WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22383770,92%
Amerika Dünya Hakimiyetini Kaybetmek İstemiyor-1

Amerika Dünya Hakimiyetini Kaybetmek İstemiyor-1

3 Mayıs 2024 12:12
Amerika Dünya Hakimiyetini Kaybetmek İstemiyor-1
0

BEĞENDİM

Ceyhun BOZKURT – 03 Mayıs 2024

 

Amerika Birleşik Devletleri, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kazandığı ve sonraki yazılarımızda da üsler boyutuyla detaylı aktaracağımız hakimiyet alanlarını kaybetmek istemiyor. Bunun için de, hedeflerinin önünde engel olarak gördüğü ülkelere finansal saldırılarda bulunuyor.

– Çin’e gümrük vergilerini yükselterek ekonomik önlem adı altında yaptırım uyguluyor.

-Rusya’ya ekonomik ambargo ve yaptırım uyguluyor.

-Avrupa ülkelerinden bazılarının şirketlerine ceza kesiyor, bazı mallarda gümrük vergisini yükselterek ekonomik önlem alıyor, yaptırım uyguladığı ülkelerle (Rusya, İran) ticaretlerini kesmezlerse onlara da yaptırım uygulamakla tehdit ediyor. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında Avrupa’yı yeniden kontrolü altına almak için her silahı devreye soktu.

-Türkiye’ye bazı mallarda gümrük vergisini yükseltiyor. Kredi derecelendirme kuruluşları ve Finansal kurumları ile saldırarak ekonomik dengelerini bozuyor. Eğer ABD’nin çizdiği hizadan politik olarak tamamen ayrılırsa ileri aşamalarda ekonomik yaptırım tehdidinde bulunuyor.

– Venezuela’nın petrolünü kontrol etmek için yıllardır ekonomik ambargo ve yaptırım uyguluyor.

– Kuzey Afrika ülkelerinin yıllardır sömürülen, ezilen halkına demokrasi getirme vaadi ile Arap Baharına çağırıp, ülkeleri kaosa sürükleyip, istikrarsızlaştırıp, ardından bölgeye yerleşmeye çalışıyor. Doğu Akdeniz’de, Basra Körfezi’nde, sorunların çözümüne yardımcı olmak yerine sorun oluşturup kışkırtan, büyüten taraf oluyor.

– Irak-İran savaşı ile İslam dünyasında Sünni-Şii çatlağı oluşturup İslam dünyasını bölüyor, kontrol altında tutmaya çalışıyor.

– İran savaşı sonrası Irak’ı Kuveyt’e yönlendirip daha sonra Irak’ı Kuveyt’ten çıkartma ve Irak’a demokrasi getirme söylemi ile işgal ederek Ortadoğu enerji havzasına yerleşiyor.

– Afganistan’dan Sudan’a, Yemen’e yaptığı hamlelerde dünya hakimiyetini kaybetmemek için, enerji sevkiyatı ile büyük çaplı mal sevkiyatını kontrol etmek için deniz ticaret yollarını, Basra Körfezi’nin Hint Okyanusu’na çıkışı olan Hürmüz Boğazı ile Kızıldeniz’in Hint Okyanusu’na çıkışı Bab-ül Mendep Boğazı’nı, Kızıldeniz’in Akdeniz’e çıkışı olan Süveyş Kanalı’nı kontrol etmek için istikrarsızlıkları kullanıyor.

– Demir İpek Yolu’nun geçtiği bölgelerde istikrarı tehdit ediyor. (Afganistan, Doğu Türkistan, İran, Türkiye)

– Ortadoğu’da ve Körfez bölgesindeki ülkelerde stratejik üstünlüğünü sürdürmek için İsrail’i tetikçi gibi kullanıyor. Tabi bu ilişki simbiyotik bir ilişki gibi. Her iki kesim iç içe ve birbiri üzerinden geçiniyor. Gazze’ye yönelik soykırım saldırısındaki Washington politikaları buna örnek.

– Amerika, Amerikalı düşünür Nicholas John Spykman’ın Kenar Kuşak Teorsini (Rimland) yani Avrasya’ya hakim olan Dünya’ya hakim olur stratejisini/planını uyguluyor ve Avrasya’yı çevrelemeye çalışıyor.

