Bercan TUTAR – 30 Temmuz 2025
Gazze’de tarihin en vahşi soykırımına imza atan ve bölgede saldırmadık ülke bırakmayan sömürgeci Siyonist rejimin yeni ilgi odağı veya en büyük korkusunun yavru vatanımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) olması dikkat çekiyor. Siyonizm’in kurucu babaları da Kıbrıs’a ilgi göstermişti. Hatta 20. yüzyılın başında Filistin’e göz koyan Siyonistler, İngiltere’nin Filistin’i Yahudi yurdu yapmaya karar verdiği 1917 tarihli Balfour Deklarasyonu’ndan sonra dünyanın dört yanından on binlerce Yahudi Kıbrıs’a akın etmişti. Filistin, Osmanlı yönetiminde olduğu için İngiliz yönetimindeki Kıbrıs’a akın ediyorlardı. Ancak cihan harbi bittikten ve Osmanlı Filistin’den çekildikten sonra Kıbrıs’a önceden gelen Yahudiler kâfiler halinde Filistin’e akın etmeye başladı.
Son zamanlarda Kıbrıs yine gündemde. Geçen yıllarda Yahudilerin önemli ölçüde toprak satın alması ve konut projelerine imza atmasıyla gündeme gelen Kıbrıs, bu kez Siyonist İsrail için bir cazibe merkezi olarak değil korku ve tehdit adası olarak öne çıkıyor.
Türkiye’nin toprak satın almalarla Yahudilerin Kıbrıs’ı fiili işgaline son veren stratejisi Siyonist İsrail rejiminde büyük rahatsızlıklara yol açtı. Fakat İsrail’in Kıbrıs ile ilgili asıl karın ağrısı bu değil. Çok daha derin. Geçmişten çok gelecekle ilgili. Gazze’den sonra Lübnan, Yemen, İran ve Suriye’ye saldıran İsrail’in en büyük endişesi Ortadoğu’da Türkiye ile karşı karşıya gelmek. Zira büyük İsrail projesinin önünde en büyük engel olarak büyük Türkiye’yi görüyorlar.
Türkiye’nin Yükselişi, İsrail’in Gerileyişi
Türkiye’nin son zamanlarda savunma alanında yaptığı hamleleri yakından izleyen İsrail’in Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi Kıbrıs üzerinden kuşatma projelerinin hepsi ters tepti. Fransa, BAE, Mısır, ABD, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile ittifaklar kurup Türkiye’ye gözdağı vermeye çalışan İsrail’in bütün senaryoları çöktü. Fransa, Mısır, ABD ve BAE gibi aktörler artık Türkiye ile hareket ediyor. Fransa son olarak Filistin Devleti’ni tanıyacağını açıklayarak İsrail’i şoke etti. ABD, Türkiye karşıtı EASTMED projesinden çekilerek İsrail’i yalnız bıraktı.
Şu an İsrail’in elinde kala kala Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi kaldı. Bu iki aktöre özel önem veren İsrail, bir yandan da Türklerin denetimindeki Kıbrıs’ta olan biten her şeyi markaja almış durumda. Türkiye’nin KKTC’de attığı her adımı yakından izleyen İsrail’in kapıldığı endişeler o kadar derin ki bazı Yahudi yazarlar Rum ve Yunanlılarla birlikte adanın kuzeyini Türklerden kurtarmak için acil durum operasyonlarından bile bahseder hale geldi.
Bu çağrılar nedensiz değil. Türkiye’nin KKTC’deki askeri, stratejik, istihbari ve siyasi hamleleri Siyonistlere adeta hafakanlar yaşatıyor. İşte bu yüzden KKTC ile kafayı bozmuşlar.
