Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
reklam
reklam
rabia yavuz logo
Rabia Yavuz

İlişki, Boş Zamanın Değil Sadakatin Ürünüdür – Rabia Yavuz

Rabia YAVUZ – 21 Haziran 2025

 

Az olan kıymetlidir, ender olan değerlidir. Günümüzde az olan şeylerden biri de zaman. Modern yaşamın çoklu uyaranlar çağında işgal edilen zamanımız git gide daha mı değerleniyor yoksa değer mi kaybediyor sorusunu yanıtlamak zor. Bize zaman kazandıran birçok teknolojiye sahibiz ama kazandığımızı düşündüğümüz zamanla ne yapıyoruz? Kıymetini biliyor muyuz?

İnsan zamanını bir şeye ya da birine verdiğinde aslında kendisinden de bir parçayı, hayatından geri alınamayacak bir bölümü de paylaşır. Bu nedenle, zamanı nasıl ve kime verdiğimiz, kim olduğumuz ve kim olmak istediğimiz hakkında örtük ama güçlü bir açıklamadır. İnsan ilişkilerimize bakalım. Daha geçen gün parkta otururken yanımdaki bankta oturan kişinin telefon konuşmasına kulak misafiri oldum. “Ben de seni görmek istiyorum ama zamanım yok” diyordu. Göz ardı edilmekten hoşnut olmayan telefonun diğer ucundaki kişi bu yanıtla yetinmemiş olmalı ki zamanı olmayan kişi neler yaptığını anlatmaya başladı.

Göz ardı edilen gerçek şu ki, bazı insanlar sizi sık hatırlamaz. Kendilerini de hatırlatmaz. Bu kişilerin sizi hatırladıkları ender zamanlar da size ayırdıkları vakitle ilgili değildir. Sizi ararlar zira her zaman yaptıkları şeylerden canları sıkılmıştır. Kendileriyle kalmayı pek de beceremeyen bu bireylerin sizi hatırlaması ya da çoğu zaman hatırlamaması size ya da ilişkinize verdikleri değerden değil yalnızlığa, boşluğa, hatta belki de can sıkıntına tahammüllerinin gelişmemiş olmasındandır. Size koşuyor değillerdir, kendilerinden kaçıyorlardır.

Bu insanlar, meşgul olduklarında yok da olurlar. Siz ise onlar için yalnızca bir “zaman doldurucusu” olursunuz. Ne yazık ki, boşluk dolduranlar yalnızca boş vakitlerde hatırlanır. Daha başka bir seçenek olduğunda seçeneklerden sadece biri olursunuz bu insanlar için. Önceliklerden biri değil. Bu nedenle bir ilişkinin kalitesini, meşguliyet anlarında değil; boş zamanlarda değil, özel bir öncelik olarak ayrılan anlarda sınamak gerekir. Vakit bulduklarında arayanlarla, vakit ayıran insanlar bir olmaz.

Sıkıntıdan Gelen İlgi: Sahiciliğin Tersyüzü

Bir insan yalnızca canı sıkıldığında sizi hatırlıyorsa, bu hatırlama gerçek bir bağlılığın değil, içsel yoksunluğun bir tezahürüdür. O kişi sizinle ilgileniyor değildir. Sadece yalnızlığıyla baş edemiyordur. Kendiyle başı hoş olmayan biri çoğu zaman kaçmaya meyillidir. Size koşuyor gibi görünse de arada sırada bu arada haller kaçtığı şeyi seyreltmek isteğindendir. Bu nedenle bu insanlar karşılarında sorumluluk duyacakları bir insan, beslemeleri gereken bir ilişki görmezler. Diğerleri onlar için kişiliği olan canlılar değil; bir araç, bir sakinleştirici, geçici bir tesellidir.

Kendiyle kalamayan biri, sizinle nasıl sahici bir bağ kurabilir ki? Henüz kendiyle bile bağ kurma yetisi gelişmemiştir. Sahih ilişkiler ise işteşlik ister. Bu yüzden gerçek bir ilişki tam bir “karşılaşma” halidir. İki insanın sadece aynı zaman ve mekânda buluşmasından ibaret değildir. Telefon bildirimlerinin sessize alındığı, diz dize göz göze bu tanışma anlarında sadece yanınızdaki insanla değil aynı zamanda kendi iç dünyanızdakilerle de karşılaşırsınız. Böyle bir karşılaşmada duyulduğunuzu, görüldüğünüzü, anlaşılmaya çalışıldığınızı, ihtimam gördüğünüzü bilir ve hissedersiniz.

