Prof. Dr. Celalettin Yavuz – Güvenlik Politikaları Uzmanı, 02 Haziran 2025
Kurban Bayramı yaklaşırken gene emekliler için “Bayram haçlığı” gibi bir ikramiye edebiyatı başladı. Kimin parasından kime harçlık veriliyor. Acaba seçim kıyağı gibi milletin parasından, milletin onayını almadan lütfedilen 3600 günlük erken yaşta “kıyak emeklilik” kazandırılanların dışındaki “gerçek” emekliler neler düşünüyor, neler bekliyor?
Bu analizde “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adeta “ihsan” eylediği hale dönüştürülen bayram ikramiyesi nedir? Bununla emeklilerin avutulacağı, emeklilerin korunduğu mu zannedilmektedir? Emeklilerin daha onurlu bir yaşam istediği ne zaman anlaşılacaktır?” sorularına cevap aranmaya çalışıldı.
İktidarın Emeklilik Konusunda Yakınmaları
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan da zaman zaman Maliye Bakanı Şimşek gibi emeklilerin sayısının yüksekliğinden şikayet ediyor. Bu sebeple Ekim 2024 ayı içerisinde Erken Yaşta Emekliliğin (EYT), SGK’ya ağır bir yük bindirdiğini açıklamıştı. Sayısı 2.3 milyonu bulan EYT’liler için “Bakar mısınız rakama bir ülke kadar!” diyerek de sayının yüksekliğinden yakınmıştı. Oysa her ne kadar aziz milletimizin hafızası ile bazı sorunları varsa da, 2023 Genel Seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu 2.3 milyon EYT’liye bir “babalık” yaparak kıyak emekliliklerini bahşettiği unutulmadı. Anlaşılan Bakan Işıkhan milletimizin iki yıl içerisinde bu yaşananları unutacağını zannetmiş ki, kendisini atayan Cumhurbaşkanını eleştirdiğini önemsememiş.
Aslında şikayet edilen husus doğru olup, milletin vergileriyle toplanan, akılcı ve vicdani şekilde kullanılması gereken paranın 2.3 milyon kişi ile yakınlarının oyunu alabilmek maksadıyla heba edilmesidir. Her ne hikmetse aynı açıklamasında halkı emekli olmak yerine çalışmaya devam etmeleri için Erdoğan’ı örnek gösteren Bakan; çalıştıkça, üretmeye devam ettikçe sağlık sorunlarının da azalacağına vurgu yapıyor.
Almanya’yı da örnek gösteren Bakan Işıkhan, bu ülkede 40 yıl prim ödeyen çalışanların ortalama 20 yıl emeklilik yaşamı sürdürdüğünü, Türkiye’de ise tam tersine 20 yıl prim ödeyerek, 40 yıl emeklilik hayatı sürdürüldüğünden şikayetle, emekli maaşlarının düşüklüğünün sebebini böyle açıklıyor.
Hani halk dilinde “Dinime küfreden bari Müslüman olsa!” diye bir söz vardır. EYT’den şikayetçi olan Bakan Işıkhan, bu beyanatından beş ay önce, Mayıs 2024’te “yaklaşık 2.5 milyon vatandaşın daha 5 yıl içerisinde EYT kapsamında emekli olabileceğini ifade etmişti. Şimdi soru şu: Bakan Işıkhan’ın hangi sözüne itibar edeceğiz?
Emeklilere Komedi Gibi Bayram İkramiyesi, Ya Yönetenlerin Marifetleri
Kurban Bayramı öncesi yapılan açıklamalara göre 4000 TL “Bayram İkramiyesi” verilecekmiş. Sanki bu para iktidarın “lütfu”ymuş gibi. Geçmişte hatırlanacağı üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan da “babalık” yaparak, bayramdan hemen önce ikramiyeyi yükselterek “emeklileri sevindiriyordu!”
