WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22376201,07%
Doğduğumuz Ev Kaderimiz mi?

Doğduğumuz Ev Kaderimiz mi?

15 Mayıs 2024 13:55
Doğduğumuz Ev Kaderimiz mi?
0

BEĞENDİM

Klinik Psikolog Rabia YAVUZ – 15 Mayıs 2024

 

İlişkilerinizde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Kimi ilişkilerde kendinizi aşırı bağlanmış neredeyse bir bağımlı gibi “Onsuz ben ne yaparım” derken bulduğunuz oluyor mu? Belki de yakınlaşmak istiyorsunuz lakin ilişki ilerleyip ciddileştikçe o ilişkiden soğuyor ve kaçmak isterken kendinizi buluyor olabilir misiniz?

 

Bu sorulara verdiğiniz yanıtlarda kendinizden bir şeyler bulduysanız bu his ve deneyimleriniz bağlanma tarzınızla ilgili olabilir. Yakın ilişkiler kurarken bazı bağlanma tarzlarını kullandığımız söylenir. Bu bağlanma biçimleri erken dönem yaşantılarımızla ilişkilidir. Çocukluğumuzda bazı davranış modellerini hem gözlemleyip hem deneyimleyerek öğrendiysek ve bu tarzlar dışındaki tutumları hiç de deneyimlediysek elimizdeki tek yöntemi kullanıyor olabiliriz. Bu kalıplar çocukluğumuzdan gelse bile bağlanma stillerimizi değiştirmemiz imkânsız değildir. Doğduğumuz ev kaderimiz değildir.

 

Elbette, erken dönemde karşılaştığımız ilişki biçimleri önemlidir. Gördüklerimizi taklit ederek büyürüz ve bizim de maruz kaldığımız ilişki biçimlerini diğer insanlarla ilişki kurma biçimlerimiz olarak sürdürebiliriz. Öğrendiklerimizi sürdürmek ya da güncellemek konusundaki seçeneklerimizi kullanmak noktasında yapabileceğimiz şeyler var lakin ilişki biçimlerimize yeniden bakmak için bir nedene ihtiyaç duyuyor olabiliriz. İşte önemli bir neden: Yapılan araştırmalara göre, iyi ilişkiler kurma ve sürdürme becerisi yaşam boyu mutluluk düzeyimizi ciddi anlamda etkileme gücüne sahip.

 

Mevcut ilişkilerimiz ihtiyaçlarımızı karşılamıyor, terk edilme korkusu ya da anlaşılmamanın verdiği zorlukları yaşıyorsak, ilişkimizin bağlılık mı yoksa bağımlılık mı üzerine kurulu olup olmadığına bakmayı deneyebiliriz. Bağlılık bize iyi hissettiren bir kelimedir. Sadakat, özen ve dikkatimizi verdiğimiz her ilişkide bulunur.  Bağımlılık ise tekinsiz hissettirir hatta zarar verir bize uzun vadede. Ani olarak bizi bazı kaygı ve korkularla yüzleşmekten uzak tutsa da ilerleyen zamanlarda başımıza daha büyük işler açar. Bağımlı ilişkilerden kastedilen ise işlevsiz ve zarar gördüğümüz modellere dayanır. İhtiyaçlarımızın karşılanmadığı, korku ya da kaygının hâkim olduğu, sınırların belirsiz olduğu ve bu nedenle de istismara çok açık olduğumuz bir ilişki modelinden bahsettiğimiz için bu ayrımı yaparız.

 

Sağlıklı ilişkilerde güven, saygı, sevgi ve bağlılık aradığımız nitelikler ama maalesef her ilişkimizde karşılıklı olarak bu ihtiyaçlarımız karşılanmıyor olabilir. Böylesi yoksunluklarda ise bazen öfke, bazen hayal kırıklığı ya da bazen de terk edilme korkusu yaşamamız mümkün. Kendimizi yetersiz biri ve tek başına hayatta kalamayacak bir çocuk gibi hissediyorsak korku ve kaygılarımızın bizden güven tazelemesi istediğine bakabiliriz.

 

Bağımlı ilişkilerin temelinde güvensizlik ve kaygı vardır. Düşünelim bir kere, sensiz yapamadığım için seninle berabersem bu senin varlığının kıymetini değil belki de benim varlığımın zayıflığını gösteriyor olabilir mi? Sensiz yapabilecekken seninle olmak istiyorum ve bunu ben seçiyorum diyebilmek hem kendimize hem de ilişkimize hak ettiği kıymeti vermek olmaz mı? Siz ne dersiniz?

Rabia Yavuz

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.