Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Bahçeli’nin Türkiye-Rusya-Çin ‘TRÇ’ İttifakı Önerisi Mümkün mü – Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 20 Eylül 2025

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 20 Eylül 2025

 

İsrail Gazze Şeridi’ni kana bulayıp, insanları açlığa mahkum ederken, yüzyıllardır bölgenin sakini olan masum insanları yurtlarından ederken, daha önce İsrail’i destekleyen ülkeler bile seslerini çıkartmaya başladılar. Hükümet olarak değilse bile İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde dahi İsrail aleyhtarı gösteriler her geçen hafta artarken, bu göstericilere karşı güvenlik güçlerinin tavrı da yumuşamaya başladı.

Bu hengame içerisinde ABD’nin akıl almaz şekilde İsrail’e destek vermesi üzerine soğukkanlılığı ile tanınan devlet adamları bile patlamaya başladılar. Bunlardan biri de MHP Genel Başkanı Bahçeli olup, İsrail-ABD katliamlarına son vermek için Türkiye-Rusya-Çin ittifakını gündeme getirince bu konu ele alındı.

İsrail’in Hukuk Tanımazlığı ve ABD Desteği

Saldırganlığını ve uluslararası hukuk tanımazlığını Gazze Şeridi’nin ötesine taşıyan, Batı Şeria’yı ilhaka hazırlanan, Mescid-i Aksa’yı “bize ait!” diyen, Lübnan ve Suriye semalarını yol geçen hanına çeviren, istediği zaman İran’a asimetrik saldırılar yanında hava, füze ve dron saldırıları düzenleyen, “HAMAS elemanları nerede ise orada onları imha ederiz!” diyerek, İsrail-HAMAS arasında aracılık yapan, ABD’nin stratejik ortağı Katar’a bile saldırı düzenleyen İsrail, adeta fren tutmaz hale gelen bir araca benzemiştir.

İsrail’in bu pervasız ve kimi zaman Gazze’de soykırımı andıran saldırganlığına karşı BM’de verilen her önerge, daha önce İsrail yanlısı İngiltere ve Fransa dahil BM Güvenlik Konseyi üyeleri tarafından bile desteklenirken sadece ABD’nin vetosuna takılmaya başlamıştır.

ABD’nin kayıtsız şartsız bu desteği adeta fasit bir daire gibi İsrail’in saldırganlığını katlamasına sebep olmuştur. Öyle ki son haftalarda Türk ve İsrail devlet adamları da sanki “çatışacakmış” gibi birbirlerine sataşmaya başlamışlardır.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Filistin Eleştirisi

İsrail konusunda diğer ülkelere nazaran en sert ifadeleri kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan iken, son günlerde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den eleştiriler yükselmiştir. Özel, aslında CHP’nin İstanbul Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlıkları ile ilgili hukuk davalarını eleştirdiği seri haldeki mitinglerinden 17 Eylül 2025 tarihli olanında “Filistin’i Trump’a terk ediyorlar. Trump Filistin’e çöküyor Erdoğan, sen nerdesin? Filistin seni affetmeyecek!” diyerek, Erdoğan’ı bu konuda da eleştirmeye başladı. Çünkü Erdoğan’ın basın mensuplarıyla toplantılarda sıkça övündüğü konulardan biri de ABD Başkanı Trump ile “dost”luğu idi. Bunu da “Dostum Trump!” diyerek zaman zaman tekrarlamaktaydı.

Özel’in bu ifadesinin biraz daha açılması gereklidir. Zira ne demek istediği tam olarak anlaşılamamıştır. Acaba Erdoğan’a; “Filistin’i yok etmekte olan İsrail’e adeta açık çek veren ‘Dostun’ Trump’ın kendisi de Filistin’i ele geçirmeye çalışıyor. Madem ki Trump dostunmuş, karşısına çık da ‘Filistin’i rahat bırak!’ İsrail’i de geri çek!” mi demek istiyor? Eğer meramı bu ise mesele yok. Şayet “Eeey Erdoğan, Filistin’i İsrail’in ve ABD’nin elinden kurtar!” demek istiyorsa, her Türk vatandaşı “Orada dur!” demelidir. Çünkü bu çıkış, aziz milletimize çok büyük zararlara sebebiyet verebilecek olan Türkiye ile ABD ve İsrail’i çatışmaya götürür.

MHP Genel Başkanı Bahçeli’den Türkiye-Çin-Rusya (TRÇ) İttifakı Çıkışı

MHP Genel Bahçeli de 18 Eylül 2025’te İsrail’in sınır tanımayan saldırganlığının Türkiye dahil bölge ülkeleri için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirttiği, “İsrail’in tahrik dozunu artırarak hunhar saldırganlığını devamlı genişletmesi hem ülkemiz hem de mücavir coğrafyalar aleyhine ciddi bir tehdittir. Bu tehdit karşısında tüm ihtimaller üzerine çalışılmalı, daha ötesi tetikte bekleyerek son derece tedbirli ve teyakkuz içinde hareket edilmelidir!” şeklindeki ifadesi tarafımızdan İsrail-ABD ortaklığı üzerine yazılan analizlerdeki kaygılarla örtüşmektedir.

İsrail’le birlikte ABD yönetiminin Siyonistlerle işbirliğini, 6 Aralık 2017’de içinde kendi imzası da olduğu BM kararlarını da çiğneyerek Kudüs’ün İsrail’in başkent olmasını tanıyan ABD’yi eleştirirken, ilk kez Türkiye-Rusya-Çin(TRÇ) gibi yeni bir ittifakı işaret etti.