Bir emekli olarak Bayram İkramiyesi komedisinin nedenini anlayamıyorum. Bu şekilde emeklilerin yükünün azaltıldığı mı zannediliyor? Öyle olmadığını Tüm Emekliler Derneği (TÜED) Erzurum Şube Başkanı’ndan okuyalım: “Kurbanlık pazarına bakmakla yetiniyoruz. Kurban Bayramı yaklaşırken, Türkiye’deki milyonlarca emekli yine ekonomik zorlukların gölgesinde bir bayram geçirmeye hazırlanıyor. Artan hayat pahalılığı ve yetersiz maaşlar nedeniyle birçok emekli, kurbanlık almak bir yana, pazarlık dahi yapamayacak durumda. Özellikle 15.000 TL’nin altında maaş alan emekliler için bayram, sevinçten çok endişe…”
Almanya’da 40 yıl çalışmaya övgü düzen Bakan Işıkhan yukarıdaki sözleri ile çelişkili olsa da bir gerçeği hatırlattı. Kaldı ki o ülkede 67 olan emeklilik yaş sınırı yakın bir gelecekte 70’e çıkabilecektir. 40 yıl çalışma hayatı olan bu ülkede bile emekli maaşları hazinenin yükünü arttırırken, hangi akla hizmet 10 yıllık (3600 günle EYT) çalışmayla emekliliğe getirdiniz? Ve 5 yıl içerisinde 2.5 milyon çalışanın da EYT’li olabileceğini söylüyorsunuz?
İktidarın hesapsız kitapsız, ya da seçim ulufesi sevdasıyla yaptıklarından neden emeklilere ceza kesiliyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Nas Ekonomisi” (Faiz sebep, enflasyon sonuçtur!) şeklindeki ekonomi bilimi ile tam tezat bir uygulamasıyla milletten vergileriyle toplanan “devletin parası” ne diye çarçur edilirken iktidarın içinden ve destekçi partilerden hiç mi “ekonomi bilen” bir Allah’ın kulu çıkmadı?
Burada iktidarda olanların “devletin parası” diye, milletin parasını çarçur etmesi “Başkasının parasını harcamak kolaydır!” şeklindeki sözü hatırlatıyor.
Bilindiği üzere devletin parası yoktur. Toplanan para, bizlerden dolaylı ya da doğrudan toplanan vergilerdir. Yani milletin parasıdır. Milletin parasını çarçur edenler sıkıştıklarında vergilere yüklenirler ve ücretlilerden kırparlar. 23 yıldır iktidarda iken bu tür sosyal güvenlik sorunlarını düzeltmesi gereken hükümet, tam tersine giderek içinden çıkılamayacak derecede bozmuştur.
Milletin parasını kendi parası değil de, başkasının parası gibi görenler “devlet kesesinden saltanat” sürmeye pek meraklı olurlar. Türkiye de ne yazık ki bu ülkelerden biridir. Işıkhan’ın örneğini verdiği Almanya’da milletvekillerinin sadece resmi işleri için mesai saatleri içerisinde çalışan bir yardımcısı vardır. Ya bizde? Çok çalıştıkları için 3 yardımcı bile yetmiyor… Makam arabası düşkünlüğü, Türkiye’yi bu alanda ilk üçe soktu dersek yanlış olmaz. Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya’da bile bizdeki makam aracının sayısı yarısını bulmaz…
Milletin parasını çarçur edenler diğer ülkelere karşı da “ağalık” yaparlar. Vatandaşın hayat kalitesinin yükseltilmesi yerine, hesapsız-kitapsız sarf etmeye devam ederler. Vatandaşlık görevini yerine getiren milletin çoğunluğu kuzu kuzu vergisini ödeyerek devlet kasasını doldurmaya çalışırken, milletin ya da devletin kesesinden saltanata ve ağalığa devam ne derece doğrudur? Üstelik bu durum sadece devlet yöneticileri tarafından değil, pek çok yerel yönetimlerce de böyle uygulanmaktadır. Seçildikten sonra sanki her şey mübahmış gibi… Oysa kamu yöneticileri tasarruf etse, ne ücretliler, ne de emekliler bu hale getirilmezdi.
Ücretler ve Maaşlar Konusunda Bazı Mukayeseler
Bakan Işıkhan’ın söyledikleri üzerine şu bilgiler hatırlandı: TÜİK’in 3 Ocak 2025 enflasyon açıklamasının ardından % 15,75’lik artışla milletvekillerinin maaşları temmuz 2025’e kadar 196,775 TL oldu. Böylelikle milletvekili maaşı, 22.104 TL olarak belirlenen asgari ücretin 8.9 katına denk.
