WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22380441,09%
Kurt Pençesi

Kurt Pençesi

26 Eylül 2023 10:21
Kurt Pençesi
0

BEĞENDİM

Coşkun Başbuğ – 19 Eylül 2023

Emperyalist ülkeler İkinci Dünya Savaşına kadar her türlü işgal ve sömürü faaliyetlerinde silahlı güç olarak ulusları kullanmışlardır. Ellerine silah, kulaklarına gaz verilen bu uluslar bilinçli ya da bilinçsiz bu yapıların kirli işlerine hizmetkar olmuşlar, vekalet savaşçıları olarak bu ülkelere askerlik etmişlerdir. Tarihin her döneminde konuya ilişkin yaşanmış çok sayıda örnek bulmak mümkündür.

Devlet bazında örnek vermek gerekirse İngiltere şüphesiz bu konuda verilecek en iyi ve en önemli örnek olacaktır. Vekalet savaşçıları kullanmadaki marifetiyle bugüne kadar varlığını sürdürmeyi başaran İngiltere üzerinde güneş batmayan imparatorluk sloganlarıyla dünyayı kan gölüne çevirmiştir. Dünyada halen akan kanın baş mimarların olan İngiltere, Avrupa’nın en ücra köşesinden Çin’in yanı başına kadar sokulmayı bir avuç askerinin güttüğü milyonlarca vekalet savaşçısı sayesinde başarmıştır. İngiltere ile birlikte vekalet savaşçısı konusunda dünyada mahir olan diğer ülkelerde Amerika, Fransa, Rusya gibi majör devletlerdir.

Ancak vekalet savaşçısı olarak ulusları motive etmenin, bu uluslardan oluşmuş kalabalıkları sahada organize etmenin getirdiği güçlükler nedeniyle emperyalist devletler İkinci Dünya Savaşından sonra yeni vekalet savaşçıları arayışına gittiler. Sonunda çözüm bulundu.

Terör…

 

Terör…

Küresel yapının ana hedefi olan Anadolu, önce Asala terör örgütü sonrasında ise Asala’nın yerine sahaya sürülen PKK terör örgütü üzerinden sarmalanmaya çalışıldı. Millet olarak 40 yılı aşkın süredir bahse konu iki örgüt ve bu örgütlerin türevi olan diğer örgütler tarafından inanılmaz saldırılara maruz kaldık. Dünya tarihinde bu konuda maddi manevi çok büyük bedeller ödeyen ender ülkelerden biriyiz.

Büyük bedeller ödeyerek öğrenebildiğimiz tuzakları savuşturmak için uzunca süredir ciddi bir savaşın içinde mücadele ediyoruz. İşte bu mücadelede hiçbir dönemde olmadığı kadar başarılı ve umut dolu bir sürece girmiş bulunmaktayız. Adına terörle mücadele dediğimiz süreç içinde adeta altın yılı yaşıyoruz. Bu gerçek her Türk vatandaşının üzerinde mutabık olduğu bir konu.

O halde akıllara gelen soru muhtemelen şu olacaktır. Ne oldu, nasıl oldu ve ne değişti de mücadele de bu başarı yakalandı. Aslına bakılırsa ordu aynı ordu, devlet aynı devlet, coğrafya aynı coğrafya, örgütlerde aynı örgütler.

Şimdi ne oldu da hepimizi umutlandıran, hepimize gurur veren bu başarı yakalandı? Başarının arka planında hangi faktörler rol oynadı? Bundan sonra terörle mücadelede ortaya çıkabilecek dinamikler neler olacak?

Başarıyı getiren etkenler

Başarıyı getiren hususları incelemeye kalktığınız an aşağıdaki başlıkları açmak zorunda kalırsınız. Bu başlıklar sırasıyla;

  • İçteki ihanet ağının çökertilmesi.
  • Kurumlar arası İşbirliğinin tesis edilmesi.
  • Kurumlar arası güvenin tesis edilmesi.
  • MİT’nın yetki ve etki alanının genişletilmesi.
  • Savunma Sanayiindeki hamleler, dışa bağımlılığın sıfırlanması.
  • Teknolojik üstünlüğün sağlanması
  • Diğer devlet kurumlarının mücadelede seferber edilmesi.
  • Devlete olan inanç ve güvenin tazelenmesi
  • Bölge halkının desteği.
  • Bu konuda uluslararası diplomasinin etkin kullanımı
  • Siyasi iradenin kurumlara olan desteği ve mücadeledeki kararlılığı.
  • Konsept değişikliği

Bu başlıklar ana başlıklar ve bu başlıkların her birine onlarca alt başlık açabilirsiniz. Tüm bu yenilikler yapıldıktan sonra öncelik ülke içinde olmak üzere inanılmaz bir mücadele süreci başlatıldı. Ülke içinden başlamak üzere birbiri ardına çok ciddi operasyonlar yapıldı.

