Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Avatar photo
Faruk Taşcı

Avrupa Birliği Engelli Verileri ve Türkiye’ye Yansımaları – Prof. Dr. Faruk Taşçı

Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 15 Eylül 2025

 

Dünya nüfusunun yaklaşık % 15’i engellilerden oluşuyor. Bu da yaklaşık 1 milyar kişiye demek. Bu nedenle engelliler, dünyadaki “en büyük azınlık” olarak kabul edilebilir.

Ülke, Cinsiyet, Yaş, Gelir ve Eğitim Açısından Avrupa Birliği’nde Engelli Nüfus

Eurostat 2024 verilerine göre, 2024 yılında Avrupa Birliği’nde (AB) 16 yaş ve üzerindeki kişilerin yaklaşık % 23,9’u, yani neredeyse her dört kişiden biri, engelli (aktivite kısıtlılığı olan – disability). Bu oranların içinde % 17,2’si “bir miktar kısıtlama”, % 6,7’si ise “ciddi kısıtlama” yaşayanlardan oluşuyor.

AB ülkeleri arasında engellilik oranlarının en düşük olduğu ülkeler Bulgaristan (% 12,7), Malta (% 14,2) ve İtalya (% 14,5) iken; en yüksek oran ise % 41,2 ile Letonya’da görülüyor. Letonya, hem “bir miktar kısıtlama” hem de “ciddi kısıtlama” kategorilerinde en yüksek oranlara sahip.

Engellilik açısından kadınlar, erkeklere kıyasla öz-bildirim yoluyla günlük aktivitelerinde daha sık kısıtlama yaşadıklarını ifade ediyorlar. Bu cinsiyet farkı bazı ülkelerde oldukça belirgin: Portekiz, Hollanda ve Finlandiya’da fark 6,8 ila 9,3 puan arasında değişirken; GKRY, İrlanda ve Slovenya’da bu fark yaklaşık 2 puanla en düşük seviyede.

Yaş ilerledikçe günlük aktivitelerde kısıtlama bildirme oranı artış gösteriyor. En genç yaş grubu olan 16–24 yaş arasında bu oran % 7,1 iken, 85 yaş ve üzeri bireylerde % 72,3’e kadar yükseliyor. Tüm yaş gruplarında kadınlar, erkeklere kıyasla daha yüksek oranda.

Eğitim seviyesi arttıkça engellilik bildirimi azalıyor. En düşük eğitim düzeyine sahip olanlarda (ilkokul veya daha az) kısıtlama oranı % 32,9 iken, yükseköğrenim görmüş olanlarda bu oran % 15,7’ye kadar düşüyor. Bu durum, eğitim seviyesinin sağlık ve yaşam kalitesi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu gösteriyor.

Yine engellilik oranlarında eğitim seviyesine bağlı fark ülkeler arasında değişiklik göstermekte. En büyük farklar Hırvatistan’da (% 37,7 puan) ve GKRY’de (% 35,4 puan) görülürken, en küçük fark ise İsveç’te (% 12,5 puan). Bu durum, bazı ülkelerde eğitim düzeyinin bireylerin sağlık durumu ve günlük yaşam aktiviteleri üzerindeki etkisinin çok daha belirgin olduğunu ortaya koymakta.

Gelir düzeyi arttıkça engellilik oranı düşüyor. En düşük gelir grubunda (en alt % 20’lik dilim) bu oran % 33,0 iken, orta gelir grubunda % 24,0’a, en yüksek gelir grubunda ise % 15,1’e geriliyor. Bu da ekonomik durumun, günlük aktivitelerde kısıtlama yaşama olasılığı üzerinde önemli bir etkisi olduğunu gösteriyor. Öte yandan, engellilik oranlarındaki gelir farkı ülkeden ülkeye önemli ölçüde değişiyor. En büyük farklar Letonya (% 37,5 puan), Hırvatistan (% 36,2 puan) ve Estonya’da (% 32,7 puan) görülürken; farkın en düşük olduğu ülkeler ise Slovakya (% 3,3 puan), İtalya (% 5,5 puan), Lüksemburg (% 7,3 puan) ve Yunanistan (% 8,0 puan). Bu durum, gelir eşitsizliğinin engellilik üzerindeki etkisinin ülkeler arasında farklı düzeylerde yaşandığını ortaya koyuyor.

