Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Avatar photo
Reşit Kemal As

Türkiye’nin Afrika’daki Varlığını Sürdürülebilir Kılmanın Anahtarı – 6. Bölüm – Reşit Kemal As

Reşit Kemal AS – 14 Aralık 2025

 

Türkiye’nin Afrika’daki konumlanışı son yıllarda yalnızca ekonomik, kültürel veya güvenlik başlıklarıyla sınırlı olmayan, daha geniş ölçekli bir jeopolitik çerçeveye oturmuş durumda. Kıta bugün küresel güç rekabetinin yeni sahnesi olurken, Türkiye’nin bu denklemde uzun vadeli, saygın ve etkili bir aktör olarak kalabilmesinin temel şartlarından biri de “stratejik tarafsızlık” ve “dengeli dış politika” ilkesini istikrarlı şekilde koruyabilmesidir.

Bu 6. ve son bölümde, Türkiye’nin Afrika’da büyük güç rekabetinin gölgesine düşmeden, kendi bağımsız diplomatik çizgisini nasıl tahkim edebileceğini; yerel hassasiyetlere saygılı, öngörülebilir ve çok yönlü bir dış politika yaklaşımının kıta ile ilişkileri nasıl güçlendirebileceğini değerlendirmeye çalışacağım.

Stratejik Tarafsızlık ve Dengeli Dış Politika

Türkiye’nin Afrika’da stratejik tarafsızlık ve dengeli dış politika yürütebilmesi mümkün mü? Gelin birlikte bu sorunun cevabını arayalım.

Türkiye’nin Afrika’daki varlığı son yıllarda önemli ölçüde derinleşti. Ekonomiden eğitime, savunmadan insani yardıma uzanan geniş bir yelpazede kurulan ilişkiler, artık sadece ikili temaslarla sınırlı değil; kıtanın tamamını kapsayan çok katmanlı bir stratejik yönelim haline geldi.

Ancak şu gerçek göz ardı edilemez: Afrika bugün ABD, Çin, Rusya, AB, Hindistan ve Körfez ülkelerinin yoğun rekabet sahası. Böyle bir ortamda Türkiye’nin uzun vadeli, güvenilir ve etkili bir aktör olarak kalabilmesinin en kritik unsuru stratejik tarafsızlık ve dengeli dış politika çizgisini koruyabilmesidir. Bu politikanın nasıl yürütülebileceğine dair kapsamlı bir yol haritası oluşturulmalıdır.

Tarafsızlığın Çekirdeği: İlkeler Tabanlı Diplomasi

Stratejik tarafsızlık, ancak ilkeler tabanlı bir dış politika ile mümkündür. Türkiye’nin Afrika’da “ülkelere karşı değil, politikalar üzerinden pozisyon alma” yaklaşımını benimsemesi gerekiyor. Bu yaklaşım sayesinde Türkiye:

  • Büyük güç rekabetinin tarafı gibi görünmez,
  • Her ülke ile çıkar-merkezli, eşitlikçi ilişkiler kurar,
  • Güven veren, öngörülebilir bir aktör haline gelir.

Afrika’nın hassas siyasi dengeleri, şeffaf, tutarlı ve gizli ittifak görüntüsünden uzak bir diplomasi gerektiriyor. Türkiye’nin uzun vadeli stratejik çizgisini net hale getirmesi, sahada güven inşa eden ana unsur olacaktır düşüncesindeyim.

Çok Boyutlu İşbirliği: Tek Bir Güce Yakınlaşmayı Engelleyen Model

Bugün Afrika’da tek bir güce yakınlaşmak, diğer aktörlerle ilişkilerde maliyet üretiyor. Bu nedenle Türkiye’nin çoklu ortaklık stratejisi hem gerçekçi hem de gereklidir.

Türkiye, Afrika’da aynı anda:

  • AB ile tarım ve çevre programları,
  • Çin ile altyapı ve ticaret,
  • ABD ile sağlık ve güvenlik,
  • Körfez ülkeleriyle finans ve yatırım,
  • Afrika ülkelerinin kendisiyle yerel kalkınma projeleri

yürüterek dengeli, esnek ve bağımsız bir pozisyon yakalayabilir.

Bu modelin özü şudur: Herkesle işbirliği, kimseye bağımlı olmama.

Bu çok yönlülüğün kurumsal zemini ise Afrika Birliği ve bölgesel örgütlerle (ECOWAS, SADC, IGAD, EAC, CEMAC) kurulan temaslardır. Türkiye’nin bu kurumlarla uyumlu çalışması, onu kıtada sadece ikili ilişkiler kuran bir aktör değil, “Afrika’nın kurumsal paydaşı” haline getirir.

