Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Avatar photo
Fatih Ünlü

Cuma Notları – Düşmeyelim Diye – Fatih Ünlü

Fatih ÜNLÜ – 26 Kasım 2025


Düşmeyelim diye
Her uçurumun kıyısında bekleyen melekler.

Zaten olmasa.

Rahman’dan bir emirle uçurumların kıyısında bekleyenler olmasa, şahsım adına ben çoktan yitip gitmiştim.

Şimdi kullarının zayi olmasına müsaade etmeyen Allah’a nihayetsiz hamd-u senalar ediyorum, sonsuz şükrediyorum…

Ben kendime bile yabancıyken beni âlemlere dost eyleyen Rabbime şimdi nasıl şükretmem… 

Bu keskin ve güzel giriş cümleleri bana Abdullah Bera Yıldız kardeşimizin “Zamanın Değirmeni – Ne de Olsa” başlıklı yazısını hatırlattı. Bu çarpıcı girişimizi biraz gölgelemek pahasına -ilgi ve kıymetine binaen- o yazıyı burada tümden alıntılamak istiyorum.

Yazımızda bundan sonra da muhtelif konularda Cuma notlarımızı muhterem karilerimizin dikkatine sunacağız. Notlara da Cuma Günü başladığımız için “Cuma Notları” adını verdik. Sonra yeniden ilk ve keskin cümlelerimize döneceğiz.

Zamanın Değirmeni – Ne de Olsa *

Zamanın değirmeni her şeyi öğütüyor. Yıldızları bile.
Bir tek Hayy ve Kayyum olan Kadir-i Mutlak Allah’ın Vech’i baki…

Ne de olsa kendimi hayatın kıyısına yaklaşmış hissediyordum, daha doğrusu o kıyıya birden varabileceğimi. Daha da doğrusu zaten kıyıda yaşıyorken o keskin ayrılığın her an gelebileceğini ve bir kapıdan öbürüne ansızın geçebileceğimi…

Zaten yaşanacak çoğu şeyi yaşamış, yapacaklarının önemli bir kısmını yapmış ve artık dünyayı bırakıp gitmeye hazır birisinin huzuru vardı içimde. Ama gördüm ki farkında olmadan geldiğimiz bu dünyayı bırakıp gitmek de bizim elimizde olan bir hâl değil.

Bu durumda yaşadığımız bu hayatı her yönüyle nasıl sahiplenebiliriz?

Doğrusu şimdiye dek bize ikram edilen bir ömrü yaşamakla nasiplenip durmuşuz. Ve hayatımızdan yaşayacağımız yeni anlar da elbet yeni bir nasip, yeni bir ikram olacak. Ne diyelim, İkram Eden’e, İhsan Eden’e hamdolsun.

Allah’tan niyazımız odur ki geride kalan ömrümüzü o eşsiz güzel yolunda yaşayabilmeyi nasip eylesin. Fâni olandan geçip bütün varlığımızı baki olan Vechine döndürebilme makamını bize de ihsan eylesin.

Bi-rahmetike ya erhame’r-rahimin!
“Ya Allah, ya Hayy, ya Hakk!”

Metnin güzelliğinde editör olarak benim küçük dokunuşlarımın da etkisi olmuştur diye ümit ediyorum ama tabii bu ancak ilk hâliyle kıyas edilince anlaşılabilir.

Evet, hayatın kıyısında yaşadığını hissedebilmek hususan müminler için büyük bir makamdır. Peygamber efendimizin (s.a.v.) tavsiyesidir:

أَكْثِرُوا ذِكْرَ هَاذِمِ اللَّذَّاتِ

“Bütün lezzetleri bıçak gibi kesen ölümü çokça hatırlayınız!” (Tirmizî, Zühd, 4)

Çünkü ölümü hatırlamak… Mutlak gelecek olan o günü yakinen hissedebilmek insanı aşırı dünyevi hırslardan ve birçok yanlıştan korur ve arındırır. İyilik ve meşru ihtiyaçlar için olan gayretini de çoğaltır ve bereketlendirir…

İyi İnsanlarla Karşılaşmak

Allah her yerde bizi iyi insanlarla karşılaştırsın. Hayatımızın tüm aşamalarında, geçtiğimiz yollarda, bulunduğumuz ortamlarda bizi hep iyi insanlarla muhatap kılsın. Çok güzel, eşsiz bir duadır bu. Çünkü iyi insanlar bizdeki iyiliklerin de daha çok ortaya çıkmasına vesile olur.

Bu işin bir yönü, bir de bizim her yerde iyi insanların bulunabilmesi için neler yaptığımız önemli. Biz kendi nefsimizi iyi terbiye edebiliyor, evladımızı iyi yetiştirebiliyor muyuz, milletin emaneti olan işlerde liyakatli, iyi tabiatlı, özenli insanları seçebiliyor muyuz? Serapa iyi ahlak olan Yüce Dinimiz İslam’ı yaşayabiliyor ve insanlara anlatabiliyor muyuz?

Öz Konuşmak

Az ve öz konuşmanın önemini Peygamber efendimiz aleyhisselamın hayatından öğreniyoruz. Şahsım adına sonra ben bunu ara ara unutuyorum. Sonra çok konuştuğum zamanlardan veya aşırı konuşmaktan kendilerini alıkoyamayan kardeşlerimizden bunu tekrardan öğreniyorum.

Allah’ın Övgüsüne Dair

Allah’a hamdolsun, Rabbimizin hediyesi türlü türlü nimetlerle güzel bir kahvaltı yaptık. Allah yapamayanlara ihsan eylesin. Kullarına bu güzel nimetlerin şükrünü nasip eylesin.

