Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Avatar photo
Fatih Ünlü

“Aşk İledir Mustafa” – Fatih Ünlü

Fatih ÜNLÜ – 11 Kasım 2025

 

Yazımızın başlığı Yunus Emre hazretlerinden. Bu konuya ileride geleceğiz.

Hz. Mevlana “Aşk Asayı Musa gibidir.” der.

Asayı Musa – Hz. Musa’nın Asası sihre bile güç yetiren, denizleri yaran, yerden su çıkaran ve kalplere sürur olan eşsiz bir vesiledir.

Asayı Musa’nın gücü hiç şüphesiz Yaratıcısı Allah azimüşşan’dan gelir. Aşkın gücü de öyle. Diyelim, yağmurun, güneşin, toprağın, tabiatın gücü de, insanın ve bütün mahlûkatın gücü de hep Allah’tan gelir. Asayı Musa en zor zamanlarında hep yanındadır Hz. Musa’nın.

O Asa Hz. Musa için Allah azimüşşan ile mükâlemesinin aziz bir hatırasıdır. Değeri de -Allahualem – buradan gelmektedir. Çünkü Allah’a yönelen, Allah’a yakın olan, mukarreb olan değer kazanır.

Mevlana “Aşk Asayı Musa gibidir.” derken hiç şüphesiz bildiğimiz temiz aşkların yanı sıra bunun da ötesinde Allah için olan yoğun ulvi sevgileri ve asıl Allah aşkını kastediyordu.

Bu anlamda aşk, ilahi aşk birçok Allah Dostu şair tarafından en çok vurgulanmış kavramlardandır. Aşkın belki en güzel tanımını da bu büyük şairler yapmıştır. Yunus Emre ve Eşrefoğlu Rumi de bu konuda en önde gelenlerdendir.

Yunus Emre şöyle der:

İşitin ey yârenler, kıymetli nesnedir aşk.
Değmelere verilmez, hürmetli nesnedir aşk.

Hem cefadır hem safâ, Hamza’yı attı Kaf’a.
Aşk iledir Mustafa, devletli nesnedir aşk.

Dağa düşer kül eyler, gönüllere yol eyler,
Sultanları kul eyler, cüretli nesnedir aşk.

Kime ki aşk vurdu ok, gussa ile kaygı yok,
Feryat ile ahı çok, firkatlı nesnedir aşk.

Denizleri kaynatır, mevce gelir oynatır,
Kayaları söyletir, kuvvetli nesnedir aşk.

Akılları şaşırır, deryalara düşürür,
Nice ciğer pişirir, key odlu nesnedir aşk.

Miskin Yunus n’eylesin, derdin kime söylesin?
Varsın dostu toylasın, lezzetli nesnedir aşk.

Yine Eşrefoğlu Rumi’nin “Adı Aşk” Şiiri de muhteşemdir:

Cihânı hiçe satmaktır adı aşk
Döküp varlığı gitmektir adı aşk

Elinden sükkeri (şekeri) ayruğa sunup
Ağuyu (zehri) kendi yutmaktır adı aşk

Belâ yağmur gibi gökten yağarsa
Başına ona tutmaktır adı aşk

Bu âlem sanki oddan (ateşten) bir denizdir
An’a kendini atmaktır adı aşk

Var Eşrefoğlu Rûmî bil hakikat
Vücûdu fâni etmektir adı aşk.

Bu iki şiirin de her bir mısraı olağanüstü güzellikte ve çok geniş açıklamalara medar. Ama ben bu kısa yazıda Yunus Emre’den “Aşk iledir Mustafa” ve Eşrefoğlu Rumi’den “Vücudu fani etmektir, adı aşk” dizeleri üzerinde biraz durmak istiyorum.

Aşk İledir Mustafa

Evet, Hz. Muhammed aleyhisselamın hayatı serapa, başta sona aşk iledir. Yaratılması zaten aşk iledir. Allah azimüşşan onu “Habibi  – En Sevgili Kulu” olarak yaratmıştır.

Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) hayatı Allah aşkının yaşanmış, en somut hâlidir. Allah’ı bizim tam bilemeyeceğimiz kadar çok sevmiştir Hatemürrusul aleyhisselam. En büyük eziyetlere uğradığında Allah için katlanmış, en büyük imkânlara kavuştuğunda da Allah için tevazu göstermiştir.

Mekkeliler Onun için “Muhammed Rabbine âşık oldu” demişlerdir. Taif’te taşlandığında en zor anlarında bile “Yâ Rabbi! Sen bana gazaplı değilsen, başıma gelen hiçbir şeye aldırmam ben.” diyebilmiştir.

Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Allah’ın kullarını da çok sevmiştir. İlk eşi Hz. Hatice’yi yıllar sonra onun sesine benzer bir ses duyduğunda heyecanlanacak kadar çok sevmiştir. Hz. Ayşe’yi ve diğerlerini de öyle…

Arkadaşlarını, bütün insanlığı ve diğer mahlûkatı da çok sevmiştir. Kovulduğu yerlere tekrar tekrar gitmiştir, güç kazandığı zaman kendisini kovanları da affetmiştir.