Şartlar sağlandıktan sonra 22 Haziran 2015 tarihinde düğmeye basıldı ve terörü nerede olursa olsun bitirme stratejisiyle yola çıkıldı. Bu tarih terörle mücadelede önemli bir sürecin başlangıcı olan miladi bir tarihti. Yurt içinde yapılan başarılı operasyonlarla terör örgütü PKK’nın beli kırılırken yavaş yavaş da mücadelenin istikameti yurt dışına bataklığa doğru dönmeye başlamıştı.

“Terörü kaynağında yok etme” stratejisiyle yurt dışına yönelen operasyonlar geliştirilen taktiksel yöntemlerle önemli bir ivme kazandı. Mehmetçik devletin sözünü yerde bırakmıyor ve katiller sürüsünün inlerine, ana karargahlarına giriyordu.

Konsept Değişikliği…

Konsept değişikliğine gidildiğinde çok doğru bir tespit yapıldı ve tehdidi sınır ötesinde karşılama ile savunmadan vaz geçilerek taarruz etme kararları alındı. Kısacası PKK yurt içinde temizlenecek ama aynı zamanda yurt dışında da mağaralarıyla, barınaklarıyla birlikte bulundukları yerde imha edilecekti. Bu karar hem Irak hem Suriye’de uygulandı. Irak sahasında Pençe Harekâtı, Suriye sahasında Fırat Kalkanı, Zeytindalı ve Barış Pınarı Harekatları bu konsepte örnek harekatlardır.

Yine konsept değişikliğinde alınan karar sonucu yurt dışı harekatlarda silahlı kuvvetler yurt içindekilerde ise İçişleri Bakanlığına bağlı birlikler kullanılmaya başlandı. İçişleri Bakanlığı’na ait olan birliklerin mevcutları ciddi oranda yükseltildi. Öncesinde 10-15 taburu olan Jandarma teşkilatının bugün 130’un üzerinde operasyonel taburu var. Bu birlikler yurt içi operasyonlarda çok etkin şekilde kullanılıyor.

Teknolojik Üstünlük…

Teknolojiyi yoğun ölçekte kullanmak yani SİHA’ları ve İHA’larla gözetleme, keşif ve istihbarat faaliyetleri icra etmek. Evvelden tugay seviyesinde yürüttüğün operasyonları bir veya iki SİHA yürütmek. Hem insana hem de hem de teknolojiye dayalı tedbirlerle alanda ayak basılmamış yer kalmamış, operasyonların kesintisiz devam ettirilmesiyle terör örgütü kış ve yaz üslenmesi gibi taktikleri terk etmek zorunda kalmıştır.

 

MİT Faktörü…

Teşkilat yapısının değiştirilmiş olması bu işte çok büyük etki yaratmıştır. Öncesinde MİT’in dış operasyon yapma yetkisi yoktu. 2014 yılında çıkartılan kanunla Milli İstihbarat Teşkilatı’nın dış operasyonlar dairesi üzerinden yurt dışında çok daha aktif bir şekilde operasyon yapmaya başladı.   MİT’in; siyasi iradeden almış olduğu destekle ayağındaki prangaları kırarak sınırlarımızın öte tarafına geçmesi bugün için sahada ki bütün dengeleri değiştirmiştir. Terörle mücadelede sağlamış olduğumuz başarıda bu konunun inanılmaz katkısı vardır. Sözde lider kadrodan birçok hain düzenlenen nokta operasyonlarla bir bir etkisiz hale getiriliyordu.

Özellikle renkli listede aranan hainlerin tek tek nokta operasyonlarla etkisiz hale getirilmesi örgütte çözülme ve dağılmayı inanılmaz hızlandırmıştır. PKK terör örgütü yurt içindeki mevcut terörist sayısında inanılmaz kayıplar yaşıyordu. Örgüte katılım ise örgüt açısından tam bir handikap oldu ve tamamen bitirildi.

Terörizmle mücadelede çok boyutlu ve kapsamlı bir mücadele yöntemi içerisinde önemli bir yer tutan lider kadrolara yönelik operasyonlar sayesinde örgütün komuta yapısı sekteye uğratılmış, karar alma mekanizmaları zedelenmiştir. 2021 yılından itibaren PKK’nın lider kadro teröristleri içerisinde ilk on içerisinde sayılabileceklerin hedef alınması mücadeleyi daha ileri bir boyuta taşıyacaktır.

Halk Desteği…

Terörden en çok zarar görenlerin başında şüphesiz bölge halkımız geliyor. FETÖ’nün bölge halkını devlete küstürmek için üzerinde uyguladığı kasıtlı ve planlı taktikler sonucu ilişkilerde ciddi hasarlar oluşmuştu. Şimdilerde devletin gücünü ve desteğini yanında hisseden halkımız eski ihanet dolu günlerin geride kaldığını görüyor ve bu bilincin getirdiği huzurla devletine olan güvenini yeniden tesis ediyor.

Otoritenin tesisi ve halkın gösterdiği irade terör örgütünün tüm bağlantı ve iletişim ağının çökmesine neden oldu. Örgütün ve örgütle birlikte hareket eden HDP’nin nüfus ettiği bölgelerdeki kontrolü kaybetmesi PKK’da büyük bir çöküşü de beraberinde getirdi.

