WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22396551,01%
AHSEN-İ TAKVÎM 

AHSEN-İ TAKVÎM 

11 Şubat 2024 13:32
AHSEN-İ TAKVÎM 
0

BEĞENDİM

Amerikalı Pulitzer ödüllü yazar Thomas Friedman New York Times gazetesinde “Hayvanlar Alemi Üzerinden Ortadoğu’yu Anlamak (Understanding the Middle East Through the Animal Kingdom)” başlıklı bir yazı yayınlamış.

“Bazen CNN’i izleyerek Ortadoğu’yu anlamaya çalışıyorum. Diğer zamanlarda da “Hayvanlar Gezegeni” kanalını tercih ediyorum.” diyen Friedman bazı Ortadoğu ülkelerini de muhtelif hayvanlara benzeterek değerlendirmelerde bulummuş.

Ara ara Ülkemiz aleyhine de beyanları olan Friedman Ortadoğu’yu değerlendirirken kendini değerlendirmeyi ise unutmuş. Onu da biz yapalım.

Hepimiz biliriz, Kelile Dimne örneğinde olduğu gibi, bazı mesajları hayvanlar alemi üzerinden vermeye çalışan birçok istifade edilebilecek eser mevcuttur. Fakat Friedman’ın yazısı bu kategoriye girecek cinsten değil. Çünkü yazıda tahkir etme, küçük görme eğilimi ve o malum üstenci yaklaşım fazlasıyla mevcut. Bu yüzden de Friedman iyi bir cevabı hak ediyor. Ama biz önce hafif bir tarizle başlayalım. Diğer aşamalara sonra geçeriz.

Nasrettin  Hocanın hindi fıkrasını hatırlarsınız:

Bir gün Nasrettin Hoca pazarda bir papağanın satıldığını görür,  hayvanın renkleri hoşuna gider ama istenen fiyatı duyunca Hoca hayrete düşer. Papağan için diyelim 25 altın gibi çok ciddi bir rakam istenmektedir. Hoca bu hayvanın bu kadar altın edecek nesi var diyerek hemen eve gider ve hindisini aldığı gibi pazara getirir.

Pazarda papağanın satıldığı tezgahın biraz ilerisinde mevki tutan Hoca, satılığa koyduğu hindi için 50 altın ister. Hocayı görenler “Hocam sen ne yapıyorsun, ne elli altını, bu hayvan yarım altın bile etmez.” deyince, Hoca “Şu ilerideki küçücük kuşa bile 25 altın istiyorlar. Ben bu besili hindiye 50 altın istemişim çok mu?” diye cevap verir. “Hocam ama o papağan, konuşur, bunun ne marifeti var?” diye sorarlar. Hoca da bozuntuya vermeden “Arkadaşlar, o papağan konuşuyorsa bizim hindi de düşünür be.” diye cevap verir…

70 yaşındaki Friedman’ın uzun yazarlık hayatı boyunca ciddi bir düşünme mesaisi yaptığını da varsayabiliriz ama bu mesai fazla işine yaramamış gibi. Çünkü vardığı seviye pek hayra alamet değil.

Fıkramızdaki hindi bile yerinde suskunluğuyla bir tür asalet gösterebilir ama Friedman’ın  ölçüsüz ve düşünce dengesi olmayan tarzı yararlı bir açılım getirmediği gibi ciddi bir zihin kirliliğine de sebep oluyor. İlkin “Hayvanlar Alemi Üzerinden Ortadoğu’yu Anlamak” başlığında ne en küçük bir saygı ne de bir izan emaresi var.

Aslında “hayvanımsı” gibi sıfatlarla mükerrem topluluklara yönelik ifadeleri son dönemde daha çok duymaya başladık. Bu gibi kimselerin hali düşüncenin ölçüsüzlüğü açısından bize Kuran-ı Kerim’de de geçen “Bel hum adal (edall)” kavramını da hatırlatıyor. “Hayır onlar daha da aşağıdadırlar” anlamına gelen bu kavram yaptıkları büyük zulüm ve sapkınlıklarla hayvandan aşağı bir derekeye düşenleri tanımlıyor.

Ahsen-i takvîm ve eşref-i mahlûk olan, en güzel surette yaratılmış ve varlıkların en şereflisi olan insanı bir grup olarak, bir bütün olarak hayvan gibi görmek herhalde olsa olsa hayvandan aşağı olanların sıfatıdır. Hayvandan aşağı bir vaziyette oldukları için de yukarı bakınca ancak hayvanları görüyorlar. Sonra da bir zamanlar mensubu oldukları insanlığı bu hayvanlarla değerlendirebiliyorlar.

Bunu bazen adını koymadan -insana bir insan değeri vermeden- yapıyorlar bazen de Friedman gibi veya başına bomba yağdırdıkları insanları hayvanımsı yaratıklar olarak gören bazıları gibi açıktan yapıyorlar…

İkisi de çok tehlikeli. İnsanı insan gibi görmeyen bir zihin insana hak ettiği nizamı elbette sunamaz bilakis ona en büyük engel olur. Niyazımız hep zulümle neticelenen  diğerlerini aşağılayıcı bu tür zihin yapılarından insanlığın bir an önce kurtulmasıdır.

Diğer yandan, yaptıkları yanlışlardan dolayı  kendilerine nokta atışı “hayvan” denilen insanlar da elbette vardır. Ama “uz yılan” ifadesi gibi bu şerlerinden dolayı onları kendince tanımlamaya çalışır ve haliyle istisnadır. Ama bura da bazen de munis hayvanlara haksızlık yapma riski de vardır.

