WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22376201,07%
Komplo Hikayeleri 3:  Hayalet

Komplo Hikayeleri 3:  Hayalet

10 Haziran 2024 17:21
Komplo Hikayeleri 3:  Hayalet
0

BEĞENDİM

Hacı Murat DİNÇER  – 10 Haziran 2024

 

Fatih filmi sona erip televizyonu kapattığında,  “Yedi Oscar’ın yedisini de hak etmiş,” diye geçirdi içinden.

Akdeniz’i tepeden gören orman kulübesinin verandasından maviye dalıp giden günü  uğurladı. Masada  düşünceleri gibi dağınık duran çalışma notlarını tekrar gözden geçirdi:

Nükleer Fizik ve Radyoaktivitenin Keşfi (1890’lar – 1930’lar)

Henri Becquerel (1896): Uranyum tuzlarının doğal radyoaktivitesini keşfetti.

Marie ve Pierre Curie (1898): Polonyum ve radyum elementlerini keşfettiler, radyoaktivite araştırmalarına önemli katkılar sağladılar.

Ernest Rutherford (1911): Atomun çekirdekli yapısını keşfetti, çekirdek fiziğinin temelini attı.

Nükleer Fizyon ve II. Dünya Savaşı (1930’lar – 1940’lar)

Enrico Fermi (1934): Nükleer reaksiyonların ilk kontrollü zincir reaksiyonunu gerçekleştirdi.

Otto Hahn ve Fritz Strassmann (1938): Almanya’da uranyum atomunun bölünmesini (nükleer fisyon) keşfettiler.

Manhattan Projesi (1942-1945): ABD, İngiltere ve Kanada’nın ortak çalışmasıyla, nükleer silah geliştirme projesi. Los Alamos, New Mexico’da yürütüldü. Albert Einstein ve J. Robert Oppenheimer bu projede önemli roller üstlendiler.

Hiroşima ve Nagasaki (1945): ABD, Japonya’nın Hiroşima ve Nagasaki şehirlerine atom bombası attı. Hiroşima’da, yaklaşık 70.000 ila 80.000 kişi bomba patlaması sırasında ya da sonrasında hayatını kaybetti. Nagasaki’de, yaklaşık 40.000 ila 75.000 kişi bomba patlaması sonrasında öldü. Bu sayılara ek olarak, patlamalardan kaynaklanan radyasyon ve yanık gibi nedenlerden dolayı birçok kişi daha sonraki günlerde ve yıllarda hayatını kaybetti. Ayrıca, radyasyonun neden olduğu uzun vadeli sağlık sorunları da etkili oldu.

Sivil Nükleer Enerjinin Doğuşu (1950’ler)

Obninsk Nükleer Santrali (1954): Sovyetler Birliği’nde, Moskova yakınlarında dünyanın ilk sivil nükleer enerji santrali.

Shippingport Nükleer Santrali (1957): ABD’de Pennsylvania eyaletinde dünyanın ilk ticari nükleer enerji santrali.

Euratom (1957): Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nun kurulması, Avrupa’da nükleer enerjinin barışçıl kullanımını teşvik etmek için kuruldu.

Nükleer Enerjinin Yaygınlaşması (1960’lar – 1980’ler)

Fransa: 1960’larda Fransa, enerji bağımsızlığı için nükleer enerjiyi büyük ölçüde benimsedi. 1970’ler ve 1980’lerde birçok nükleer santral inşa edildi.

Japonya: 1966’da Tokai’deki ilk nükleer santral ile nükleer enerji üretimine başladı.

Birleşik Krallık: 1962’de Calder Hall’da ilk ticari nükleer santral hizmete girdi.

Türkiye’de Nükleer Enerji (1970’ler – Günümüz)

Akkuyu (1976): Türkiye’de ilk nükleer santral için Akkuyu sahası seçildi. Proje birçok kez duraksadı.

Mersin Akkuyu (2010): Türkiye ve Rusya arasında imzalanan anlaşma ile Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesi yeniden başlatıldı. 2023’te taze nükleer yakıt getirilerek santral teknik olarak devreye girdi.

Modern Gelişmeler ve Güvenlik Sorunları (1980’ler – Günümüz)

Çernobil Faciası (1986): Ukrayna’da Çernobil Nükleer Santrali’nde meydana gelen patlama, tarihin en kötü nükleer kazası olarak kayıtlara geçti.

Fukuşima Felaketi (2011): Japonya’da Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali’nde meydana gelen deprem ve tsunami sonrası nükleer sızıntı, güvenlik endişelerini artırdı.

Nükleer Bomba Sahibi Ülkeler:

ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore

Nükleer Enerji Sahibi Ülkeler:

Yukarıdaki listedeki ülkelerin yanı sıra Japonya, Güney Kore, Kanada, Almanya, Ukrayna, İsveç, İspanya, İsviçre, Belçika, Finlandiya, Hollanda, Güney Afrika, Brezilya ve diğer birçok ülke.

Einstein ve Oppenheimer, nükleer fizik ve özellikle de nükleer silahların geliştirilmesinde önemli roller üstlenmiş kişilerdir. Einstein, ünlü E=mc² denklemiyle atom enerjisinin teorik temellerini atmış ve nükleer fiziğin gelişimine büyük katkı sağlamıştır. Ayrıca, II. Dünya Savaşı sırasında Albert Einstein, ABD hükümetine Nazi Almanyası’nın atom bombası geliştirme potansiyeline dair uyarıda bulunmuştur.

Oppenheimer ise Manhattan Projesi’nin bilimsel direktörü olarak görev yapmış ve ABD’nin atom bombası geliştirme sürecinde liderlik etmiştir. Hem Einstein hem de Oppenheimer, nükleer teknolojinin askeri ve sivil alanlarda kullanımı üzerinde etkili olmuş ve bu alandaki tarihi önemli ölçüde şekillendirmişlerdir.

Gün doğumunu selamladı; nükleer konusunda çalışmayı bırakıp,  emekli emniyet müdürleri maskesi altında kurulan bir dijital iletişim gurubunun mesajlarını gözden geçirdi. Guruba sızalı iki gün olmuştu. Okudukları karşısında hayrete düşüyordu. Sunucuları yurtdışında olan yabancı  şirketlere ait  platformlarda ülkenin en önemli konumlarında görev yapmış, gizli bilgilere haiz ve ulaşma imkanı bulunan kelli felli insanlar; muhalif maskesinin verdiği rahatlıkla mahrem bilgileri ulu orta yazıp çiziyorlardı. Hepsi değişik görevlerde bulunmuş, genç emekli olmuştu. Bir çoğu yabancı sermayeli özel güvenlik şirketlerinde çalışıyor, bir kısmı da yine yabancı kaynaklı vakıf ve derneklerle flört ediyor , nikah kıyıyor hatta havlet oluyorlardı. Aradığını bu gurupta bulduğuna şaşırdı. Hain her yerde her şekilde haindi. Notlarını toparladı, Glock 17 marka silahını yastığının altına koyarak bir kaç saatlik uykusu için gözlerini kapadı :

Silahtan çıkan kurşunların sesini duyuyor ancak bir kaç metre önünde duran haini vuramadığından kaynaklanan panikle tetiğe üst üste asılmaya devam ediyordu. Ölmüyordu. Katli vacipti ve ölmüyordu. Vatana ihanetin sebebi değil bedeli olmalıydı. Ne kadar ateş ederse etsin ölmüyordu! Kan ter içinde uyandı.

Bilgiyi hazmetmek her zaman zordu. Sabretmek daha da zor. Ölümün kıyısında, dünyanın anlamsızlığını derinden hisseden bir adam sessiz sedasız mezarını kazmaya çalışıyordu. Toprağı oyarken, varoluşun çıkmazlarını düşünüp; geçmişin yüküyle sırtı bükülen bu adam, kendi sonunu beklerken, hayatın anlamsızlığını ve sonsuz döngüsünü sorguladı. Ülkenin siyasi atmosferinin getirdiği değişimi analiz etmekle başlayan görevi  O’nu dipsiz bir kuyuya çekiyor; etrafında oluşan girdap, kökleri binlerce yıl öncesine dayanan kin ve  nefretin madde bulmuş hali misali gittikçe güçlenerek, onu bilinmezliğe doğru sürüklüyordu. Ezberden okudu : ” Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

Hacı Murat Dinçer

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.