi ülkelerle sıkı temas halinde.

    Bu ülkelerin tamamı yakın zamana kadar Fransız’ın sömürgesiydi.

    Fransa’da Rusya’nın bu hamlelerine cevabı Ermenistan ve Moldovya üzerinden vermeye çalışıyor.

    Rusya’da meydana gelen terör saldırısına bir de bu bilgilerle bakın ve Rusya’nın neden Fransa’yı, Macron’u hedefe koyduğunu şimdi yorumlamaya çalışın.

    Devamını Oku

    Kalkınma Yolu Irak İçin Kurtuluş Yolu

    Kalkınma Yolu Irak İçin Kurtuluş Yolu
    0

    BEĞENDİM

     Coşkun BAŞBUĞ – 3 Nisan 2024                                         

     

    Son günlerde en çok konuşulan konulardan biri hiç şüphesiz Türkiye ile Irak arasında inşası planlanan “kalkınma yolu” projesidir.

    Projeye konu yol Basra Körfezinde bulunan Faw limanından başlayacak ve Irak’ın Divaniye, Necef, Kerbela, Bağdat Musul gibi önemli kentlerini aşarak Türkiye Irak sınırında bulunan Ovaköy sınır kapısında son bulacak.

    Yolun kara ve demir yolu olmak üzere toplamda 1.200 km. olması planlanıyor.

     

    Projenin Hedefi…

    Projenin hedefi Irak ve Türkiye’de, içinde bağlantı limanlarının, köprülerin ve şehir merkezlerinin de olduğu kara ve demiryollarından oluşma entegre bir ulaşım ağı kurmak.

    Buna ilave bir başka önemli hedef ise Faw Limanı’nı önemli bir geçiş merkezi olarak tesis edip Asya ile Avrupa arasındaki seyahat süresini Türkiye üzerinden önemli ölçüde kısaltmak.

    Bu amaçlara ulaşmak için de Faw Limanı’nı önemli kargo gemilerini barındırabilen Orta Doğu’nun en büyük limanına dönüştürmek, yapılması planlanan kara ve demir yollarına da sorunsuz bir şekilde bağlanması sağlamak hedefler arasında.

    Yeni İpek Yolu olarak tanımlanan proje, Avrupa’dan Körfez ülkelerine kadar geniş bir bölgeyi etkileyecek ve birçok ortak fayda üretecek.

     

    İş Büyük…

    Türkiye iki kıtayı birbirine bağlayan stratejik konumunun getirdiği avantajla tüm koridor yolların kavşak noktası olmuş durumda.

    Tarihi İpek Yolu’nun canlandırılması için planlanan projeler içinde Orta Koridorun önemi her geçen gün artıyor.

    Türkiye bu proje içinde de kilit ülke konumunda.

    Zira planlamaya göre bu yol Türkiye’den başlayacak ve bizden Kafkaslar’a, oradan da Hazar Denizi’ni aşarak Türkmenistan ve Kazakistan’ı takiben Orta Asya ve Çin’e ulaşacak.

    Pekin’den Londra’ya uzanan bu hat yıllık 600 milyar doları aşkın ticaret trafiği hedefliyor.

    Ticari hacim rakamı değişse de Türkiye aynı koşulların kalkınma yolunda da gerçekleşmesi için çabalıyor ve bu kapsamda Irak’a tarihi fırsatlar sunuyor.

     

    Bu Kez Başaracaksın…

    Böylesi önemli bir projeyi ıskalamak istemeyen Irak Başbakanı Şiya es-Sudani’ geçtiğimiz yıl Türkiye’ye kritik bir ziyarette bulundu.

    Ziyaret sonrası yaptığı açıklamada “Kalkınma Yolu Projesi”nde iki ülke arasında anlayış birliğine varıldığını ifade etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan da projeyi bölgede dengeleri değiştirecek yeni İpek Yolu projesi olarak tanımladı ve şunları söyledi;

    “Basra’dan Türkiye sınırına uzanan kara ve demir yolu ulaştırma koridoru inşasına yönelik ‘Kalkınma Yolu Projesi’nin hayata geçirilmesi için birlikte çalışma kararlılığımızı vurguladık.

    Bu vesileyle de bu çalışmayı yürütecek olan bakan arkadaşlarımızı görevlendiriyoruz.     Kabul ettiğimiz “Ankara Bildirisi” ile bu hedef doğrultusunda ortak çalışma irademizi gösteren kritik bir adım attık. Kalkınma Yolu sadece Türkiye ile Irak için değil, tüm bölge için stratejik öneme haiz, yüksek bir projedir.

    Bu yolun inşasıyla ortaya çıkacak katma değerden, Avrupa’dan Körfez’e kadar geniş bir coğrafyada milyonlarca insan faydalanacaktır.

    Bölgesel iş birliğini güçlendirecek, ticaretimizi geliştirecek, beşerî münasebetlerimizi tahkim edecek bu projeyle, diğer kardeş ülkelerin de yakından ilgilendiğini biliyoruz. İnşallah onların da katılımıyla ‘Kalkınma Yolu Projesi’ni bölgemizin yeni İpek Yolu haline dönüştüreceğimize inanıyorum.”

     

    Kurtuluş Yolu

    Bu açıdan bakıldığında beklenen ve özlenen Türkiye Irak iş birliği başlamış görünüyor.

    Türkiye’nin yaklaşımı ve bu proje gerçekten Irak için tam bir kurtuluş yolu.

    Onca zenginliğin üstünde oturan fakir Irak 1991’den bu yana kandan ve gözyaşından başka hiçbir şey görmedi.

    Bu yolun işler hale getirilmesi için Irak’ın ilk yapması gereken terör belasından yani PKK’dan ve Amerika’dan kurtulmak.

    Bunun da yolu Türkiye ile iş birliği.

    İşte tüm bu gerçekleri okuduğumuzda diyoruz ki önümüzdeki bahar aylarında bu coğrafyada önemli olaylar yaşanacak.

    Devamını Oku