Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Ortadoğu’da Yinon Planı Eksenli Yeni Sykes Picot Dönemi – Adem Kılıç

Adem KILIÇ – 13 Ekim 2025   ABD’nin Suriye Özel

Adem KILIÇ – 13 Ekim 2025

 

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın geçtiğimiz aylarda yaptığı Sykes-Picot dönemi artık sona erdi” ifadeleri yeni bir tartışmayı da şüphesiz olarak gündeme getirdi.

Bazı yorumcular bunun bir itiraf niteliği taşıdığını, bölgede Batı hegemonyasının artık bitirilmek istendiğini öne sürse de ben, ilk dakikadan itibaren bu görüşe karşı çıktım ve çıkmaya devam ediyorum.

Peki neden?

1916 yılında İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Sykes Picot Antlaşması, kısa süre sonra Rusya’nın da katılımıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun Orta Doğu’daki topraklarını masa başında paylaşmayı öngören bir planı hayata geçirdi.

Bu anlaşmayla ve haritalar ve ülke sınırları masa başında cetvellerle çizildi ve yeni bir Ortadoğu gerçekliği hayata geçirildi.

Bu anlaşmadan sadece bir yıl sonra ise İsrail’in temellerini oluşturduğu kabul edilen Balfour Deklarasyonu açıklandı.

1917’de, Sykes Picot Antlaşması ile yeniden şekillendirilen Ortadoğu’da, Arthur Balfour’un İngiliz savaş kabinesinin dışişleri bakanı olarak açıkladığı Balfour Deklarasyonu ile de Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi devletinin kurulmasının önü açıldı.

Diğer bir ifade ile bu iki dönüm noktası, ile o dönem belirlenen sınırlar ve anlayış, bugün Filistin meselesinin ve Orta Doğu’nun devam eden krizlerinin zeminini oluştururken, bugün dünyanın başına bela galine gelen İsrail’in de tarihteki yerini almasını sağladı.

Peki Barrack’a göre Sykes Picot neden bitti?

Bu soruya kısaca cevap vermek gerekirse; bugün Sykes-Picot’un çizdiği sınırlar, artık İsrail’in Arzı- Mevud olarak adlandırdığı yayılmacı hedeflerinin önünde ciddi bir engel teşkil ediyor.

Zira; o dönemde cetvelle çizilen sınırlara sahip olan, Batı’ya bağımlı olan ama güçlü olmayan bölge ülkeleri, İsrail devletinin varlığının kabul edilmesi açısından önemliydi.

Ancak artık bölgede tam bir güç olduğunu düşünen ve genişleme hedefini gerçekleştirmek isteyen İsrail için güçlü merkezi yapılara sahip devletler, İsrail’in bölgesel hakimiyet stratejisini ve genişleme hedefini sınırlıyor.

Bu nedenle, artık Batı’nın ve İsrail’in hedeflediği “Yeni Ortadoğu”da merkezi yapıları zayıf, sınırları yeniden şekillendirilebilecek, federe ve parçalanmış devletlerin kurulmasına ihtiyaç var.

Netanyahu ve Trump’ın da Gazze Savaşı sonrası sıkça kullandığı “Yeni bir Ortadoğu yaratıyoruz” açıklamaları da işte tam olarak bu stratejiyi işaret ediyor.

Yeni dönemin temeli Yinon Planı üzerine kuruluyor!

Yinon Planı üzerine şekillenen yeni Sykes-Picot döneminin ideolojik ve stratejik temeli, 1982 yılında o dönemki İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey yetkilisi olan Oded Yinon tarafından ortaya konuldu.

Oded Yinon’un o dönemde yayınladığı bir makale, kısa süre içerisinde İsrail’in Orta Doğu’daki hegemonyacı planlarının referans noktası haline geldi ve plan ilk olarak Lübnan’da hayata geçirilmeye çalışıldı.

Zira; Yinon’un makalesi, eski Sykes Picot sınırlarına bağlı kalmanın artık İsrail’in çıkarlarına hizmet etmediğini iddia ediyordu.