– Bu planın uygulanmasında en kilit ülke Türkiye. Amerika, Türkiye’ye hiç bir sorgulama yapmadan politikalarına destek vermesini istiyor. Türkiye’nin kendi güvenliğine, bekasına ve stratejik çıkarlarına aykırı oluşumlara dahi ses çıkarmasını istemiyor.

– Türkiye’nin güvenliğini koruma, ekonomik hak ve menfaatlerini savunma yönünde aldığı tavrı/tutumu Amerika kendisine karşı bir davranış olarak görüyor ve yaptırım uygulamak hatta müdahalede bulunmakla tehdit ediyor.

Amerika’nın terör örgütü olarak kabul ettiği PKK’nın Suriye uzantısı YPG’yi silahlandırıp donatması Türk-Amerikan ilişkilerinde güven sorununun dibe vurmasına yol açmıştır.

Amerika, Türkiye’nin 2016 yılında Fırat Kalkanı Harekatında Türk askerinin Münbiç’e müdahale etmemesi için PKK/YPG’nin Münbiç’ten çekileceği sözünü vermesine rağmen yıllar geçtikten sonra 2019 yılı sonlarında bölgeyi müttefiki Türkiye yerine dünyadaki en büyük tehdit olarak gördüğü Rusya’ya bıraktı hem de inşa ettiği üslerle birlikte.. Suriye’nin kuzeyinde 20 mil (32 km) derinliğinde güvenli bölge sözünün üzerinden bugüne kadar yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen sözünde durmadı. Türkiye’ye verdiği hiç bir sözü yerine getirmeyen Amerika sorunları sürüncemede bırakmıştır. Bu politikası ile Türkiye’nin sabrını sınayıp hata yapmasını beklemektedir. Böyle ikircikli bir siyaset izleyen Amerika’ya Türkiye’nin güveni kalmamıştır.

Türk-Amerikan ilişkileri bugün ağırlıklı olarak Suriye merkezli görünüyor ancak Ortadoğu genelinde yaşanan tartışmalar nedeniyle zaman zaman bazı Amerikan politikacıları konuşmalarında Türkiye’ye yönelik ambargo ve yaptırım kararlarını gündeme getirmiştir. Daha ötesinde NATO’dan dışlanması, hatta Türkiye’ye askeri müdahalede bulunulmasını isteyenler dahi olmuştur.

Peki bu takdirde Türkiye’ye yönelik Amerikan müdahalesi nasıl ve nereden olabilir?

Amerikan müdahalesinin Suriye’den ziyade Doğu Akdeniz üzerinden geleceği daha akla yakın gelmektedir. Bunun işaretlerini de Türkiye’nin deniz hukukunu tanımadığı, Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesini ihlal ettiği, Amerikan şirketlerinin Kıbrıs Rum yönetiminden aldığı arama ruhsatlarını vb. müdahale gerekçesi olarak kullanabileceği, Türk Donanmasına ve bölgede arama yapan sondaj gemilerine sınırlı bir donanma müdahalesi ile gözdağı verebileceği ihtimal dahilinde gözükmektedir.

Peki bu durum Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl bir kulvara sokar?

Süleymaniye çuval olayı ile Muavenet Zırhlısının vurulması olayını unutamayan Türkiye için böyle bir gelişme Türk-Amerikan ilişkilerinin kopuşu demektir. Son yıllarda yukarıda bahsettiğimiz gelişmelere ilaveten Norveç’teki NATO tatbikatında Atatürk’ün ve Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hedef olarak gösterilmesi, NATO Komutanlık devir törenine NATO üyesi olmayan Kıbrıs Rum Yönetiminin törene davet edilmesi ve kamuoyuna yansımayan daha bir çok olumsuzluk Türkiye’yi güvenlik ve dış politika alanında başka bir kulvara sokar. 14-28 Mayıs seçimlerinden sonra biraz yumuşama eğilimi gösteren Türk-Amerikan ilişkilerinde ABD’nin Türkiye karşıtı politikalarında bir değişim gözlemlenmemekte. Önceki satırlarda aktardığımız düşmanca politikaların devamı yeniden ön plana çıkması durumunda Türkiye’nin aktardığımız gibi başka kulvarlara, ittifak arayışlarına girmesi artık zorunluluk haline gelir.