“KKTC Artık İsrail Sorunudur”
Son olarak Israel Hayom gazetesinden Shay Gal, “Kuzey Kıbrıs aynı zamanda bir İsrail sorunudur” başlıklı yazısında Siyonist rejimi yaklaşan tehlike hakkında uyarıyor. İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı olan Gal’in yazısından benim anladığım şu oldu… Bölge ülkeleri, ABD ve Avrupa’yı da arkasına alan İsrail yıllardır Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de kuşatmaya ve Kıbrıs’ta sıkıştırmaya çalıştı. Ama görünen o ki işler tersine döndü. Şu an Türkiye yalnız kalan İsrail’i KKTC üzerinden dört bir koldan kuşatmış durumda. Adaya konuşlandırdığı modern silah, füze ve SİHA’lar ile İsrail’e kâbusu yaşatıyor. Travma geçiren Siyonist rejim bir bakıma ölümün soğuk nefesini ensesinde hissediyor.
Türkiye’ye karşı iftiralarda sınır tanımayan Gal, Kuzey Kıbrıs’ın Hamas ile İran’ın Kudüs Gücü’ne sınırsız operasyonel özgürlük sağlayan uluslararası bir tarafsız bölge işlevi gördüğü manipülasyonuna başvuruyor.
Fakat asıl derdi bu değil. Asıl derdi şu satırlardaki serzenişte ortaya çıkıyor… “KKTC artık Türk ordusunun ileri üssü konumunda ve hem askeri hem de sivil İsrail iletişimini dinleyebilen gelişmiş silah sistemleri, siber gözetleme ve sinyal istihbaratı (SIGINT) altyapısına ev sahipliği yapıyor..”
SİHA ve Füze Üsleri: KKTC’den İsrail’e Yeni Tehdit
Türkiye, Gazimağusa’daki Geçitkale Havaalanı’nı (Lefkoniko) SİHA üssüne çevirdi. Buraya 2021’den beri Bayraktar TB2 S/İHA’ları konuşlu. Akıncı S/İHA’ları da 2024’ten itibaren adada. Hem gözetlemede kullanılıyorlar hem de olası bir krizde İsrail gaz sondaj kulelerini, donanma gemilerini ve stratejik bölgelerini hedef alabilecek donanımdalar.
İsrail’i en çok korkutan silahlarımızdan biri de gelişmiş ATMACA gemi savar füzeleri. KKTC’den fırlatıldığında 200 km’yi aşan menziliyle ATMACA’lar İsrail donanmasını felç edecek kapasiteye sahip. İsrail’in kıyameti ise TAYFUN füzesi olarak görülüyor. KKTC’den de Türkiye’den de fırlatıldığında 800 km’lik menziliyle İsrail’de her uzaklıktaki hedefi rahatlıkla imha edebilecek kapasitede. Batılı istihbarat birimlerine göre Girne ve Gazimağusa’daki füze üsleri konuşlandırılmaya yani TAYFUN’u ağırlamaya hazır durumda. Gal, kapıldığı korkuyu “Bu da Türkiye’nin Kudüs, Tel Aviv ve Hayfa Körfezi’ni vurma kabiliyetiyle İsrail’e yönelik ilk doğrudan balistik tehdidini oluşturuyor” cümlesiyle dile getirmiş.
Çözüm olarak ise İsrail’in, Yunanistan ve Kıbrıs ile koordinasyon içinde adanın kuzeyini kurtarmak için bir acil durum operasyonu hazırlaması tavsiyesinde bulunuyor Gal. Operasyonun adı ise “Poseidon’un Gazabı” olacakmış. Böylece İsrail, “Anavatandaki Türk takviye kuvvetlerini etkisiz hale getirecek, Kuzey Kıbrıs’taki hava savunma sistemlerini ortadan kaldıracak, istihbarat ve komuta merkezlerini yok edecek ve nihayetinde Türk kuvvetlerini ortadan kaldırarak uluslararası alanda tanınan Kıbrıs egemenliğini yeniden tesis edecektir.”
Tam bir aç tavuk ve darı ambarı meseli. İsrail ne yapsa da Türkiye’yi durduramayacağını görüyor. Akkuyu Nükleer Santral Projesi’nden vazgeçmesi için Rusya’ya yönelik devreye soktuğu her tür stratejisi de ters tepti. Bundan sonra işi zor. Özellikle KKTC’den yapılan kuşatma yeni dönemde daha da artarak İsrail’i her açıdan felç edecek boyutlara ulaşacaktır. Gidişat bunu gösteriyor.
YORUMLAR