AB Engellilik İstatistiklerinde Yoksulluk ve Gelir Eşitsizlikleri 

Böyle bir zeminde, AB’de 16 yaş ve üzeri engellilerin % 28,8’i yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında bulunduğu anlaşılıyor. Bu oran, engeli olmayanlarda % 17,9 seviyesinde gerçekleşirken, engellilerin sosyal ve ekonomik açıdan daha savunmasız gruplar arasında yer aldığını ortaya koyuyor.

Detaylara bakıldığında, engellilerde yoksulluk riski % 20,7 iken, engelsizlerde bu oran % 14,2. Ciddi maddi ve sosyal yoksunluk yaşayanların oranı engellilerde % 10,4 iken engelsizlerde % 4,7 seviyesinde. Ayrıca, 65 yaş altı ve çok düşük iş yoğunluğu olan hanelerde yaşayan engellilerin oranı % 18,4 iken, engelsizlerde bu oran sadece % 5,5.

Yoksulluk ve sosyal dışlanma riski en yüksek olan ülkeler Litvanya (% 45,8) ve Bulgaristan (% 43,8) olurken, en düşük oran Çekya’da (% 15,6) görülüyor. Engelliler açısından yoksulluk riski en yüksek olan ülkeler ise Litvanya (% 38,2), Hırvatistan (% 37,8), Estonya (% 35,5) ve Letonya (% 34,8) olarak sıralanıyor; en düşük risk ise Çekya (% 11,6), Slovakya (% 12,6), Hollanda (% 13,7) ve Belçika’da (% 13,8).

Ciddi maddi ve sosyal yoksunluk oranları en yüksek Bulgaristan (% 27,1) ve Romanya’da (% 26,7) görülürken, en düşük oran GKRY’de (% 3,3). Engelli ve engelsizler arasındaki en geniş farklar ise Romanya (13,0 puan), Bulgaristan (12,1 puan) ve Macaristan’da (11,4 puan).

65 yaş altı çok düşük iş yoğunluğu olan hanelerde yaşayanların oranı en yüksek Litvanya’da % 31,6 iken, en düşük oran Lüksemburg’da % 6,8 (2022 verisi). Bu da Litvanya’daki oranın Lüksemburg’a göre yaklaşık 4,6 kat daha yüksek olduğu anlamına geliyor. En geniş farklar Litvanya (25,2 puan) ve Belçika’da (22,0 puan) görülürken, en dar fark Lüksemburg’da (4,4 puan).

Sosyal transferler (yardım ve destekler), engellilerin yoksulluk riskini önemli ölçüde azaltıyor. Transfer öncesinde yoksulluk riski % 68,2 iken, transferlerden sonra bu oran % 20,7’ye düşüyor. Ülkeler arasında bu etki farklılık gösteriyor; en yüksek azalma Yunanistan’da 58,4 puan ile gerçekleşirken (% 80,2’den % 21,8’e), en düşük etki Letonya’da 27,2 puanlık azalma ile (% 62,0’den % 34,8’e) kaydedilmiştir.

Çalışan engellilerin yoksulluk riski % 9,7 iken, engelsiz çalışanlarda bu oran % 8,0. En yüksek yoksulluk riski Romanya’da (% 21,8) ve ardından Lüksemburg’da (% 16,9, 2022 verisi); en düşük oran ise Finlandiya’da % 3,0’dır. İlginç şekilde, bazı ülkelerde (Slovakya, Bulgaristan ve Slovenya) engelsiz çalışanların yoksulluk riski engelli çalışanlardan daha yüksek olurken, Slovakya’da bu fark 3,9 puanla en geniş seviyede. Öte yandan, engelli çalışanların daha kötü durumda olduğu ülkeler arasında Romanya (11,3 puan fark) ve Macaristan (8,2 puan fark) öne çıkmakta.

AB Verilerinin Türkiye’ye Dönük Yüzü

Bu verilere bakarak Türkiye için de bazı şeyler söylenebilir.