Oysa içini susturamayan biri, karşısındaki insanı da duyamaz. Bu nedenle gerçek karşılaşmaların olmadığı ilişkiler yüzeysellikten derinlere inme imkânından yoksundur. Zira sizin varlığınız, o kişinin yoksunluk duygusuna atılan bir yamadan ibarettir. Böylesi ilişkilerde kendinizi bir yanıyla hep tek başına hissedersiniz. Sözünüz sık sık kesilir. Söz size geldiğinde göz teması azalır. Kendi konuşma sırasını bekleyen kişinin söyledikleri sizin az önce söylediklerinizden tamamen kopuktur. Hem bir yama gibi kullanılmış hem de anlaşılmadığınız için yalnız bırakılmış hissedersiniz günün sonunda. Oysa ilişkiler birer yama değil; birlikte dokunan bir örgü olmalıdır. O nedenle böyle gerçek ilişkiler de bazen düğümler de olur fiyonklar da.

Modern Hayatın Vakit Tuzağı

Modern dünyada zaman, en değerli para birimidir. Teknoloji, ulaşılabilirliği artırsa da ilişkilerin samimiyetini artırmamıştır. Hatta azaltmış, yüzeyselleştirmiştir. Bir mesajın aniden gelmesi, bir telefonun çalması, dostlukların gerçekliğini kanıtlamaz. Çünkü biz artık vakit bulduğumuzda görüşüyoruz, vakit ayırmıyoruz. Aradaki fark, ilişkilerin kaderini tayin edecek kadar önemlidir.

Trafikte sıkıştığı vakitlere sizi sıkıştırmaya çalışan insanlarla yaptığınız telefon görüşmeleri olur, mesela. “Boş vaktim varken arayayım,” demez karşınızdaki ama vakti bitince sizinle işi de biter. Oysa “Seninle konuşmak istedim, özledim,” diyen insanların size ayırdıkları vakit kıymetlidir. Böyle insanlarla farklı ilişkiler yaşarız. Fark verilen değerden kaynaklanır. Birinde siz tesadüfi ya da keyfi hatta zorlantılı bir rahatlama için aranmışsınızdır, diğerinde ise bilinçli bir tercihsinizdir. İlişkilerde değer, zamanın sunuluş biçiminde gizlidir. Ne kadar sürdüğünde değil; hangi ruh hâliyle sunulduğundadır.

Neden Kendiyle Kalmak Bu Kadar Zor?

Kendisiyle kalamayan insanlar, çoğunlukla içlerindeki yurttan sesler korosunda kaybolmuşlardır. İçerde ahenk değil de gürültü olunca sadece işitilen yalnızlık işkence gibi gelir. Oysa bu yanılgı, içsel yoksunlukların yansımasıdır. Kendiyle kalmak, bir tür aynaya bakmak gibidir. Kusurları, eksiklikleri, çarpıklıkları görmek zordur. Bu yüzden çoğu insan, dışarıya yönelir. Birilerini arar, bir şeyler izler, sürekli konuşur ve dinlemezler. Çünkü içlerine döndüklerinde neyle karşılaşacaklarını bilmezler. Bilenler de cesaret yoksa yanlarında korkar ve kaçarlar.

Bu durumdaki bir insan, kendisiyle ilişkisi sadakat üzere olmadığından, diğer insanlarla da sadık ve istikralı bağlar kurmakta zorluk yaşar. Sizle birlikte olduğunda bile bir kaçış hâlindedir aslında. Sizi dinlemez, sizi görmez; yalnızca kendinden uzaklaşmak için sizi kullanır. Böyle bir ilişkide derinlik oluşmaz; yalnızca anlık temaslar, geçici yakınlıklar oluşur. O da ilişkinin adını taşısa da ruhu yoktur.

Zamanın Psikolojisi: Aramak mı, Kaçmak mı?

Bir kişinin sizi araması, yüzeyde bir ilgi gibi görünse de niyet sorgulanmadan bu ilginin samimiyet derecesi anlaşılamaz. Aramanın motivasyonu önemlidir. Kimi zaman bir ses duymak, kimi zaman iç sıkıntısını bastırmak, kimi zaman da bir görev duygusuyla yapılan aramalar arasında duygusal bir uçurum vardır. Gerçekten görmek isteyenle, sadece görünmek isteyen arasında büyük fark vardır.

