Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Türkiye’nin Afrika’daki Varlığını Sürdürülebilir Kılmanın Anahtarı – 2. Bölüm

Reşit Kemal AS – 10 Aralık 2025   Türkiye’nin Afrika’da

Reşit Kemal AS – 10 Aralık 2025

 

Türkiye’nin Afrika’da kalıcı bir aktöre dönüşmesi için önemli başlıkların bazılarını dünkü yazımda ele almıştım. Bu yazıda ise konunun bir başka stratejik boyutuna geçiyoruz. Bu kez odağımız, Afrika’nın geleceğini şekillendiren, ulaşım ve lojistik ağları, dijital bağlantılar ve savunma işbirliği gibi kritik alanlar olacak.

Ülkemizin kıtayla ilişkilerinde yalnızca ticaret ve kültürel bağlar değil; altyapıdan siber güvenliğe, havacılıktan savunma sanayiine uzanan daha kapsamlı bir işbirliği mimarisi belirleyici olacak. Bu bölümde genel itibariyle, Türkiye’nin bu alanlarda nasıl bir yol haritası çizebileceğini, hangi fırsatların öne çıktığını ve sahadaki rekabetin hangi dinamiklerle şekillendiğinin detaylarına bakacağız.

Ulaşım ve Bağlantısallığı Güçlendirmek

Afrika bugün dünyanın en büyük altyapı açığına sahip kıtası. Bu durum, Türkiye gibi güçlü müteahhitlik geleneğine, lojistik kabiliyete ve havacılık vizyonuna sahip ülkeler için aynı zamanda büyük fırsat penceresi anlamına geliyor.

Kıtada Türkiye’nin bağlantısallığı güçlendirmek için üç temel sütun öne çıkıyor:

1) Fiziksel altyapı,
2) Dijital entegrasyon
3) Diplomatik, finansal–kurumsal işbirliği

Havayolu Bağlantılarının Güçlendirilmesi

Türkiye’nin Afrika’da en görünür marka gücü hiç kuşkusuz THY. Ancak henüz hala doğrudan bağlantının olmadığı çok sayıda başkent ve ticaret merkezi var.

Bu nedenle; THY’nin uçuş ağının iç bölgelere genişletilmesi, havaalanı modernizasyonu, pist rehabilitasyonu, terminal inşası, Türk firmalarının hava trafik yönetimi, kargo altyapısı ve bakım-onarım (MRO) tesisleri kurması gibi adımlar, Türkiye’nin kıtadaki görünürlüğünü artırmakla kalmayıp, aynı zamanda Afrika içi ticaretin damarlarına da bağlanmasını sağlayacaktır.

Deniz Yolu ve Liman Yatırımlarının Artırılması

Afrika kıyılarında liman rekabeti artık yalnızca ekonomik değil, jeopolitik bir yarışa dönüşmüş durumda. Çin, BAE, Hindistan ve Avrupa ülkeleri liman zincirleri oluştururken, Türkiye’nin YILPORT vb. gibi global ölçekli işletmecilik tecrübesine sahip firmaları kritik bir avantaj sunuyor.

Türkiye’nin bu konuda atabileceği adımları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Doğu ve Batı Afrika kıyılarında Türk işletmeli lojistik merkezleri kurmak,
  • Liman işletme ihalelerine aktif biçimde girmek,
  • Türk ihracatı için Ro-Ro hatları ve deniz koridorları oluşturmak.

Bu yatırımlar, Türkiye’nin yalnızca ticari varlığını değil, lojistik hakimiyetini de pekiştirir düşüncesindeyim.

Kara ve Demir Yolu Projeleri

Türk müteahhitleri halihazırda Afrika’da güçlü bir konuma sahip. Bunu daha ileri taşımak için, Trans-Afrika otoyollarında rol üstlenmek, ülkeler arası kombine taşımacılık hatları geliştirmek, metro, tramvay ve BRT gibi şehir içi ulaşım projelerine odaklanmak gibi projelerin üzerine düşünülmesinin elzem olduğu kanaatindeyim.

Bu tür projeler, Türkiye’nin kıtanın altyapı haritasında daha etkili olmasını sağlar. Yalnızca mühendislik değil, aynı zamanda yumuşak güç ve uzun vadeli bağ anlamına gelir.

Lojistik Merkezler ve Depolama Ağı

Türkiye’nin Afrika’ya ihracatında en büyük engel çoğu zaman mesafeden çok lojistik gecikmeden kaynaklanıyor. Bu nedenle kıtanın dört bir yanında kurulacak bölgesel Türk Lojistik Merkezleri, hem dağıtım süresini kısaltıp hem de Türk ürünlerinin rekabet gücünü artırabilir. Uzun vadede Türkiye–Afrika arasında entegre bir tedarik zinciri oluşturmak mümkündür ve bunun üzerine çalışılmalıdır.