Türlü türlü nimetler derken yanlış anlaşılmasın, soframız bir kuş sütünün eksik olduğu mükellef sofralardan değil elbette, mütevazı ama bize fazlasıyla yeten bir sofra. Bugün normalden de zengindi doğrusu. Nasibimize düşen severek yediğimiz peynir, hardallı zeytin ezmesi, yumurta, biraz tere, güzel bir tam buğday ekmeği bir de bolca çay… Bunlar zaten o kadar çok ki. Ama bunlardan başka binlerce çeşit çeşit nimetler daha var. Ve bunlar hep biz kullar için…

Açlığın halsizliğini hissetmiş bir insanın tüm bu sayısız yiyecekler için Allah’a şükretmemesi aslında mümkün değil. Ama bazı çarpılmışlıklar, bazı bozulmalar var ki buna engel olabiliyor. Kimileri dikkatli bakmadan tüm bunlar kendi kendine meydana geliyor sanıyor. Ya da bu olanları hakikatte Allah’ın eşsiz bir ikramı olan tabiata atfediyor.

Oysa tek bir bina bile kendi kendine meydana gelmezken, bu sonsuz Kâinat, bu sayısız canlılar ve bu dakik tabiat nasıl kendi kendine meydana gelebilir. Sistemin ne kadar gerisine gidilirse gidilsin, bu sayısız faaliyet ancak sonsuz ilim ve güç sahibi bir Yaratıcının varlığıyla izah edilebilir.

Üstelik bakılınca anlaşılır ki bu muhteşem sistemi kuran Allah azimüşşan kullarına karşı da öyle merhametlidir ki bize yazın sıcağında çeşit çeşit serinletecek gıdaları, kışın da bizi soğuğa karşı hazırlayacak gıdaları gönderir.

Muhtaç kaldığımızda biz tek bir nefese dünyayı verebilecekken, o nefesimizi bize her an bedelsiz ikram eder. Bir de tabiattaki sayısız faaliyetle havayı ve çevreyi devamlı temizletir.

Görenler, tüm bunların gerisinde Allah’ın sonsuz rahmetini ve misafirperverliğini görürler.

İnsan bu nimetleri bahşeden Allah’a şükürden bir de şu sebeple geri kalabilir: Başkaları bu nimetlere fazlasıyla sahipken kendisi çoğu zaman mahrum kalmaktadır. Doğru toplumların özenle kaçınması gereken bir haldir bu.

Haşr Suresi’nin 7. Ayetinde mealen şöyle buyurulur: “Öyle ki bu servet sizden sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir devlet, bir nimet olmasın.” 

Servetin sadece zenginler arasında dönüp dolaşması hem tabii olmaz hem de toplumların tabiatını bozar. İslam bunu önlemek için zekât, yardımlaşma, iş edindirme, ortaklıklar vs. gibi birçok dayanışma mekanizması öngörmüştür.

Çünkü hep mahrum kaldığı nimetler insanı şükre değil farklı düşüncelere de sevk edebilir. Toplumların, özellikle de yönetimlerin fertleri bu denli yalnız bırakmaya hakları yoktur.

İnsan aşırı mal ve mülkle kibre kapılıp küfre düşebildiği gibi sürekli mahrum kaldığında da inkâra yaklaşabilir. “Fakirlik küfre yakındır.” Hadis-i şeriftir. Burada hem gelir anlamında fakirlik hem de türlü yoksunluklar anlaşılabilir.

Toplumlar olarak yardımlaşarak gereksiz fakirliklerden kurtulmalıyız. Zaten durumlar da “zamanın değirmeninde” ara ara değişebilir. Dünün zengini bugünün muhtacı, bugünün fakiri yarının zengini olabilir.

Ağır imtihanları hepimizi kısa süreler yaşayabiliriz ama devamlı bir imtihan gibi yoksunluklar, fakirlikler bize göre değildir. Neticede Atamız Hz. Âdem ve Annemiz Hz. Havva Cennet’ten gelmişler…

Yazımızın başında “Rahman’dan bir emirle… Her uçurumun kıyısında bekleyen melekler.” demiştik.

Ama uçurumlardan düşenler de var, denilebilir. Gerçekten de maddi – manevi bu olabilir. Melekler birçok insanın kurtuluşuna vesile olsalar da bu imtihan dünyasında olamadıkları da şüphesiz vardır. Manevi düşüşlerin gerisinde de çoğu zaman terbiye edilmemiş, hırslı, ölçüsüz ve aşırı bencil olabilen nefsin izleri aşikârdır. Çok büyük insanlar bile “yaramaz nefisten” Allah’a sığınmışken, biz haliyle daha çok sığınmalıyız.

Yazımızı Mevlana Hazretlerinden muhteşem bir duayla bitirelim:

Ya Rabbi,
Sen beni uyanık ve yaramaz nefsin eline bırakma.
Beni Sen’den başkasıyla uzlaştırma.
Ben kendi nefsimin hilesinden, fitnesinden
Daima Sana sığınmadayım.
Ben Senin’im, beni tekrar bana verme Allah’ım.

Mevlana

Allah’a emanet olun.

========

* Abdullah Bera Yıldız, O’nu Bilmeden Hiçbir Vahada Hayat Yoktur. Sayfa 127.

 

YORUMLAR

⚠️ Yorum gönderilemez:

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    YAZARLAR
    TÜMÜ

    SON HABERLER