Güvenlik Politikalarında Tarafsızlık: Dikkatli ve Dengeli Yaklaşım

Türkiye’nin Afrika’daki güvenlik politikası, askeri yığınağa değil; kapasite geliştirme, eğitim ve teknik destek yaklaşımına dayanmalıdır.

Somali, Libya ve Sahel gibi hassas bölgelerde tek bir grubun ya da faction’ın yanında görünmek uzun vadede riskli olabilir.
Bu nedenle Türkiye, bölgede çözüm odaklı arabuluculuk mekanizmasını güçlendirmelidir.

Terörle mücadele eğitimi verilebilir, polis ve askeri akademilerde ortak programlar yürütülebilir ancak çatışmaların tarafı olarak algılanmaktan kesinlikle kaçınılmalıdır.

Sudan barış görüşmeleri, Somali–Kenya anlaşmazlığı veya Sahel güvenlik mimarisi gibi konularda Türkiye, arabulucu veya kolaylaştırıcı rol üstlenebilir.

Ekonomik Diplomasi İle Siyasi Tarafsızlığın Dengelenmesi

Tarafsızlığın sahadaki en görünür dayanağı, yatırım ve ticari ilişkilerin siyasi gündemden bağımsız yürütülmesidir.

Türkiye’nin Afrika’daki ekonomik yaklaşımı; ticari kriterlere dayanmalı, yerel ortakları güçlendirmeli ve tek taraflı kazanç yerine ortak değer üretmek üzerine olmalıdır.

Yerel ortaklı ve politikadan bağımsız yatırım modelleri Türkiye’nin saygınlığını artırır. Böylece Türkiye’nin, “siyasi gündem ihracı” yaptığı algısı kırılır ve “adil ortak” kimliği pekişir.

Tarafsızlığın En Güçlü Destekçisi: Kamu Diplomasisi ve Yumuşak Güç

TİKA, Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü, Kızılay gibi kurumların kıtadaki görünürlüğü, Türkiye’nin tarafsız ve insani imajını güçlendiren en önemli araçlardan biridir.

Bu kurumların; mezhep, siyasi grup veya etnik ayrım gözetmeden hizmet vermesi, eğitim, sağlık ve insani yardım projelerini toplumun tüm kesimlerine ulaştırması ve yerel halkla güçlü bağ kurması, Türkiye’ye büyük avantaj sağlar.

Ayrıca eğitim ve sağlık işbirlikleri (burslar, hastane projeleri, kriz yardımları) Türkiye’nin “tarafsız ve insani aktör” imajını hayli güçlendirir.

Büyük Güçlerle Dengeli İlişkiler

Afrika’da ABD, Çin, AB, Rusya ve Körfez ülkeleri ile ilişkilerde denge gözetmek, Türkiye’nin bağımsızlığının temelidir.

Bu dengeyi şu kombinasyonla sağlamak mümkündür:

  • Çin ile rekabet etmeyen altyapı-lojistik projeleri,
  • AB ile uyumlu kalkınma ve çevre programları,
  • ABD ile sağlık, yoksullukla mücadele ve güvenlik işbirliği,
  • Körfez ile ortak yatırım fonları,
  • Afrika ülkeleriyle eşit ortaklık modelleri.

Bu yaklaşım Türkiye’yi “bağımsız ve özerk” bir aktör haline getirir.

Tarafsızlığın Sahadaki Garantisi: Yerel Toplumlarla Doğrudan Temas

Afrika’da hükümetler değişebilir, siyasi dengeler oynayabilir; ancak yerel toplumun güvenini kazanan aktör sahada kalıcı olur. Halkla ve STK’larla temas çok önemlidir!

Bu nedenle Türkiye’nin; gençlik grupları, çiftçi birlikleri, geleneksel ve dini liderler ve sivil toplum kuruluşları ile doğrudan temas kurması stratejik önem taşır.

Toplumsal algı yönetimi doğru yapılmalı ve yerel halkın Türkiye’nin sömürgeci olmadığı, yatırım karşılığında siyasi taviz beklemediği ve yerel kapasiteyi geliştirmeye odaklandığı mesajını alması sağlanmalıdır.

Bu şekilde Türkiye, Afrika’da hem saygın, hem bağımsız, hem de etkili bir aktör olarak konumlanabilir.

YORUMLAR

⚠️ Yorum gönderilemez:

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    YAZARLAR
    TÜMÜ

    SON HABERLER