Dijital Bağlantısallığın Güçlendirilmesi

Afrika’nın dijital dönüşümü, önümüzdeki on yılın en kritik rekabet alanlarından biridir. Türkiye’nin teknoloji firmaları dijital altyapı projelerine odaklanmalıdır.

Fiber optik ağlar, veri merkezleri, e-ticaret altyapıları ve yapay zeka destekli akıllı ulaşım sistemlerine yapılacak yatırımlar yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda geleceğin diplomatik bağlarını güçlendiren stratejik hamleler olarak öne çıkmaktadır.

Finansman ve Ortak Yatırım Modelleri

Afrika projelerinde finansman en az teknik kapasite kadar belirleyici rol üstlenmektedir. Türkiye’nin elindeki Eximbank mekanizması, Afrika yatırımlarında daha yaygın kullanılabilir.

Buna ek olarak; Türkiye–Afrika Ortak Altyapı Fonu, risk sigortası ve yatırım garantisi modelleri geliştirilerek Türk özel sektörünün kıtada daha cesur adımlar atmasının önü açılabilir.

Yerel İş Gücü ve Teknik Eğitim İşbirlikleri

Türk firmalarının Afrika’da yürüttüğü büyük projelerin tam kapasite başarıya ulaşması için yerel iş gücüne yatırım şart.

Ulaştırma akademileri, teknik eğitim merkezleri ve saha eğitim programları yalnızca istihdam yaratmaz; aynı zamanda Türkiye’nin kıtadaki imajını güçlendirir. Bu nedenle saydığım konu başlıklarının da üzerinde durulması ve projelerin hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Diplomatik ve Kurumsal İşbirliklerinin Güçlendirilmesi

Afrika’da ulaşım ve lojistik ağlarını kalıcı ve sürdürülebilir hale getirmenin yolu yalnızca fiziki yatırımlardan değil, güçlü bir diplomatik mimariden geçiyor. Bu açıdan Türkiye’nin Afrika Birliği ve bölgesel örgütlerle (ECOWAS, EAC, SADC) kuracağı yapısal işbirlikleri kritik önem taşıyor.

Kıta içi ticareti hızlandıran gümrük kolaylaştırma anlaşmaları, hem transit geçişlerde maliyetleri düşürecek hem de Türk şirketlerinin kıta genelindeki operasyon kabiliyetini artıracaktır. Ayrıca “Türkiye–Afrika Lojistik ve Ulaşım Forumu”nun yıllık düzenli bir platforma dönüşmesi, taraflar arasında düzenli temasın kurumsallaşmasını sağlayarak, sahadaki projelerin koordinasyonunu güçlendirecek ve yeni ortaklıkların önünü açacaktır.

Savunma ve Güvenlik Boyutu

Altyapı projeleri güvenlik olmadan anlamını yitirir. Deniz güvenliği, kara yollarında güvenli geçiş, kritik hatların korunması gibi konular bu ilişki ağının en kritik yeridir. Tüm bunlar savunma sanayi alanındaki işbirliğini ulaştırma projelerinin doğal bir parçasına dönüştürüyor. Bu aşamada halihazırda BAYKAR, ASELSAN, TUSAŞ gibi firmaların ürünleri kıta genelinde farklı ihtiyaçlara uygun çözümler sunarak pazar payını genişletmektedir. Bunun artarak sürmesi gerekmektedir.

Deniz korsanlığına karşı işbirliği, ortak deniz devriye güçleri, ulaştırma altyapılarının güvenliği için teknoloji ve eğitim desteği, Türkiye’nin savunma sanayiindeki birikimini Afrika’ya açarken, kıta ülkeleriyle stratejik ortaklık düzeyini de yükseltir.

Geleceği İnşa Eden Ülke Türkiye

Afrika, altyapı açığı ile teknoloji atılımını aynı anda yaşayan bir kıta. Türkiye ise hem yapım gücü hem dijital kapasitesi hem de savunma sanayii ile bu dönüşümün doğal bir ortağı olabilecek bir konumda.

Eğer Türkiye, ulaştırma projelerini dijital bağlantısallık ve güvenlik boyutuyla entegre ederse; sadece Afrika’ya mal satan değil, Afrika’nın geleceğini inşa eden aktörlerden biri haline gelir düşüncesindeyim.