Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 5 Haziran 2024
Önceki bölümde Toynbee ve Eliot’ın, Türklerin nomad (göçebe) olduğu için tarihi olmayan Türklerin medeniyet kuramadıkları iddialarına yer verildi. Bugün, bozkır ve göçebe kültürü arasındaki fark ile Paul Wittek’e göre Türklerin bir cihan imparatorluğu kurması ele alındı.
Bozkır Kültürünün Göçebe ve Yerleşik Kültürlerden Farkları
Tarihinin ilk zamanları genelde Asya-Avrupa bozkırlarında geçen Türklerin yaşayışı, düşünce tarzı, inançları, dünya görüşü, örf ve adetleri, bozkır kültürü özellikleri göstermektedir. Bozkırlar, otlakları ile besiciliğe elverişli, kuru tarıma imkan verecek ölçüde rutubeti yüksek yaylalardır. Tarihi bir kültürün meydana gelmesi için coğrafi şartlar ve iklim yeterli olmayıp insan unsuru önemli rol oynar. Bozkır kültürünü göçebe kültürü ile karıştırmamak gerekir.
Bozkır (Türk) kültürü at ve demir üzerine kurulmuştur. Göçebelerin hayatında at birinci planda olmayıp, demire ise pek çok göçebe kavim kültüründe rastlanmaz. Bugün batılı bilim adamları da bozkır kültürünün ilk kez Türkler tarafından ortaya konulduğunu kabul ederler. Tarım yerine besiciliğe elverişli olan bozkır sayesinde Türkler o devrin sürat aracı atı evcilleştirmiş, hayvan yetiştirmiş, ata binen ilk kavim olmuştur.
Yerleşik kültürlerde iktisadi açıdan, köylü yalnız kendi ailesine yetecek kadar toprakla ilgilenirken, bozkır insanı yüzbinlerce hayvanın dağıldığı geniş otlakları düşünmek zorundaydı. Yerleşik kültür insanının dünyası evi ve tarlasıdır. Yeni otlaklar için bir yerden diğerine koşan bozkır halkının deneyimi artar, ufku genişler. Yerleşik kültürün hareketsiz/sakin hayatına karşılık, bozkır kültürü canlıdır. Sürüleri uzak otlaklara sevk etmek, hastalıklardan korunmak, su için mücadele etmek, sürü ve sahiplerinin emniyetini sağlamak tecrübeyi gerektiriyordu.
Sürü sahipleri korunabilmek, düşmana karşı daha güçlü olmak amacıyla birleşmeye başladılar. Bu birleşmeler gittikçe büyüyerek devlet teşkilatı haline geldi. Yerleşik kültürün ilk zamanlarında ‘aile için haklar’ yürürlükte iken bozkır insanı, mücadeleci ve savaşçı nüfusu ile toplulukların bir arada huzurlu yaşayabilmeleri için, karşılıklı saygı, sevgi anlayış içinde bir hak ve adalet düzenine inanıyordu. Bu inancın sonucunda da hukuki bir nizam ortaya çıkmıştır.
İngiliz Sir Charles Eliot ‘Tanrının Kırbaçları’ Hunlar, Avarlar ve Türkler; Gazneliler, Memluklar, Altınordu Devleti, Büyük Moğol, Cengiz Han, Timurlenk, Fatih Sultan Mehmed…
Kuzey Afrika’dan Pasifik’e kadar yayılmışlardır. Viyana’ya, Japonya’ya seferler düzenlemişler, Rusya’yı, İran’ı, Hindistan’ı idare etmişlerdir. İmparatorlukları kısa ömürlü olmuştur, ama nasıl Peking’te tahtta bir Mançur oturuyorsa, İstanbul’daki tahtta da bir Türk vardır.” Burada Eliot’un Avarları, Gaznelileri, Memlukları, Altınordu Devleti’ni, Hunları, Timurlenk’i Türk olarak göstermemiş olması şaşırtıcıdır. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu kısa ömürlü değil, tıpkı kendisinden önceki Roma İmparatorluğu gibi, uzun ömürlü idi.
Bozkır Kültüründen Cihan İmparatorluğuna Türkler
Osmanlı’nın son derece geniş ve kutsal toprakları kapsayan coğrafyada cihan imparatorluğu olduğunu savunan Paul Wittek’e göre, “Merkezleri olan İstanbul’da İslam manevi hayatı bir kere daha eski Bağdad ve Kahire kütüphanelerinden hazineler toplamış bir merkez buldu. Ve Müslümanların fikri faaliyeti zengin ilmi esaslardan teşvik gördü. İmparatorluğun Hindistan’a kadar uzanan, biraz kuru olmakla beraber, o muhteşem mimari bu merkezden yayılmıştır.” Bu muazzam coğrafyadaki Osmanlının asırlarca siyasi olayların cereyanını tayin eden rakipsiz bir devlet olarak bu memleketlerde açtığı harsın (kültür) döneminin, yıkıldıktan sonra bile bu hars izlerinin sürdüğünü ileri sürmektedir.
Fransız Düşünürü Voltair de “Fatih, Avrupa devlet başkanlarının hepsinden daha terbiyeli, daha kültürlü idi. Yunanca, Farsça, Arapça konuşurdu. Latince anlar, resim yapar, o zamanlar bilindiği kadar coğrafya, matematik bilirdi!” diyerek, Toynbee’nin iddiasının aksine, Türkleri Avrupa’nın ilk/orta çağlardaki nomad kavimleriyle karşılaştırılamayacağı kanaatindeydi.
Not: Yazı dizisine “Türk Kimliği Üzerine-11” ile devam edilecektir.