Allah Resulünün bu kadar yüksek bir ahlak üzere olabilmesi hiç şüphesiz O’nu Rabbimizin terbiye etmiş olmasıyla ilgilidir. Peygamberimiz buyurdular ki:

“Beni Rabbim Terbiye Etti, terbiyemi de pek güzel kıldı.” (Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, I, 12). Peygamberimiz aleyhisselam ümmi idi, doğrudan hiç kimseden ders almamıştı. Zaten Onu Rabbimiz terbiye ettiği için en ağır şartlarda bile o güzel ahlak yolundan ayrılmamayı başarabilmişti.

Biliyorsunuz, “Er-Rab” kelimesinin bir anlamı da Terbiye Eden’dir. Allah bütün terbiye, eğitim vesilelerinin de yaratıcısıdır. Vesilelerden istifade türlü seviyelerde olabilir. Ama Allah azimüşşan Habibim olarak nitelendirdiği Resulünü tüm vesilelerden önce ve öte Kendisi doğrudan terbiye etmiştir.

Allahualem, bu süreçte Allah’ın Resulüne en büyük hediyelerinden birisi de karşılıksız sevebilmek, çekincesizlik ve diğergâmlık kabiliyetidir. Zaten bir insan aşk olmadan, diğergâmlık olmadan, engin bir sevgi, eşsiz bir Allah aşkı olmadan bu kadar geniş bir sevgi ve merhamet ummanına kavuşamaz.

Yine Yunus Emre şöyle der:

Hakk’ı gerçek sevenlere,
Cümle âlem kardaş gelir. 

Hakk’ı en çok seven Peygamberimiz aleyhisselam olduğu için cümle âlem O’nun dost halkasındadır. İnsanlar, cinler,  kuşlar, cümle mahlûkat. O gelecek ümmetinin dertleriyle de dertlenir, bir kuş yavrusunun kaygısını da çeker. O, işsiz bir arkadaşına da çare üretir, yaşlılıktan sokağa bırakılmış bir devenin derdine de… Bu sevgi halkasının dışında sadece en kötüler kalır.

Fazla söze ne hacet, Yunus ne güzel söylemiş:

“Aşk iledir Mustafa”.

Vücûdu Fâni Etmektir Adı Aşk.

Üstad Eşrefoğlu Rumi “Adı Aşk” adlı eşsiz şiirini bu mısra ile bitiriyor.  Üstad burada -Allahualem- fani candan geçip Canlar Canını bulmaktan bahsediyor. Bidayette fani olan ve süreli bir varlık sureti giyinmiş vücudu benlik hırsından ve zincirlerinden kurtarıp tümden Yaratısına yönelmekten bahsediyor. Bu da aşkın ulvi ve ebedi bir hâlidir. Hz. İbrahim aleyhisselamın niyazıdır:

“Ben muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim. Ve ben müşriklerden de değilim.”  En’am Suresi, 79. Meali Alisi

Bu ömrü Allah için yaşayanlar da şehitler de vücudu fani kılabilenlere en iyi örneklerdendir. Şehitler vücudu fani edip, bu candan geçip ebedi bir cana ulaşırlar. Allah’ı rızasını dünyadan da, canlarından da daha çok sevdikleri için gerektiğinde o canı feda etmekten çekinmezler. Bu yüzden de ölüm acısını çekmezler ve o ulvi hâli yeniden yaşayabilmek için bu dünyaya tekrar tekrar dönüp yeniden şehit olmak isterler.

Vücudu fani edebilmenin dünyaya bakan yönleri de vardır. Bu aşkın insanlar her alanda “en ideali”, “en güzeli” yakalayabilirler. Yönetimde de. Ama yöneten nefsin hevasını terbiye edemediyse, vücudu fani kılamadıysa, “Biz bu kadar uğraşıyoruz, bir farkımız olsun, ne var!” diyebilir ve işlerine şüphe bulaştırabilir. İmtiyaz aradıkça adaleti de darıltır.

“Oysa Devletin gücü adalet, şefkat ve kararlılıktadır.”

Bunlar Allah’ın yardımını celbeder. Bunlara riayet ederse kâfirin yönetimi bile bir vakte kadar yaşar.

Nizamü’l Mülk Peygamber Efendimizin bir sözünden esinlenerek “Küfür ile belki amma zulüm ile abad olmaz devlet.” der.

Küfür de bir tür zulümdür ama fiili zulüm Allah’ın yardımını hemen keser. Allah’ın yardımı kesildiği vakitte de canın bedenden çekilmesi gibi, koca şehrin elektriğinin birden gitmesi gibi işler bir anda kararır.

Çünkü Kâinat Allah’ın yardımıyla ayakta durur. Bu yardıma da en çok sayısız kaygı ve hedefi olan insan muhtaçtır.

Herhangi bir yönetim de Allah’ın yardımından mahrum kaldığında işleri sarpa sarar ve zamanla “iyi iş yapabilme kabiliyetini” kaybeder. Bu sarp yolun zorluklarına girmektense, en iyisi yönettiği insanlarla dost ve kardaş olabilmektir. Giderek cümle âlem ile dost ve kardaş olabilmek. Bu da ancak “Hakk’ı sevenlere” kolay gelir.

Yunus Emre üstadın “Aşk iledir Mustafa” dizesinden hareketle “Nizam-ı âlem de aşk iledir” diyebiliriz. Âlemin nizamı da, güzel bir yönetime, güzel bir düzene kavuşması da hiç şüphesiz aşk iledir ve aşkla olacaktır.

Allah’a emanet olun.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER