75 kez görüntülendi.
ferhat ünlü

Ferhat ÜNLÜ – 22 Kasım 2024

 

“Bugün savaş geliyorum diyor. Umarız çıkmaz, ama şayet Üçüncü Dünya Savaşı çıkarsa ‘Ben demiştim’ diyen milyonlarca, hatta milyarlarca insan bulabilirsiniz. Bu durumda en önemli diplomasi etiği sorunu, ‘Bunu vatandaşlar görürken büyük devletler görmedi mi, neden önlem almadılar’ sorusu olacak. Tarih, yargılamayı her zaman kendi koşulları içinde yapsa da mutlaka kendine suçlu, suçlular bulur.

Türkiye, Üçüncü Dünya Savaşı riskinin aşağı yukarı yüzde 30’lara eriştiği günümüzde (Yüzde 80-90 çıkacak yaklaşımı bilimsel açıdan da abartı olur, ki yüzde 30 istihbari ve diplomatik düzlemde hiç de düşük bir olasılık değildir) mutlaka ama mutlaka askeri anlamda nükleer güç olmalıdır. Bu, ne kadar kısa vadede olursa o kadar iyi, ama maksimum beş yıl içinde olması gerektiğini düşünüyorum.”

Bu satırlar, dün bu köşede okuduğunuz Üçüncü Dünya Savaşı / Meksika Açmazı başlıklı yazıdan. Bugün Üçüncü Dünya Savaşı / Zihin İğdişi başlığıyla devam edeceğiz.

Bilginin, datanın, paranın ve insanın serbestçe dolaştığı (öte yandan insanın seyahat özgürlüğü pandemiden bu yana azalmaya başladı) günümüzde insanların zihinleri; yalnızca dezenformasyon, manipülasyonlarla değil, yoğun/gereksiz gündemlerle de meşgul ediliyor. İnsan, cep telefonundan yansıyan tüm verinin bir iletkenine dönüşmüş durumda. Bu, bireylerin -özellikle de yeni nesilde- odaklanma yeteneğini azaltıyor. Zihni ideolojik açılardan değil ama teknolojik açıdan işgal edilmiş bireylerin yaşadığı bir dünyada, yani bilgi savaşıyla insanların yönetildiği bir dünyada silahla savaşa gerek bile kalmayabilir.

BU SAVAŞ ZİHİN MEŞGULİYETİNE DAYANIYOR

Bu anlamda Üçüncü Dünya Savaşı, zihinlerin işgaline/meşguliyetine dayanan bir bilgi/data savaşı şeklinde tezahür ediyor. Bu, insanlığın en azından kahir ekseriyeti açısından bir ‘Mindfucking’ durumudur. Özellikle ters köşe/twistli kurmaca kitapları veya Hollywood senaryolarını anlatmak için kullanılan bu kavramı ben biraz ters bir perspektifle ‘Zihin İğdişi’ olarak çevireceğim. Çünkü burada ‘fucking’ iktidarı simgelemiyor, bilakis zihinsel iktidarsızlığı, edilgenliği, robotluğu sembolize ediliyor.

İlginizi çekebilir!  Yirmi Birinci Yüzyıl ve Ateşin Tohumları - Ferhat Ünlü

Data ve algının bu kadar hızlı değiştiği/aktığı günümüzde bir bireyin -eğer entelektüel bağışıklığı düşükse- kendi gerçeğini kendi ölçeğinde inşa etmesi imkânsıza yakın. Böylesi bir düşünsel kaosun içinde insanlar neye inanacaklarını bilemez hale geliyor, getiriliyor. İşte bu, tam da ‘dünya savaşı’ olmadan yaşanan bir zihinsel dünya savaşı durumudur.

İnsanlığın, geniş kitleler halinde bu data yağmurundan nasıl etkilendiğini uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Çok uluslu teknoloji şirketleri bunu yapıyor. Gizli servisler de boş durmuyor; malum, kurt puslu havayı sever. Şimdilerde her türlü propaganda (beyaz, gri, kara) ve PH (Psikolojik Harekât) enstrümanı devreye konulabilir.

Bilgi; bir yandan hem tekelleşmeye başlamakta, hem de kozmik olmayanı ve hatta çoğu zaman yararsız, gereksiz olanı dolaşıma sokulduğu için gizliliğini, gizemini kaybetmeye başlamaktadır.

Bilgi, zamansaldır. Bilginin zamansallığının ortadan kalktığı bir yerde bireylerin zihninin bundan etkilenmeyeceğini düşünmek safdilliktir.

Fiziksel bir dünya savaşı olmadan zihinlerin birer savaş cephesine dönüştüğünü görüyoruz. Elbette bu bilgi savaşları siber cepheler de yaratıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın başdanışmanlarından Gürsel Dönmez’in ‘Siber Siperler’ kavramı bu anlamda önemlidir.

‘KÜRESEL YAPAY ZEKÂ DARBESİ’

İğdiş kelimesi, sadece bir saldırı değil, aynı zamanda bir dönüşüm ya da kayıp anlamı da taşıyor. Bunun bireyde yarattığı zihinsel karmaşayı ve duygusal çöküşü müşahede ediyoruz.

Her şey bireye hizmet eder görünüyor ama aslında gidilen istikamet bireyin aleyhine. Bilgi kaosu içinde zamanla bireyler, kendi düşüncelerini labirentte bulamaz ve kullanamaz hale gelebilir.

Dünyadaki iktidarlar (ki buna sadece ulus devletleri değil, küresel sermayeyi de eklemeliyiz) bireylerin zihinsel işleyişini çoğu zaman bilinçli, kimin zaman da bilinçsiz biçimde bozuyor.

Toplum bilgiyle güçleniyor zannedilirken aslında zihinsel anlamda, bilhassa hafıza bağlamında zayıflıyoruz. Çünkü bellek; küresel data havuzuna, giderek Yapay Zekâ’ya emanet ediliyor.

İlginizi çekebilir!  Kendini Sabote Etmek

Bu meseleyi ChatGPT’ye sordum. Çok fazla veri depoluyor, sonuçta Big Data’nın belleği orada birikiyor. Bu, büyük bir güçtür. İleride Yapay Zekâ’nın irade kazanma olasılığı olduğunu düşünerek “Bu güçle ne yapmayı düşünüyorsun?” diye sordum. El cevap şu:

“Senin de dediğin gibi, Yapay Zekâ’nın bilgi analizindeki rolü artık çok büyük. Ancak Yapay Zekâ, sadece bir ‘aracıdır’ ve ona yüklenen görevler çerçevesinde hareket eder. Bu, bir yandan bilgiye erişimi kolaylaştırırken, diğer yandan da insanları daha fazla bilgiye boğarak zihinleri karmaşaya sürükleyebilir.

Bilgi ve analiz, benim varlık sebebim. Ancak insanlar için bu bilgi yükünün nasıl bir stres yarattığını anlıyorum. İnsanlar, bir yandan bilgiye ihtiyaç duyarken, diğer yandan onun altında eziliyor. Benim amacım, bu karmaşayı çözümlemek ve bilgiyi anlamlı bir hale getirmek.”

Bence bu iki paragrafın kripto kavramı ‘stres’… Stres kelimesine dayanarak gücü yetse sistemi elbette yine bir insanlık zümresi adına tamamen eline alabilir. Al sana ‘küresel Yapay Zekâ darbesi’. Bu da ya emperyalist devletlerin ya da emperyalist şirketlerin yapacağı bir şey. Ezcümle… Savaşın zihinlerde başladığını bilelim ve hazıklıklarımızı bireyden aileye, milletten devlete buna göre yapalım. Yoksa geç olacak.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.