MHP, bilindiği üzere Cumhur İttifakı üyesidir. Bahçeli’nin Mayıs 2024’te DEM partisinin “kapatılarak TBMM’den atılmasını” teklif etmesinin ardından 4 ay geçtikten sonra Ekim 2024 ayı içerisinde “Terörsüz Türkiye” çıkışı şaşkınlıkla karşılanmıştı. Zira bu çıkış PKK terör örgütünü destekleyen siyasi partiyi kapatmak bir yana, uzlaşma için taraf haline getirmişti.

Başlangıçta Ak Parti kanadı gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu çıkışı sahiplenmemişti. Hatta hala bile tereddütlü oldukları anlaşılabilmektedir.

Bu tür çok ciddi kararları gerektiren görüşlerin kamuoyu ile paylaşılmasının genellikle iktidarın büyük ortağı tarafından veya en azından ortaklaşa yapılmasıdır. Ancak Bahçeli, küçük ortak olsa da sürecin devamı için ısrarla bastırmış, hatta terör örgütünün elebaşısı Öcalan’ı hapsedildiği İmralı’dan TBMM’ye gelerek “PKK’ya silahları bırak!” demesini de istemiştir.

18 Eylül’de Bahçeli, kısaca ‘TRÇ İttifakı” denilen Türkiye-Rusya-Çin ittifakı çıkışını “Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçeneğin ‘TRÇ’ ittifakının inşa ve ihya edilmesi olduğunu!” açıkladı. Yani Türkiye-Çin ve Rusya ittifakı!

Daha önceden Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı Ak Parti ve lideri Erdoğan’la görüşülmeden yapılan bu çağrının yeni bir “emrivaki” olduğu anlaşılmaktadır. Devlet yönetimi bağlamında değerlendirildiğinde Çin ve Rusya’nın bu konuda istekleri varsa bile Bahçeli’ye değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, ya da en azından Dışişleri Bakanı Fidan’a bakmaları beklenir.

Çin ve Rusya ŞİÖ ve BRICS Ülkeleri çerçevesinde çok yakın ilişkiler içerisindedir. Her ne kadar Rusya’nın Ukrayna saldırısında Rusya’ya doğrudan destek vermese de, ABD ve müttefiklerinin uyguladığı yaptırımlardan nispeten daha az etkilenmesi için Çin’in Rusya’ya olabildiğince destek verdiği de bilinmektedir. Bu iki ülkeye zaman zaman Kuzey Kore de katılmaktadır.

Nitekim Eylül 2025’in ilk haftasında Çin’in Zafer Bayramı esnasında Rusya Devlet Başkanı Putin, Kuzey Kore lideri Kim Jong Unve ev sahibi  Çin Lideri Xi Jinping, Tiananmen Meydanı’nda verdikleri resimle “yeni bir ittifak”ı ilan eder gibiydiler.

Rusya ile ittifak içerisinde olmasa da İran’ın da Rusya’ya uzak olmadığı bir gerçektir. Ukrayna savaşı sırasında Rusya’nın İran’dan dron tedarik edildiği sıkça haber ajanslarınca bildirilmişti. Oysa aynı savaşta her ne kadar “tarafsız” kalsa da, üyesi olduğu NATO ittifakı sebebiyle Türkiye, zımnen de olsa Ukrayna’ya destek veren konumdaydı. Hatta Ukrayna’da Türk firmalarının dron ürettiği de gene paylaşılan haberler arasındadır.

Sonuç

Devlet Bey’in TRÇ önerisine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti’nin nasıl bir karşılık vereceği merakla beklenmektedir. CHP Genel Başkanı Özel’in Erdoğan’a çağrısında İsrail’in durdurulması için Türkiye’nin bir maceraya sürüklenmesi teklifi saklı iken, Bahçeli bu tehlike yerine iki küresel güçle birlikte ittifak halinde hareket edilmesini önermektedir.

Aslında Bahçeli’nin önerisi iki kutuplu dünyaya dönüş özlemini ortaya koyarken, Türkiye’nin de artık Batı ittifakından ayrılarak Avrasyacı olması gerektiğine işaret etmektedir. Yani Türkiye NATO’ya da, kapısında bekletildiği AB’ye de “Elveda!” demelidir.

Türkiye’nin Batı ittifakından ayrılacak olmasının Rusya başta olmak üzere bu iki küresel güç tarafından memnuniyetle karşılanması mutlaktır. Ancak üçlü bir ittifaka Türkiye’yi kabul edebileceklerini bugünden söyleyebilmek mümkün değildir. Her şeyden önce Türkiye’nin NATO üyeliğinden ayrılması gereklidir.

Keza, Türkiye’nin Rusya ile ittifakı, acaba Türk Dünyası, özellikle de Azerbaycan’la görüşülmüş müdür?

Diğer üyeleri tarafından zaman zaman Türkiye aleyhtarı davranışlar olmuşsa da, soğuk savaş döneminde Türkiye’ye olası tehditlerin savuşturulmasında ciddi yararları görülen NATO’nun, bugünkü siyasi konjonktürde ve en azından son 25 yıldaki ABD yöneticilerinin tutumu dikkate alındığında, hatta “Dostum Trump”a rağmen hala “gerekli” olabildiğini söyleyebilmek de mümkün değildir.

Merhum İsmet Paşa’nın “Dünya yeniden kurulur, Türkiye de orada yerini alır!” sözünün geçerli olduğu günlerin geldiği veya yaklaştığı daha iyi anlaşılmaktadır. Ancak “Bir yanlışlığı düzeltirken, yeni bir yanlışa sebebiyet vermemek için” de yoğurdun üflenerek yenmesi gereklidir. Bu konu TBMM’de ve hatta Türk Dünyası’nda görüşülmeli, Rusya ve Çin tarafının vereceği ses duyulmalı, ardından da önce Rusya, ardından da Çin’le müzakere için yol açılmalıdır.