Sıkılınca arayanlar bir anlamda kendi duygusal yüklerini size devretmeye de çalışırlar. Görüşme bittiğin de o yük sizin üzerinizde kalır. Bu nedenle bazı insanlarla görüşmek bizi çok yorarken bazı insanlarla görüşmek bizi canlandırır, besler, yeniler. Çünkü sağlıklı ilişkiler, karşılıklı paylaşımı içerir. Bir denge, bir özen, bir nezaket taşır.

Sağlıklı İlişkilerin İnşası

İlişkilerimizi, duygularımızı ve zamanımızı korumak için hem kendimiz hem de ilişkilerimiz hakkında zihinsel bir uyanış gerektir. Sadece başkalarının değil, kendi davranışlarımızın da samimiyetini sınamak gerek. İlişkilerimizde ahlak, yalnızca dürüstlükle sınırlı değildir; aynı zamanda duygusal farkındalık ta gerektirir. Farkındalık adına atabileceğimiz adımlardan bazıları aşağıdakilerden seçilebilir.

1-Sessizlikle Barışma

Kendimizle kalmayı öğrenmek, başkalarıyla kurduğumuz ilişkinin de niteliğini belirler sadece kendimizle ilişkimizin değil. Sessizliği tehdit değil, fırsat olarak görmek gerekir. Tefekkür, günlük yazma, teknolojiden uzak vakitler ayırma gibi basit pratikler bile içsel farkındalığı artırır. İç dünyasını anlayan, başkalarının dünyasına daha incelikle dokunur.

2-Zaman Bilinci

Zaman ayırmak, sevgi göstermenin en pratik yoludur. “Vakit bulmak” bir rastlantıdır; “vakit ayırmak” ise bir irade işidir. İlişkilerimizde bu ayrımı yaparak, bize gerçekten değer verenlerle sırf kendi sıkıntısından kaçanları ayırt edebiliriz. Kendimiz de başkalarına vakit bulduğumuzda değil, vakit ayırdığımızda yaklaşmalı denemeliyiz.

3-Niyet Bilinci

Birini ararken ya da mesaj atarken niyetimizi sorgulamak faydalıdır: Gerçekten o kişiyi duymak mı istiyorum, yoksa yalnızlığımdan mı kaçıyorum? Bu farkındalık, ilişkileri hem daha sahici hem de daha sürdürülebilir kılar.

4-Emek Bilinci

Her ilişkinin istikrarlı ve özenli olması için karşılıklı duygusal emek gerekir. Sadece dinleyen değil, anlatan; sadece aranan değil, arayan olmak ta gerekir. Duygusal yükü sürekli taşıyan taraf olmak, sadece dinleyeni değil ortak ilişkiyi de yorar. Bu nedenle duygusal paylaşım bir ilişkinin görünmez ama en önemli yapı taşıdır.

Kim Kalır, Kim Geçer?

İnsan hayatı boyunca birçok kişiyle karşılaşır. Bazıları geçer gider; bazıları kalır. Kalanların farkı, sadece “orada” olmalarından fazlasıdır. Mesele “orada nasıl” olduklarıdır. Zaman, değerli olduğu ölçüde kıymetli bir ölçüttür. Onu size ayıranlar, sizi önemser. Onu sadece bulunca gelenler ise, büyük ihtimalle sadece kendilerini kendilerinden kurtarmaya çalışıyorlardır.

Kendiyle kalmayı bilen insan, sizinle de kalmayı bilir. Sıkıntısından değil, sevgisinden arayan insanlarla kurulan bağ, uzun ömürlü olur. Çünkü o bağ, bir ihtiyaçtan değil, bir iradeden doğar. Zor zamanda değil; her zaman orada olan insanlar, hayatın gerçek dostlarıdır. Onlara kıymet verin. Şimdi o güzel insanlardan en az birini özlediğiniz, duymak istediğiniz, can kulağıyla dinlemek ve samimiyetle konuşmak için arayın, ziyaret edin, plan yapın. Diğerlerine ise sessizliğinizi verin. Zira tam da ihtiyaçları olan sessizliktir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER