haydar as çiftçi

Haydar AS – 9 Aralık 2023

 

Son günlerde gündemimizden hiç düşmeyen “ Terim Fonu” veya Seçil Erzan vakasını duymayanımız yok gibidir.

Bu dolandırıcılık olayında işlenen sisteme hepimizin bildiği gibi Ponzi dolandırıcılığı benzetmesi yapılmıştı.

Nedir bu Ponzi sistemi diye araştırınca, karşımıza İtalyan asıllı biri olan Charles Ponzi çıkıyor elbette.

Fakir bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Charles Ponzi, başarısız bir eğitim hayatının ardından zengin olma rüyasını gerçekleştirmek için 1900’lü yılların başında İtalya’dan ABD’ye göç ediyor.

Burada bir çok vasıfsız işte çalışan Ponzi, 1917 yılında hayatının dönüm noktası olacak posta kuponlarıyla tanışması kendisi için yeni bir hayatın başlangıcı olmuştu.

Ponzi o dönemlerde yurt dışından gelen mektupların kuponlarının nakde çevrile bilineceğini öğrenmesiyle işe koyuluyordu.

Ponziyi iştahlandıran şey, bu kuponların her ülkede farklı nakit değerlerde olmasıydı. Dolayısıyla ucuz olan ülkelerden bu kuponları satın alıp daha pahalı olan ülkelerde satarak çok iyi paralar kazana bileceğini anladı.

Böylece sonradan kendi adını taşıyacak olan sistemi devreye soktu, çünkü Ponzi bu işi yapabilecek mali güce sahip değildi.

İlk iş olarak bir şirket kuran Ponzi, yatırımcılarını yüzde 50’lik getiri vaadiyle sistemine dahil etti.

Bu getiri o zamanlarda da çok cazip olacak ki kısa sürede 870 dolar yatıracak olan 15 kişiyi sisteme dahil etmişti.

Sistemin en cezbedici yanı olan yüksek getiri altı ay gibi kısa sürede 20 bin kişiden toplam 10 milyon dolar toplamasını sağlamıştı.

Gittikçe büyüyen Ponzi Amerika’da 40 binden fazla kişinin parasını yönetir duruma gelmişti.

Artık iş posta kuponu alıp satmaktan çıkmış, direk para sirkülasyonuyla sistem devam etmiştir.

Yatırımcıların bilmediği ortada herhangi bir işin olmadığıydı, zaten pek de sorgulayan yoktu, getirinin yüksek olması onlar için yeterliydi.

Bu yüzden, sistemin tıkanmadan devam etmesi için sürekli yeni yatırımcının dahil olması gerektiğini hiç biri bilmiyordu.

Dolayısıyla bir süre sonra sisteme yeni üyeler girmeyince tıkanma ve ardından çöküş kaçınılmaz oluyor.

Değerli dostlar; bu tür dolandırıcılık faaliyetleri yüzyıl öncede vardı, şimdide var yüz yıl sonrada olacaktır.

Günümüzde teknolojinin gelişimiyle, sosyal medya ve benzeri platformların oluşu dolandırıcılık faaliyetleri evrim geçirerek Bay Ponzi’ye rahmet okutacak duruma gelmiştir.

Şimdi gelelim bizim Ponzicilere…

Sistemin başındaki Seçil Erzan, 2011 yılında kolay para kazanma hırsıyla manipülatif bir hisseye yine çevresinin ve müşterilerinin parasıyla 1 milyon lira yatırıyor ve kaybediyor.

Bu büyük kaybı hiçbir şekilde telafi edemeyeceğini görünce de şube müdürü olmanın yatırımcılara verdiği güvenle usulsüz para toplamaya başlıyor.

İşte Ponzi sistemi de böylece devreye girmiş oluyor.

Klasik olarak yüksek getiri vaadiyle yatırımcıları cezbedip sisteme daha fazla yatırımcı girmesini sağlamak.

Ponzi sistemini bir piramit olarak düşünürsek sisteme ilk girenler yani piramidin tepe kısımlarında yer alanlar hep kazanan taraf olmuştur.

Kaybedenler ise piramidin en alt tarafından yani son katılımcıdan başlayarak yukarı doğru devam ediyor.

Bu sistem nasıl çöktü diye sorarsanız..

Sisteme yeni girişler olmadığı andan itibaren maalesef kötü son kaçınılmaz oluyor.

Birde bu bankacı ponzinin 2011 yılında borsada kaybettiği yüksek paraları sahiplerine vermek için tefecilerle çalışmaya başlaması dolayısıyla açmış olduğu fona girişlerdeki paraların bir kısmının tefecilere taksim edilmesi bu kötü sonun başlangıcı oluyor adeta.

 

Ponzizedelere gelecek olursak..

Belli ki kendilerini sisteme dahil eden güvendikleri insanların oyununa gelmişler. Yoksa aklı başında hiç kimse milyon dolarlarını hiç tanımadığı birine belgelemeden teslim etmez.

Elbette getirinin yüksekliği kendilerini cezbetmiştir ama arada güven veren birileri varmış ki bu zokayı yutmuşlar diye düşünüyorum.

İddia odur ki telaffuz edilen rakamların çok çok üstünde bir miktar söz konusu, bu kadar ünlü kişileri görüp duyup sisteme sonradan girenler mağdur olduğuna göre sistemin en çok kazananının da dikkate alınması gerekiyor.

“Beleş peynir fare kapanında olur” deriz ama zekilikleriyle bilinen farelerin kapana yakalanması kaçınılmaz olur hep!