WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,3328 -0.52%
EURO 34,7137 -0.42%
ALTIN 2.410,22-0,50
BITCOIN 1860100-4,70%
Faruk Taşçı

Faruk Taşçı

24 Nisan 2024 Çarşamba

    Kitlelerin Kibrinin Üstesinden Gelmek: Mesele Sadece Siyaset ile mi Sınırlı?

    Kitlelerin Kibrinin Üstesinden Gelmek: Mesele Sadece Siyaset ile mi Sınırlı?
    0

    BEĞENDİM

    Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 18 Nisan 2024

     

    Birçok kavram/hâl bireysel düzlemde cereyan etmiş görünse de başka bağlamlarla da ilgili olabiliyor. Bu nedenle bireysel gibi duran bir kavram/hâl, aslında gayet iktisadi, gayet siyasi ve gayet askeri bir zemine de denk gelebiliyor. Tipik örnek: Kibir hâli!

    Kibrin Toplumdaki Kırılımları

    Bir kişinin kendisini başkasından büyük görmesi hatta başkasını kendisinden hayli hayli aşağıda telakki etmesi ve bunun sonucunda kendini beğenmişlik halinin tam karşılığı olan kibir, ilk etapta bireysel bir “hastalık” gibi. “Benden iyisi yok”, “ben varken o kim ki”, “benim dışımdakiler hiç hükmünde” gibi halet-i ruhiyesi olan kibir ehli, eğer bir de topluluk, cemaat, yapılanma vs. mensubu ise, bu sefer kibir aynı zamanda “biz ve diğerleri” gibi bir ayrıştırma alanına da kapı aralıyor, hatta diğerleri “ezilmesi meşru olan hamam böcekleri” durumunda görülebiliyor!

    Mesele, iktisadi zeminde çok daha vahim oluyor çünkü iktisadi zemindeki kibrin öznesi bizzat “kapitalist” oluyor! “Para bende, güç bende”, “paranın gücü adına” modunda sömürge mantığı ile karunlaşma alanı açılıyor. Zira kibir ile ortaya konan büyüklüğün ve böbürlenmenin devamı için paraya dayalı gücün de devamı gerekiyor ve bunun için de her yol mübah kabul ediliyor; yani homoeconomicus kibir abidesi!

    Sorun, siyasi alanda da görülebiliyor. Kibirli bir siyasi figürün, siyasetteki temel kibir refleksi “ben kaybetmem”, “beni kimse geçemez”, “benim halktaki karşılığım bitmez” oluyor! Böyle olduğu için de “siyasi kibir” sahipleri, halkın içinde gerçekte nelerin olup bittiğini göremiyor. Bu yönüyle kibir, kör edici zehir; körlükten dolayı da beklenmeyen/şoklayıcı yenilgiye açılan acı kapı!

    Mesele, askeri alanda da benzer mahiyette olabiliyor. “Bizim ordumuzu kimse yenemez”, “bizim teknolojimizin gücünün sınırı yok”, “dünyada bizi yetenek güç yok” gibi (mesela ABD veya İsrail’in) herzeler ortaya konabiliyor! Bu tarz kibir sahipleri, zerre merhamet belirtisi göstermeden işgal, yağma, kan ve gözyaşına kapı açan iblis hamleleri yapabiliyorlar!

    Yaygınlaşan Kibirden Kurtulmanın Yolları

    Bireysel düzlemde kibirden kurtulmak, bireyin şahsi çabaları ile belli ölçüde mümkün olabiliyor; ama yaygın ve kitlesel hal alan kibrin üstesinden gelmek, tekil çabalarla kolay olmuyor hatta pek de mümkün olmuyor! Bu nedenle “Nush (nasihat) ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” deniyor. Yani kibrin kırılması için öncelikle nazik ve kibar bir şekilde nasihat/öğüt gerekiyor, ancak bu nasihat işe yaramıyorsa daha sert bir uyarı yapılması kaçınılmaz oluyor. Mesele tam da burada düğümleniyor. Sert nasihatler de dikkate alınmıyorsa, İlahi İrade’nin müdahalesi (ilahi adalet) kaçınılmaz oluyor!

    Hal böyle olduğu içindir ki iktisadi düzlemde kibrin zirvesine çıkan Karun gibilerin sonu “yerin dibine geçirilmek” oluyor! Böylece, övündüğü gücü (serveti, hazineleri, vs.) ile birlikte kendisi de yok olup gidiyor; ibret olacak şekilde.

    Hal böyle olduğu içindir ki siyasi düzlemde, halkın her türlü desteğini hemen her zeminde ve zamanda alıp iktidarda kendisine güçlü bir yer bulanların ama kibir hastalığına yakalananların iktidarının en sonunda elden kayıp gitmesi mümkün olabiliyor; hem de hiç hesapta yokken!

    Hal böyle olunca, askeri düzlemdeki kibir hali, “düşmana mağlup olmak ve işgale uğramak” gibi çok tehlikeli bir noktaya varabiliyor. Böylece “yenilmeyen ordu”nun, yenilebilir olduğu tüm dünya tarafından görülüyor; tıpkı Siyonist işgal güçleri gibi.

    Bunların hiçbirinin olmaması için en büyük ikaz olarak “Gururlanma padişahım, senden büyük Allah var” yeterli; yani insanın insan olduğunu kabul etmesi, ilahlık (kibir/büyüklük) taslama işinden/hastalığından uzak durması lazım. İnsanlık makamında olanlara, olmaya çalışanlara selam olsun…