Terörden yorgun düşen halk bölgeye huzurun gelmesinden duydukları memnuniyeti ifade eder hale gelmişlerdir. Bu durumun en önemli ifadelerinden birisi evlatlarını PKK’dan kurtarmak için bir araya gelen Diyarbakır Anneleridir. Bir diğer emare ise yıl içerisinde terör örgütünden kaçan 243 teröristin ikna yoluyla teslim olmasıdır. Toplum artık terör örgütüne karşı duruşunu açıkça ortaya koymaya başlamış, terör örgütüne katılanlar kendi istekleriyle örgütten ayrılmak için çaba sarfeder hale gelmiştir.

Kurumlar arası iş birliği…

Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet teşkilatı ve MİT’in çok uzun zamandır gerek Türkiye sınırları içerisinde gerek ülke sınırlarının ötesinde Irak’ta ve Suriye’de ortak hareket etmesi, ortak istihbarat havuzları oluşturması tabii ki terörle mücadelede başarıyı getiren önemli faktörlerdendi.

İHA-SİHA Faktörü…

İHA ve SİHA’larla 7 gün 24 saat izlenen mecralar artık terör örgütünün çözüm üretemediği hareket edemediği bir teknolojik-psikolojik çözülmeyi beraberinde getirdi. Geçen yıla göre telsiz haberleşmeleri bile yarı yarıya düşmüş vaziyette.

Kandil’e yerleşen terör örgütü esasen kendisini oldukça korunaklı bir alana çekmişti. Önce İHA, ardından SİHA’ların devreye girmesiyle korunaklı alanların tamamı yok oldu. Bunu fark eden örgüt çareyi Kandil’in güneyinde bulunan Pençin diye de anılan Pentif, Asos Bölgesinde yuvalanmaya başladı. Harekât alanının insansız hava araçlarıyla kesintisiz olarak gözetlenmesi, istihbarata dayalı operasyonların silahlı insansız hava araçlarıyla desteklenmesi neticesinde PKK terör örgütü kırsal alanda hareketsiz kalmaya zorlanmış, hareketlendiği anda etkisiz hale getirilmiştir.

Harekatlar…

Terörle mücadele kapsamında 2020 yılında Türkiye sınırları içerisinde iki önemli operasyon serisi gerçekleştirilmiştir. Bu serilerden birincisi Kapan, ikincisi ise Yıldırım operasyonlarıdır. Yurt içinde seri şekilde, coğrafi olarak birbiri üzerine bindirilmiş, zaman olarak kesintisiz düzenlenen Kapan, Yıldırım operasyonlarıyla terör örgütü mensupları alan değiştiremez, operasyondan kaçamaz hale gelmiştir.

“Kapan” adıyla başlayan ve numaralandırılan harekatlar Siirt’ten başlayıp Hakkâri’ye, Hakkari’den de Ağrı’ya uzanan geniş bir coğrafya da gerçekleştirildi. Düzenlenen operasyonlarla örgütün 20’den fazla lojistik üssü ve geçiş hattı kapatıldı.

Sınır ötesine yapılan pençe harekatları diğer harekatlarla desteklendi ve bunun sonucunda kurulan üslerle daha derinlikte ve oldukça stratejik noktalarda kalıcı etki üretmeye başlandı. Bu üslerin çok büyük avantajları oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte MİT’da Süleymaniye, Erbil, Dahok, Zahok gibi bölgelerde üs bölgesi kurmuş durumda. Bu anlamda MİT bu bölgeler dahil olmak üzere tüm alanda çok ciddi çalışmalar gerçekleştiriyor. Yerel halkla kurulan diyalog ve bu diyalog sonucu sağlanan destek tüm sahada istihbarat ve operasyonel manada çok önemli gelişmelere neden oluyor.

Sonuç…

Gerek sınırın ötesinde oluşturulan güvenlik çalışmaları, gerekse Türkiye içerisinde ki 24 saat havadan karasal alanların kontrol ediliyor olması, PKK’nın eylem kapasitesini nerede ise sıfıra indirdi. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; havadan ve karadan inatla takip, tespit ve imha kalıcı sonuçlar elde edilmesini sağladı.

PKK terör örgütünün kırsal alanda en büyük oranda minimize edildiği dönemi yaşıyoruz. Alınan tedbirlerle PKK terör örgütü hareket edemez, lojistiğini sağlayamaz duruma geldi. Güvenlik güçlerimizin kırsal alanda inanılmaz bir hakimiyeti söz konusu. Bu hakimiyet ve Terör örgütü üzerinde tesis edilen baskı nedeniyle örgüt mensupları birbirleri ile iletişime geçememiş ve örgüt içindeki bağ koparılmıştır.

Şimdi sıra örgüte Irak ve Suriye de kalıcı ve ölümcül darbeyi vuracak sınır ötesi harekatlara gelmiştir. İşte bu harekatların habercisi olarak diyoruz ki…

Bir gece ansızın geleceğiz…

Coşkun Başbuğ

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.