Diyelim, en küçük bir ölçü bile tanımayan kaba saba birisine -tabirimizi mazur görün- “öküz” dediğimizde, tarımsal araçların mekanize olmasından önce çiftleri çeşit çeşit hava koşullarında sabırla sürerek insanlığın gıdasını üretmede en büyük desteği veren -dolayısıyla bu günlere gelmemizde büyük emeği olan- öküze de ciddi bir haksızlık  yapmış oluruz.

Öküzlerin dili olsa “Abi, bizden ne gördünüz de böyle en sevmediğiniz insanlara bizim adımızı takıyorsunuz?” diye bize sitem ederlerdi herhalde. Bu tabii ki zihnimizdeki bir imaja verdiğimiz addır. “Biz fiziksel anlamda öküzü kastetmiyoruz, kastımız tavırsal bir durum, o kimse tavır olarak öyle hareket ediyor.” denilse bile bu da durumu ne kadar kurtarır, bilemiyorum!..

“Yaratılanı severiz Yaratan’dan ötürü”

Bir önceki yazımızda Yunus Emre’nin “Yaratılanı severiz Yaratan’dan ötürü” şiirinden hareketle insanın Allah’a dost olunca mahlukâta da dost olacağından bahsetmiştik.

Faruk Çavuşoğlu kardeşimiz bu ifadeye bir çekincesini dile getirdi. “Bazı yaratılanları da Yaratan’dan ötürü sevmeyebiliriz de.” dedi. Gerisini ben tamamladım: “Mesela ağır mücrimleri, katilleri vs…”

Bu sözün söylendiği dönemlerde tüm anlam atmosferi ve sınırlar genelde çok iyi bilindiği için Yunus Emre’nin kastı çok daha kolay anlaşılabiliyordu. Yani bu gibi hükümlerin mâhlukata düşman olan ve bundan pişmanlık da duymayan kişileri kapsamadığı daha iyi biliniyordu. Bu şimdi de tahmin edilebilir doğrusu. Ama Faruk Bey’in dediği de izaha vesile olduğu için yine güzel bir açılım.

Bir örnek düşünelim: Allah’ın yarattığı aziz bir canı katleden ve bundan pişman olmayan belki övünen bir katili  şüphesiz sevemeyiz. Aslında bu durum diğer mâhlukata olan  sevgimizin de bir gereğidir.

Yine bir başka örnek, Yaratan’ına düşman olan ve kullarını hep yanlışa sevk etmeye çalışan şeytanları da elbette sevemeyiz. İnsanlığa düşman olan ve nesilleri mahvetmeye çalışan, bir bombayla yüzlerce insanı bir anda öldüren ve bununla bir marifet yaptığını sananları da elbette sevemeyiz…

Ama bir kişi büyük yanlışlar yapıp da sonradan samimi pişman olursa ayrı. Allah’ın rahmetinin bu kadar vasi olduğu bir alemde buna bizim de sevinmemiz gerekir. Zaten Allah kullarının hallerini en iyi bilendir.

Ama başta da dediğimiz gibi tüm bunlar açık veya zımni Yunus Emre’nin sözünde mündemiç. Yüce Dinimiz İslam’dan aldığı ilhamla, içinde büyük bir medeniyet sırrı barındıran bu güzel sözü söyleyen Yunus Emre çağımızdaki  “sevgisizlik sorunu” diyebileceğimiz büyük soruna da çok ciddi bir deva sunuyor.

Evet, şu anda çağımızın en önemli sorunlarından birisi de sevgi azlığıdır. Bu giderek kurutan bir sevgisizliğe de dönüşebilir. Tutku ve bağlanma çok. Ama gerçek, diğerkâm sevgi az ve giderek gerçek, fedakâr aşk az. Veya menzillerine çekilmiş, çok görünmüyorlar.  Bu konu tabiatıyla çok geniş, başka bir zaman ele alınabilir.

Şimdilik konuyu Peygamberimizin (s.a.v.) güzel bir duasıyla kapatalım:

“Allahım! Senden Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve Senin sevgine ulaştıran işleri yapabilmeyi isterim.”  (Tirmizî, Daavât 73)

=====

* Ahsen-i Takvîm: En güzel surette (yaratılmış) olan.

Bu ifade “Ant olsun ki Biz insanı en güzel surette yarattık” (et-Tîn 95/4) meâlindeki âyet-i kerimede geçmektedir.

Fatih Ünlü

Fatih Ünlü 1965 Adana doğumludur. Adana Dumlupınar İlkokulu, Hürriyet Ortaokulu ve Anafartalar Lisesinden sonra 1987 yılında ODTÜ Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi bölümü Uluslararası İlişkiler alt dalından mezun olmuştur.TBMM, TÜBİTAK, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Kalkınma Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO)'nda çalışmıştır.Yayıncılık faaliyetlerine vakit ayırabilmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı SBB - İSEDAK ve Uluslararası Kalkınma İşbirliği Genel Müdürlüğünden 2022 yılında emekli olmuştur.Emeklilikten sonra, Güray Gümüş'le birlikte Abdullah Bera Yıldız'ın "Bir Soluk Dua - Çaresiz Anlarımıza Çare Olan Rahmetinle" ve "O'nu Bilmeden Hiçbir Vahada Hayat Yoktur" adlı kitaplarının editörlüğünü yapmıştır.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.