Türkiye’deki engelli nüfus oranı AB’ye göre daha düşük. AB’de 16 yaş ve üzeri nüfusun yaklaşık % 23,9’u engelli olarak raporlanırken, Türkiye’de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve TÜİK verilerine göre engellilik oranı yaklaşık % 12-13 civarında, yani AB ortalamasının oldukça altında. Ancak bu farkın, Türkiye’de engellilik tanımı, hukuki zemine göre kayıt ve bildirimdeki farklılıklar ile kültürel ve yapısal faktörlerden kaynaklanmakta olduğu akılda tutulmalı. Yine de bu durum, Türkiye’de engellilikle ilgili sorunların daha az olduğu anlamına gelmemekte.

Özelde engelli nüfusun yaş, cinsiyet, eğitim ve gelir değişkenleri açısından da AB ile Türkiye arasında belli farklılıklar ve benzerlikler söz konusu. Örneğin, AB’de ve Türkiye’de kadınların ve yaşlıların engellilik oranları daha yüksek.

Ancak AB’de eğitim ve gelir seviyesi arttıkça engellilik oranları düşerken, Türkiye’de de benzer sosyoekonomik eşitsizlikler gözlemlenmekle birlikte, düşük eğitim ve gelir grubundaki engelli bireylerin yaşam koşulları daha zorlu görünmekte.

Durum yoksulluk ve sosyal dışlanma bağlamında da belli farklılıkları barındırmakta. Örneğin, AB’de engellilerin % 28,8’i yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında iken, Türkiye’de engellilerin yoksulluk oranı genel nüfusa göre daha yüksek, TÜİK verilerine göre % 25-30 arasında tahmin ediliyor.

Benzer şekilde, AB’de sosyal transferlerin engellilerin yoksulluk riskini önemli ölçüde azalttığı görülürken, Türkiye’de sosyal yardımların kapsamı ve etkinliği sınırlı kalabiliyor. Çalışan engelliler arasındaki yoksulluk oranı AB’de % 9,7 iken, Türkiye’de bu oranın daha yüksek olması muhtemel çünkü Türkiye’de engelli istihdamı oranı AB’ye göre çok düşük (tahminen % 5-10 civarında).

Böyle bir zeminde AB verileri de dikkate alınarak Türkiye için belli öneriler sunmak mümkün:

Bir kere, Türkiye’de engelli tanımı ve buna bağlı olarak verilerin değişkenliği söz konusu. Bu nedenle, Türkiye’de engellilik tanımı ve veri toplama yöntemleri AB standartlarına yaklaştırılması, karşılaştırmaların sağlıklı olması adına önemli. Ayrıca engellilik konusunda doğru, güncel ve kapsamlı veri elde etmek, politika geliştirme için kritik.

İkincisi, Türkiye’de engelli eğitimi son 20 yılda sürekli gelişmekte, ancak bunun eğitim sisteminde engellilere erişimi daha da kolaylaştırılmalı ve okul öncesinden yükseköğrenime kadar destek programları artırılmalı.

Üçüncü olarak, engelli yoksulluğunu konusunda daha fazla çaba gerekmekte. Engelli istihdamında kota sistemi yanında istihdam edil(e)meyenler için 2022 sayılı Kanun kapsamında engellilere sosyal yardımların varlığı yerinde, bakım yardımları da gayet isabetli. Bunların çok daha güçlü hale gelmesi için çabalamak gerekmekte. Bu çerçevede, engellilerin yoksulluk riskini azaltmak için sosyal transferler güçlendirilmeli, daha kapsayıcı ve erişilebilir destek mekanizmaları kurulmalı.

Bu tarz önerileri çoğaltmak mümkün ancak esas mesele, öncelikle doğru veri toplamak ve böylece “gerçekte” ne yapılması gerektiği konusunda doğru stratejiler geliştirmektir. Bunun başarılabilmesi durumunda, Türkiye’nin engellilere yönelik mevcut başarılı uygulamalarına yenileri eklenmiş olacaktır ve AB ile yapılan kıyaslamalarda Türkiye’nin eli daha güçlü olacaktır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER