Coşkun BAŞBUĞ – 12 Aralık 2025
Amerikan yönetiminin başta ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio olmak üzere Maduro’nun devrilmesini istediğini bilmeyen kalmadı.
İçinde bulunduğumuz yılın başlarında Trump Fox News’e Maduro’nun korkunç bir diktatör olduğunu söylemiş ve Maduro’nun gitmesini talep edip etmediği sorusuna da “bu politika üzerine çalışacağız” demişti.
Trump’ın Maduro Düşmanlığı…
Bu açıklama sürpriz değildi.
Zira Trump İlk başkanlığı döneminde de Venezüella’da rejim değişikliği olması için yoğun bir kampanya yürütmüş ve 2019’da Caracas’taki ABD Büyükelçiliğini kapatmıştı.
Sadece Trump mı…
Sonrasında Maduro karşıtlığı bir devlet politikası haline dönüştü ve Amerika 2024 yılında yapılan seçim sonuçlarını gayri meşru bulduğunu söyleyerek Maduro’yu Venezuela Devlet Başkanı olarak tanımadığını açıkladı.
Bu açıklamada yetmedi ve Maduro’nun tutuklanmasını sağlayacak bilgi için koyduğu ödül miktarını 50 milyon dolara çıkardı.
Bu ödül Maduro’nun yakın çevresini Maduro’yu teslim etmeye teşvik için konmuş bir ödüldü, ancak tutmadı. Tuzak hiçbir fireye yol açmadı.
Venezuelalı hukuk profesörü ve CSIS ulusal güvenlik düşünce kuruluşunda kıdemli ortak olan Jose Ignacio Hernández, Venezuela’nın elitleri için 50 milyon doların “hiçbir şey” olmadığını söylüyor.
Chicago Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan ve Latin Amerika üzerine kapsamlı yayınlar yapan Michael Albertus, 500 milyon dolarlık bir ödülün bile Maduro’nun yakın çevresini onu teslim etmeye ikna edeceğine inanmıyor:
O zaman nasıl olacak?
Demokrasilerde(!) Çare Tükenmez…
Hırsız Amerika’ya karşı İnsanoğlu henüz bir kilit icat edemedi. Bu nedenle de bu kanunsuz hırsız bugüne kadar her kilidi kolaylıkla açmayı başardı.
Hırsızın bu sefer ki adresi Venezuela’ydı ve hırsız o kapıya göre de bir kilit ayarladı.
Uyuşturucu…
Katilsin…
Amerika bu bahaneyle günlerdir uyuşturucu ve narko-terörist taşıdığını iddia ettiği çok sayıda küçük tekneyi vuruyor ve çok sayıda suçsuz günahsız insanı öldürüyor.
Üstelik kimse dur demediği için halen öldürmeye de devam ediyor.
Tüm bunlardan daha da garibi saldırı sonrası ne teknedekiler ne de içinde katlettiği insanlar hakkında en ufak bir ayrıntı ya da kanıt vermiyor.
İlk yedi saldırı, daha sonraki saldırıların gerçekleştirildiği Pasifik Okyanusu ile karşılaştırıldığında uyuşturucu kaçakçılığı için önemli bir deniz yolu olmayan Karayipler’de gerçekleştirildi.
Amerika’nın yaptığı bu saldırılar dünyada büyük tepki topladı. Konunun uzmanları şu günlerde saldırıların yasal boyutunu sorguluyor.
Bu sorgulamalar üzerine Donald Trump yaptıklarının uyuşturucu kaçakçılarına karşı bir savaş olduğunu söyledi ve ABD’nin 16 Ekim’de vurduğu bir geminin “çoğunlukla fentanil yüklü” olduğunu söyledi.
Oysa fentanil esas olarak Güney Amerika’da değil Meksika’da üretiliyor ve güney sınırından ABD’ye giriyor.
Uzun lafın kısası Venezuela kokain üretmiyor. Kokain Kolombiya, Peru ve Bolivya’nın işi. Amerika’ya işleyen kokain trafiği Peru, Kolombiya, Meksika üzerinden geliyor.
Amerika yaptığı terörist saldırıları uyuşturucu kaçakçılığına karşı bir savaş olarak lanse etmeye çalışsa da dünya bu yapılanın aslında Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro’yu iktidardan uzaklaştırma operasyonu olduğunun farkında.
Ne demişler…
Destede kâğıt biter Amerika’da oyun bitmez.
Pes Etmek Yok…
Tüm bu yaşananlara rağmen Amerika bildiğinden geri kalmadı ve iki ay süren yoğun gayretler sonucu Karayip Denizi’nde, içinde savaş gemilerinin, savaş uçaklarının, bombardıman uçaklarının, deniz piyadelerinin, insansız hava araçlarının, casus uçakların ve denizaltıların olduğu dev bir güç gurubu oluşturdu.
Bu Amerika’nın bugüne kadar son yüzyılda bölgede yaptığı en büyük askeri sevkiyat.
Amerika sadece bölgeye inmekle yetinmedi.
Aynı zamanda uzun menzilli bombardıman uçakları B-52’ler dahil olmak üzere Venezuela açıklarında geniş katılımlı askeri tatbikatlar yaptı.
Tüm bunlar olurken bir de Merkezi İstihbarat Teşkilatı’na (CIA) Venezuela’da gizli operasyonlar yürütme yetkisi verdi.
Peki tüm bu yapılanma üç beş sürat teknesi için mi?
Güldünüz değil mi…
Bir Taşla…
Bunca askeri yığınağın sebebi bu değil. Bunca yığınağın sebebi bir taşla birden fazla kuşu vurmak.
Burada amaç öncelikle Venezuela ordusuna ve Maduro’nun yakın çevresine korku dağları yaratmak ama ondan daha önemlisi Rusya’ya, Çin’e ve bölge ülkelerine “sakın ha buralara bulaşmayın” mesajı vermek.
Daha da Kötüsü Olur mu?
Bundan daha kötü ne olur demeyin zira İsrail gibi bir katile, azılı terör örgütüne sınırsız destek veren devlet görünümlü bir yapıyı konuşuyoruz.
Bu nedenle her şey beklenir.
Hele ki bu yapı son yayınlanan güvenlik stratejisinde stratejik odağını batı yarımküreye yani Kuzey Asya-Pasifik’ten Kuzey, Orta ve Güney Amerika’daki ABD hegemonyasının yeniden tesis edilmesine kaydıracağını, bundan böyle anavatanın güvenliğinin sağlanmasına öncelik vereceğini açıklıyorsa.
Bu açıklama Monroe Doktrininin yeniden canlandırılması anlamına gelir ki o da kıta Amerika için felaket demektir.

YORUMLAR