Türk Devletleri Teşkilatı henüz yolun başında ama adım adım güçleniyor. Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında yeniden Amerikan boyunduruğu altına sokulmaya çalışılan Avrupa’nın yıllardır Türkiye’ye karşı ikircikli ve riyakar politikası ve Amerika karşısında hedef olmamak istemesi, bu seçeneği şu aşamada devre dışı bırakıyor. Bu nedenle şu aşamada Türkiye’nin gireceği kulvarın Rusya ve Çin’in merkezinde yer aldığı ve İran gibi ülkelerin de bulunduğu Avrasya Bloğu olması olması kuvvetle muhtemeldir.

“Türkiye ABD’yi karşısına almak istemez” diyenler çıkabilir. Özellikle 1945’ten sonraki ilişkiler, bağlantılar göz önünde bulundurulursa belki de bu tahlil, kuvvetli olarak da gözükebilir. Ancak unutulmasın ki, Türkiye çok daha zayıf olduğu dönemlerde Kıbrıs Barış Harekatı, (Çekiç Güç’e, yani ABD’ye rağmen yaptığı) terörle mücadele harekatları Türk derin medeniyet ve devlet kültürünün halen ayakta olduğunu göstermekte. Hele de son yıllarda 15 Temmuz gibi bir işgal/darbe saldırısını püskürtmesi, içerideki ABD unsurlarını temizleme çabaları, PKK ve FETÖ başta olmak üzere yurt içindeki terör ve casusluk şebekelerini hareket edemez hale getirmesi Amerika’nın Türkiye’yi bütün zorlamalarına rağmen istediği kulvara sokamadığını göstermiştir. Ayrıca;

– Ukrayna savaşının çıkmaza girmesi, Rusya’nın umdukları gibi bir zorluk ve sıkıntıya düşmemiş olması, hatta yaz aylarında büyük bir taarruza hazırlandığına yönelik son bilgiler,
– Ortadoğu’da Hamas-İsrail çatışmasında Gazze’de istenen sonucun alınamaması, bir avuç Filistinlinin büyük direnişi, dünya kamuoyunda İsrail ve Siyonizm karşıtlığının artması, Arap-İsrail yakınlaşmasının tersine dönmesi, İran’ın İsrail karşısında kontrollü bir gerginlik siyaseti izlemesi ve cephenin genişlemesi,
– Türkiye’nin merkezi Irak Hükümeti ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin Barzani kanadını terör karşısında Türkiye ile tam işbirliğine razı etmesi ve Kalkınma Yolu Projesinde tam anlaşmaya varılması,
– Kafkasya bölgesinde Ermenistan işgali altındaki Karabağ’ın kurtarılarak tekrar Azerbaycan’ın tam kontrolüne geçmesi ve Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan’ın görüşlerine yakın bir anlaşmaya yaklaşmış olması,
– Türkiye’nin İsveç’ten istediği sözleri alarak bu ülkenin NATO üyeliğine çekincesini kaldırıp onay vermesi,
– Amerika’nın Ortadoğu’daki denklemlerde Türkiye’yi dışarıda bırakan politikalardan netice alamaması gibi nedenlerden ötürü  ABD şimdilik Türkiye’ye yönelik olumsuz politikalarında bir durgunluk dönemine girdiği/gireceği anlaşılıyor.

Ancak burada dikkat etmemiz gereken husus Amerika’nın stratejik çıkarlarından vazgeçmeyeceği ancak şartlara ve zamana göre kısa veya orta vadede belirli bir süreliğine beklentilerini erteleyeceğini aklımızdan çıkarmamalıyız.

Devam edeceğiz…

Ceyhun Bozkurt

Ceyhun Bozkurt 1978 yılında Muş’ta doğdu.İlk, orta ve lise eğitimini Muş’ta tamamladı.Muhabirliğe, üniversite öğrenimim devam ederken 2000 yılında Aydınlık Dergisi’nde başladı. Aydınlık'ta başladıktan kısa bir süre sonra yayın hayatına başlayan Ulusal Kanal'da da televizyon muhabirliğini devam etti.Sonrasında sırasıyla Avrasya Radyo Televizyonu (ART), Yeniçağ Gazetesi, Aydınlık Gazetesi ve Yeni Birlik Gazetesinde haberler ve köşe yazıları yazdı.Kanal D'de yayını yapılan İsimsizler Dizisi'nin ilk sezonunda Senaryo Danışmanlığı görevini yaptı. Şimdilerde ise Bozkurt, SuperHaber'de köşe yazarlığı yapmaktadır.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.