Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ceyhun Bozkurt
Ceyhun Bozkurt

Terörsüz Türkiye’de En Zor Dönemeç – Ceyhun Bozkurt

Ceyhun BOZKURT – 22 Aralık 2025

 

Adını net bir şekilde koyalım. Türkiye’nin Terörsüz Türkiye hedefi 16 Ağustos 1984 sabahı başlamıştır.

Dönemin yöneticilerinin kısa süreli gafletinin sonuçlarını 41 yıldır yaşıyoruz.

1973’ten itibaren fikri altyapısı oluşan, 1978 Kasımı itibariyle örgütsel olarak somutlaşan ve 15 Ağustos 1984 tarihinde eyleme geçen PKK terörüyle her dönem mücadele ettik.

Terörü sonlandırmak için atılan bazı taktiksel adımların dışında Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk Polis Teşkilatı, Köy Korucuları, Türk İstihbarat Teşkilatı ve silahsız bürokrasi her daim mücadele etti.

Etmeyenlerin, üstüne mücadeleyi köstekleyenlerin kim olduğunu yıllarca anlattık. Gladyo aparatları dedik, yabancı istihbarat servislerinin unsurları dedik… Ama onların yaptıkları mücadeleyi bitirmedi, sadece dönem dönem yavaşlattı.

2015 yılının 24 Temmuz’unda, tam da Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan’ın yıldönümünde başlatılan operasyonlarda dönem noktası, çukur terörünün ve 15 Temmuz 2016’deki darbe-işgal saldırısının püskürtülmesiyle oldu. Türkiye tarihi bir temizlik başlattı.

Temizlik PKK’yı besleyen tüm altyapıyı da hedef alacak boyutta genişletildi.

FETÖ–PKK Bağlantısının Tasfiyesi

FETÖ’nün devlet içine sızan militanlarının temizlenmesi aynı zamanda PKK’nın ve diğer terör örgütlerinin temizlenmesini beraberinde getirdi. FETÖ militanları temizlendikçe, PKK’ya bilgi sızmadı. FETÖ darbe yedikçe PKK yurtiçinde alan bulamadı.

Bunlara vuruldukça bunları besleyen Emperyalist-Siyonist damarın akışı kesilmeye başlandı.

Örgüt önce yurtiçinde temizlendi. Şehir merkezlerinde ve kırsalda yapılan temizlik neticesinde örgüt içeride eylem yapma kapasitesini yitirdi.

Sonra sıra örgütün cephe gerisi olarak gördüğü Irak’ın kuzeyine geldi. 1982 yılı sonu itibariyle yerleştiği ve çok sayıda terör saldırısını organize ettiği kamplar birer birer örgüt militanlarının başına geçirildi. Pençe Kilit Harekatıyla örgütün Türkiye ile Irak’tan sınırı ortadan kaldırıldı.

Örgüt belli bir hattın güneyinde belirli bazı kampların ve Kandil’in etrafında sıkıştı kaldı.

Ancak tabii ki her şey olumlu ilerlemedi. Arap Baharı sürecinde Suriye’nin de hedef alınmasıyla bu ülkenin kuzeydoğusunda belirli alanları tutmaya başlayan örgüt militanları, Türkiye içinde 2011-2016 yılları arasındaki kırılma döneminde bölgede alan genişletti. ABD’nin DEAŞ gerekçesiyle verdiği destek ile Fırat’ın batısına da geçiş yaptı. Bu durum, örgüt tarihi ve destekçileri açısından son derece önemliydi. Örgüt artık ilk defa bir bölgede toprak kontrolü yapmaya başladı.

Sözünü ettiğim dönem yazdığımız gibi Türkiye’de kırılma noktasıydı. 15 Temmuz saldırısı püskürtüldükten tam 40 gün sonra, (Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in Türkiye’ye ayak bastığı dakikalarda) tarihi Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattı. Bu harekat artık terör örgütleri için Suriye’nin de güvenli alan olmadığının göstergesi oldu. Türkiye’nin terör örgütlerini neredeyse orada vurma kararlılığı sahaya yansıdı. Sırasıyla Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Esad yönetimi güçlerine karşı Bahar Kalkanı harekatları gerçekleştirildi.

Ancak Suriye’de iş henüz bitmemişti.

Büyük İsrail Projesi ve Suriye Açmazı

Büyük İsrail Projesi için Suriye’nin, Irak’ın, İran’ın ve nihayetinde Türkiye’nin parçalanması gerekiyordu. Bunun için PYD-YPG önemli bir aparattı.