Avrupa’nın bazı ülkelerindeki milletvekili maaşlarının asgari ücretlilere oranları şöyle: Yunanistan 5.9, İngiltere 4.6, Belçika 4.3, Fransa 4.3, Hollanda 4.1, İsveç 3.6 ve İspanya 2.6 katı. Ama Türkiye’de 8.9 katı…. Burada sorun milletvekili maaşının yüksekliği değil, milletin parasıyla bu kadar yüksek maaş alırken, parayı veren halka karşı cimrilik ya da ücretli ve emeklilerin hak etmediği derecede düşürülen satın alma gücü!
Emekli milletvekili maaşı 2025 yılı itibarıyla 123 bin 759 TL. 14 bin 469 TL olarak belirlenen en düşük emekli aylığından 8.55 katı maaş alıyor.
Oysa 2010’lu yıllarda emekli milletvekili maaşı I. dereceden emekli bir devlet memurunun maaşından %25 kadar daha fazlaydı. Bugün ise iki katından daha yüksek. Bu hesapça emekli kıdemli bir albayın maaşının bu ay itibariyle maaşının 57 bin değil, 95 bin TL civarında olması lazım. Mesele emekli milletvekilinin maaşının yüksekliğinde değil, diğer emeklilerin maaşlarının satın alma gücünün geçen yıllar içerisinde en iki katı daha düşürülmüş olmasıdır.
Milletvekili demişken şu soru da akla geldi: Hangi demokratik ülkede 2 yıllık milletvekilliği sonucunda emekli maaşı 123 bin 759 TL’dir?
İktidarların millet parasından saltanat sürmesini eleştirenlere karşı “İktidar hesabı sandıkta verir!” sözü doğru mudur? Sandığa gidinceye kadar sorumsuzca davranmaya devam etmeli midir? Ne yazık ki hükümetler milletin, ülkeyi yönetmeleri için Anayasa’da belirtilen sınırlı süre için kendilerine vekalet verdiğini, vatandaşın cüzdanını korumaları ve sosyal hizmetlerin devamlılığını sağlayabilecek harcama yapmaları gerektiğini unutmaktadırlar. Millet var ise devlet vardır! Bir zamanlar “Demir Leydi” diye bilinen İngiliz Başbakan Thatcher’e göre de “Ne varsa milletin parasıdır, milletin varlığıdır!”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 14 Aralık 2024’te övünerek söylediği şu sözlere bakalım: “Emeklilerimize banka promosyonlarının ödenmesini sağladık. Bayram ikramiyeleriyle emeklilerimizin evlatlarıyla, torunlarıyla, aileleriyle paylaştıkları bayram sevinçlerine ortak olduk. Asgari ödeme miktarlarını yeniden ele alarak emekli alt sınır aylıklarını yükselttik!” Ekonomisi düzgün ve yüksek enflasyon olmayan hangi ülkede bankalar promosyon vermektedir? Birazcık derin düşünülürse, Erdoğan’ın sanki kesesinden ihsanda bulunuyormuş gibi açıkladığı ifadesinde ekonomik durumun bozuk gittiğinin itirafı vardır.
Emeklilerle İlgili’ Göz Boyama’ Sözlerinden Örnekler
Cumhurbaşkanı Erdoğan Aralık 2024’te “Emeklilerimizin refah seviyesini yükseltmek için 2018 yılında başlattığımız bayram ikramiyesi uygulamasıyla emekli vatandaşlarımızın tamamına bugüne kadar 252,1 milyar lira ödedik!” diyerek devam ediyor. 2002’nin sonunda iktidar olan bir hükümet neden 16 yıl sonra bayram ikramiyesine ihtiyaç duydu? Cevabı açık: O tarihten itibaren maaşları iyice kırpılan emeklileri “bayram harçlığı” ile avutmak!
Gene Aralık 2024’te Bakan Işıkhan, 2002 yılında iktidar olduklarında iflasın eşiğinde devraldıkları SSK’yı kurtararak, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik modeline ulaştırdıklarını ifadeyle “Gerçekleştirdiğimiz bu reform, yalnızca Türkiye’nin geleceğini teminat altına almakla kalmamış; aynı zamanda ülkemizi, sosyal güvenlik alanında dünyanın en önemli rol modeli haline getirmiştir!” diyor. 2002 yılından beri Türkiye’de yaşamasak Işıkhan’a inanacağız. Emeklileri dinliyor olsa, 2002’de emekli olanlar ile son yıllarda emekli olanların yüzde kaçının emekli ikramiyesiyle en azından bir ev alabildiği istatistiğinden haberdar olabilirdi. Ücretli gençlerin artık gelecekte çalışarak ev sahibi olacaklarına ilişkin umutları ya yok, ya da oldukça zayıf... Bunu da bilmiyorlarsa ne diyelim!
Erdoğan ve Işıkhan’ın anlaşılır gibi bulunmayan sözlerini okuyunca ister istemez Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün “Bir devlet adamı kerameti kendinde görmeye başladı mı devlet adamlığını yitirdi demektir. hiç kimse hiç kimseden daha akıllı değildir. Birlikte herkesten daha akıllıyız. Millet ve devlet işlerinde herkes, herkese yardım edecek ve hiç kimse bundan iftihar payı çıkarmayacak düstur budur!” sözü akla geldi.
Sonuç
Bir bayram daha emekliler için buruk geçecek. Hükümet ise, sanki kesesinden veriyormuş gibi bayram ikramiyesi “verdiğini”ni allayıp pullayıp satacak. Üstelik bunu bayram harçlığı gibi göstermek isteyenler de var. Oysa emekliler bayram ikramiyesi veya harçlık değil, Ak Parti iktidarından önce ve ilk iki dönemlerindeki gibi onurlu bir hayat sürdürebileceği emekli maaşı istiyor. Banka promosyonu olmaksızın ama enflasyonsuz bir ekonomi istiyor. Bazı “fevkalade müsaadeye mazhar” vakıflara maddi destek verdiği için vergiden muaf olan koca koca holding ve firmaların da vergi ödemesini, %65-70’lere dayanan dolaylı vergilerin normal ülkelerdeki gibi %30’lu seviyelere çekilmesini bekliyor.
Emekli devlet yöneticilerinin, yüksek enflasyonlu ortamda uzun bir süredir kepçeyle alıp kaşıkla verir gibi maaşlara yapılan zamları ballandıra ballandıra anlatmasını değil, onurlu bir yaşam için gerekli maaşı vermesini bekliyor.
Devletin, vatandaşın sırtından yurtdışından ve yurtiçinden borçlanmasını da istemeyen emekliler, ekonomiyi tek kişinin ihtiras haline gelen görüşleri doğrultusunda değil. ekonomi bilimine ve akla uygun bir ekonomi yönetimi istiyor.
Refah artışının hükümetlerin ve belediyelerin savurganlık içeren projeleriyle sağlanamayacağını, keyfi olan her harcamanın vatandaşın kendi parasından yapıldığını biliyor ve devleti (hükümeti ve belediyeleri) tasarrufa çağırıyor.
İktidar partisi, destekçi partiler ve iktidar sempatizanlarına rağmen kapasiteleri dışında vergilendirilen vatandaşın refaha ulaşamayacağını bilen emekliler, vatandaştan alınan her kuruşun akılcı, vicdani ve doğru şekilde kullanılmasını istiyor. Yani iktidarlara “sınırlı süre için” verdikleri kendi paralarının rasyonel, ahlaki ve düzgün kullanılmasını istiyor demektedir. Vergi ödeyenlerin cüzdanlarını korumak ve nihayetinde sosyal hizmetlerin sağlıklı şekilde yürümesini sağlamanın kamunun görevi olduğunu biliyor.
Bu kadar şeyi bilen emeklilerin bilmediği şu şeyler vardır: Giderek kötüleşen ücretlilerin durumunu düzeltemeyen “Dünya Lideri”nin bir türlü “Türkiye Lideri” olamaması gibi…
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” diye Osman Gazi’ye öğüt veren Şeyh Edebalı’nın sözünü sıkça söyleyenlerin, ücretli ve emeklilerin yukarıda özetlenen feci durumuna rağmen hala “Dünya Lideri”nin cumhurbaşkanlığına devam etmesi arzusunun seslendirilmesini de…
Şeyh Edebalinin Osmangazi ye nasihatı
” İnsanı yaşatki devlet yaşasın” Yaklaşık 24 yıllık iktidarında hükumetin hedefi insan olmadı ve yazınızda belirttiğiniz üzere dünya lideri Türkiye Lideri olamadı .
Kamu emeklisi olarak yazınızın tamamına katılıyorum.