Yinon’a göre, İsrail çevresinde bulunan büyük ve dirençli devletlerin yerine, küçük yapıların bulunması, İsrail’i çevreleyen devletlerin parçalanmasını ve etnik ya da dini kantonlara bölünmesi İsrail’in genişleme hizmetlerine daha fazla hizmet edecekti.

Plan örnek olarak Lübnan’ı beş eyalete bölmeyi öneriyordu ve hemen ardından, Suriye ve Irak’ı da etnik ve dini kantonlara ayırmayı  heef olarak gösteriyordu.

Plan ayrıca; Arap dünyasının diğer bölgeleri için de benzer bir parçalanmış yapıyı hedefliyordu.

İşte bugün İsrail’in uyguladığı strateji, bu nedenlerle Yinon Planı’nın sahadaki yansıması ve ikinci  Sykes Picot dönemi olarak anılmalıdır.

Yinon Planı’nın sahaya yansımaları

Son iki yıl içerisinde İsrail’in bölgedeki adımları, planın pratiğe dökülmüş halini açıkça gösteriyor.

Zira Gazze’deki soykırım savaşı devam ederken, İsrail eş zamanlı olarak Suriye, Lübnan, Yemen, İran ve Katar başkentlerine yönelik doğrudan askeri saldırılar gerçekleştirdi ve tarihi boyunca imzaladığı tüm anlaşmaları ihlal ederek, komşularını parçalama stratejisini hayata geçirmeye çalıştı.

Gazze’de yürütülen yoğun savaş ve Mısır ile imzalanan 1979 barış anlaşmasının ihlali, sınırların yeniden şekillendirilmesinin bir örneği olarak öne çıkarken, İsrail aynı zaman, Lübnan’da tampon bölgenin genişletilmesi ve stratejik noktalara kalıcı sözde güvenlik noktaları kurma, zaten işgalci olduğu Golan Tepeleri’nin ötesinde daha fazla Suriye toprağının ilhakı gibi adımlar attı.

Ayrıca Yinon Planı doğrultusunda parçalanmış bir Suriye hedefi ile Dürzi gruplara ve sözde Kürt (SDG/PKK) gruplara destek vererek, güçlü ve merkezi yönetime sahip bir komşu ülkenin önüne geçmeye çalıştı ve bu çalışmalarına devam ediyor.

Aynı zamanda zaten üçe bölünmüş olan Irak ve Yemen’de de düzenlediği saldırılarla bu plan üzerinden hareket etmeye devam ediyor.

Tüm bu gelişmeler, Sykes Picot’un çizdiği sınırların artık İsrail’in hedefleri için yeterli olmadığını ve yeniden şekillendirmek için harekete geçtiğini ortaya koyuyor.

Sonuç: Yeni Sykes-Picot dönemi başladı!

Tüm bu veriler net bir şekilde gösteriyor ki; “Sykes Picot dönemi sona erdi” açıklamaları aslında, yeni bir dönemin, yani “Yinon Planı eksenli Yeni Sykes Picot Dönemi”nin başladığını ilan ediyor.

Çünkü artık bölgede güçlü merkezi devletler değil, sınırları esnek ve parçalanmış yapılar, İsrail’in stratejik hedeflerine daha fazla hizmet edecek.

Ortadoğu’nun haritası, etnik ve mezhepsel çizgiler üzerinden yeniden şekillendirilmeye çalışılıyor.

İsrail’e göre artık, Sykes Picot’un masa başında çizdiği sınırlar yerine Yinon Planı’nın işaret ettiği parçalanmış, kontrol edilebilir ve İsrail’in yayılmacı hedeflerine uygun bir bölge düzeni kurulmaya çalışılıyor.

Ortadoğu’da yaşanan tüm gelişmeler, bu stratejinin sahadaki somut yansımaları olarak görülebilir ve görünen o ki, İsrail’e dur denilmez ise, Ortadoğu’yu yeni ve yıkıcı bir süreç bekliyor.