Washington-Tel Aviv hattı ile zorlu müzakereler başladı.

Rusya ile de her konuda uzlaşmıyorduk.

Suriye açmazı, Kasım 2024’e kadar sürdü. Sonrası malum, 8 Aralık 2024’te Suriye’de 13 yıllık iç savaşın ardından kısa süreli bir askeri harekatla iktidar değişti. Yeni gelen yönetimin dostane bir şekilde ilk gözünü çevirdiği ülkelerin başında Türkiye geliyordu. İsrail için alarm zillerini çaldıran bir gelişmeydi.

Yeni dönemi okumak için, PKK’yı Kandil ve etrafına sıkıştıran askeri hamlelerin tamamlanması ancak Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ile mümkündü.

İşte Türkiye’nin Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Bölge hamlesine çok özet olarak böyle gelindi.

Türkiye PKK’ya “deniz bitti, silahlarını bırak, örgütü feshet” uyarısı yaptı. Örgütü kuran Öcalan da bu mesajı aldı ve gereken mesajı 27 Şubat 2025 tarihinde verdi.

Ancak zaten çok parçalı olan örgüt içinde buna doğrudan olmasa bile dolaylı yoldan direnç başladı. Önce “Öcalan çıkmadan kongre toplayamayız” dediler. Toplamak zorunda kaldılar. Yine gerekçeler ürettiler ama bugüne gelindi.

Şimdi ise süreci fırsat bilerek Türkiye’ye çukur terörü döneminde dayattıklarını yeniden dayatmaya kalkıyorlar.

Bahçeli’nin Uyarısı: Son Şans

Terörsüz Türkiye hedefindeki bu kritik dönemeçle ilgili olarak Öcalan’ı dahi karşılarına alarak süreci dolaylı yöntemlerle de olsa akamete uğratmaya çalışanlara sürecin mimarı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 28 Ekim 2024 tarihinde yaptığı açıklamayı hatırlatmak farz oldu. Devlet Bahçeli o günlerde Irak’ın kuzeyinden “Güney Kürdistan” olarak bahseden DEM Parti’yi şu sözlerle uyarmış ve aslında örgüt açısından son şansın Terörsüz Türkiye süreci olduğunu söylemişti:

Güney Kürdistan tanımıyla kuzeyini tescilleme arayış ve çabasına girenlerin son şanslarını kullanmaktan özenle imtina etmeleri, ısrarla ayrıştırıcı ve bölücü üsluba sarılmaları hezeyan olmakla birlikte; sahte demokrat, sanal özgürlük ve temelsiz halklar ezberlerini hurdaya çıkarmaktadır.

Ülkemizin komşu coğrafyaları kaynayıp kaosa sürüklenmişken, milli birlik ve kardeşlik tebliğimize direnenler, hala ve inatla terör diline saplanıp kalanlar doğru yolda değildir, sabır ve sebat eşiklerini zorladıklarını görmek mecburiyetindedir.

Türkiye Cumhuriyetinin bir Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır.

Türkiye Cumhuriyetinin etnik veya mezhebi bir ağırlığı ve açmazı da yoktur.

Var olan sorun bölücü terör sorunudur, kaldı ki bu ihanetin kökü muhakkak surette kazınacaktır.

TUSAŞ tesislerine kadar gelip beş kardeşimizi şehit eden teröristlerle, bölücü terör örgütüyle, terörizm patentini kontrolünde tutan bölgesel ve küresel odaklarla yollarını ayırmayan kim ya da kimler varsa demokrasi ve insanlık düşmanlığı ortak paydasında buluşmaları mutlak bir akıbettir.

Terör ve bölücülüğü sadece hayatımızdan değil, milli hafızadan da söküp atma hedefinden cayma, sapma ve savrulma söz konusu değildir.

Şayet buna direnç gösterilirse, eski usul mücadele stratejilerinden çok daha sert, seri ve şiddetli yöntemlerin devreye alınması mukadder hale gelmeli, hiç kimsenin de gözünün yaşına bakılmamalıdır.”

Terör ve bölücülüğü sadece hayatımızdan değil, milli hafızadan da söküp atma hedefinden cayma, sapma ve savrulma söz konusu değildir.

Şayet buna direnç gösterilirse, eski usul mücadele stratejilerinden çok daha sert, seri ve şiddetli yöntemlerin devreye alınması mukadder hale gelmeli, hiç kimsenin de gözünün yaşına bakılmamalıdır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER