Deniz İSTİKBAL – 30 Temmuz 2025
Enflasyon ve faiz meselesi salgından itibaren neredeyse tüm dünyada yankı uyandırdı. Salgın fiyat istikrarını bozarken enerji fiyatlarındaki şok enflasyon oranlarını son 50 yılın en yüksek rakamlarına taşıdı. Ukrayna Savaşı da benzer etki oluşturdu ve merkez bankaları faizleri artırarak süreci tersine çevirmeye çalıştı. Fakat merkez bankalarının faizleri artırması devletlerin yükselen borçlarıyla birlikte kamu tarafında daha fazla borç faizi ödenmek zorunda kalındı. Dünya genelinde devletlerin borçları için ödediği borç faiz miktarı 7 trilyon doları aşarak tarihi zirveyi gördü.
Devletler artan harcamaları dengelemek için vergileri artırarak sürece dahil oldu ancak yükselen enflasyon toplumları siyasi yöneticileri değiştirmeye itti. Bu nedenle enflasyon Avrupa’da birçok iktidarı devirdi veya değiştirdi. Küresel ekonomik krizlerden gelen etkilerin Türkiye’ye yansımaları daha farklı oldu. Düşük faiz politikasının etkisiyle TL’nin değerinin düşürülmesi ve düşük maliyetli kredi verilmesi fiyat istikrarını ciddi şekilde negatif etkiledi. Artan enflasyon ve bozulan fiyat istikrarı gelir dağılımı üzerinde yıkıcı etkiler meydana getirdi. Haziran 2023’te Mehmet Şimşek öncülüğünde başlayan rasyonel ekonomi politikalarına geri dönüş ise yaşanılan olumsuzlukları ortadan kaldırmayı amaçlıyor.
Artan faizler bireyleri mevduat hesaplarına yönlendirirken toplum tasarruflarını faizde değerlendirmeyi tercih etti. Toplam mevduat hesaplarındaki miktar 200 milyar dolardan günümüzde 382 milyar dolara çıktı ve artmaya devam ediyor. Bireylerin tasarrufları TL mevduat hesaplarında değerlendirilmesi enflasyonla mücadele için kritik bir olgu iken üst gelir gruplarında yüksek ölçekli refah artışına sebep oldu. Alt ve orta gelir grupları faiz gelirinden üst gelir grupları kadar yararlanamadı. Ellerinde daha fazla tasarrufu olan yüksek gelirli gruplar artan faizlerden daha fazla gelir elde etti. Fiyat istikrarının bozulması alt ve orta gelir gruplarında ise alım gücünün düşmesiyle sonuçlandı (Grafik 1).
GRAFİK 1. FAİZLİ HESAPLARDAKİ TOPLAM MEVDUAT (MİLYAR DOLAR)
Kaynak: BDDK
Bankalardaki toplam mevduatlara bakıldığında faiz ve enflasyonun gelir dağılımı ve refah paylaşımı açısından yıkıcı etkileri meydana getirdiği anlaşılıyor. BDDK’nın son yayınlanan verileri incelendiğinde toplam banka hesaplarının yüzde 83’nün mevduattaki payı yüzde 0,6 oluyor. 10 bin liraya kadar mevduat sahibi olanları içeren yüzde 83’lük kesim diğer yüzde 17’lik kesime göre çok daha az tasarruf oranlarını elinde bulunduruyor. 1 milyon TL üzeri mevduat sahibi olanların mevduatlardaki payına bakıldığında yüzde 79’luk bir oran karşımıza çıkıyor. 1 milyon TL ve üzeri hesap sahibi olanların hesaplardaki oranı ise sadece yüzde 1,1 olarak öne çıkıyor. Buradan hareketle toplam mevduatların yüzde 79’u yüzde 1,1’in elinde bulunuyor (Tablo 1).
TABLO 1. BANKA MEVDUATLARINDA DAĞILIM (%)
HESAP TÜRÜ | HESAP SAHİP YÜZDESİ (%) | MEVDUATTA PAY (%) |
0-10 BİN TL | 82,9 | 0,6 |
10-50 BİN TL | 8,6 | 2,1 |
50-250 BİN TL | 5,0 | 6,0 |
250 BİN-1 MİLYON TL | 2,4 | 12,5 |
1 MİLYON TL ÜSTÜ | 1,1 | 78,8 |
Kaynak: BDDK
TABLO 2. GRUPLARA GÖRE BANKA HESAP MEVDUATI (TEMMUZ 2025)
GRUPLARA GÖRE | HESAP SAYISI (MİLYON ADET) | MEVDUAT (MİLYAR DOLAR) | MEVDUAT ORTALAMA (DOLAR) |
0-10 bin TL | 166,10 | 3,28 | 20 |
10 Bin-1 Milyon TL | 32,13 | 104,60 | 3.254 |
1 Milyon TL Üstü | 2,24 | 400,15 | 178.475 |
TOPLAM | 200,48 | 508,03 | 2.534 |
Kaynak: BDDK
Hesaplardaki ortalama mevduatlara bakıldığında 508 milyar dolarlık bir miktarın tutulduğu anlaşılıyor. En büyük mevduat sahibi ise 2,24 milyon hesap sahibi olan üst gelir grupları. Bu grup 508 milyar dolarlık mevduatın 400 milyar dolarını banka hesaplarında tutuyor. En düşük tasarruf sahibi olanlar ise yalnızca 3,28 milyar dolarlık miktarı hesaplarında bulunduruyor. Bu kesim toplumun büyük çoğunluğunu oluşturması nedeniyle enflasyon nedeniyle süreci daha sıkıntılı şekilde geçiriyorlar. Özellikle ortalama ücretin altında gelir elde eden kesimler açısından durum daha negatif hale geliyor.
Fiyat istikrarsızlığı nedeniyle artan fiyatlar alt gelir gruplarının hayat şartları daha kötü hale getiriyor ve yoksulluk düzeyinin toplum geneline yayılmasına sebep oluyor. Banka hesapları üzerinden yayınlanan verilerde benzer bir yapısal soruna işaret ediyor. Toplumun yüzde 1,1’lik kısmı toplam tasarrufların ve faiz gelirlerinin çoğunluğunu elde tutuyor veya paylaşıyor. Birleşmiş Milletlerin yayınladığı GİNİ Katsayısı da benzer bir soruna ışık tutuyor. 2021’den itibaren mevcut tablo daha da kötüleşmiş görünüyor.
Enflasyon ve faiz meselesi üzerine yapılan yorumlar bir kenara bırakıldığında fiyat istikrarının mutlak düzeyli sağlanması ve kalıcı şekilde TÜFE oranının tek haneye indirilmesi gerekiyor. Ardından yapılacak gelir dağılımına dair reformlar 2021’den itibaren daha da bozulan refah paylaşımını kısmi şekilde iyileştirilebilir. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ekonomi için normal kabul edilebilecek gelir dağılımı sorunu ilerleyen dönemde alt ve orta gelir grupları lehine düzelmesi vergi adaletinin de sağlanmasına katkı sunabilir. Sonuç olarak yükselen enflasyonla mücadele için faizlerin artışını beraberinde getirdi. Bu durum üst gelir grupları lehine olan refah ve tasarruf paylaşımını kalıcı şekilde tahrip etti. Bu nedenle mevcut şartların normalleşmesi için tek haneli faiz ve enflasyon tek çıkar yol olarak Türkiye’nin karşısında duruyor.
YORUMLAR