WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22376201,07%
Türk Kimliği Üzerine-10: Türklerde Bozkır Kültürünün Diğer Kültürlerden Farkları

Türk Kimliği Üzerine-10: Türklerde Bozkır Kültürünün Diğer Kültürlerden Farkları

7 Haziran 2024 11:41
Türk Kimliği Üzerine-10: Türklerde Bozkır Kültürünün Diğer Kültürlerden Farkları
0

BEĞENDİM

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 5 Haziran 2024

 

Önceki bölümde Toynbee ve Eliot’ın, Türklerin nomad (göçebe) olduğu için tarihi olmayan Türklerin medeniyet kuramadıkları iddialarına yer verildi. Bugün, bozkır ve göçebe kültürü arasındaki fark ile Paul Wittek’e göre Türklerin bir cihan imparatorluğu kurması ele alındı.

Bozkır Kültürünün Göçebe ve Yerleşik Kültürlerden Farkları

Tarihinin ilk zamanları genelde Asya-Avrupa bozkırlarında geçen Türklerin yaşayışı, düşünce tarzı, inançları, dünya görüşü, örf ve adetleri, bozkır kültürü özellikleri göstermektedir. Bozkırlar, otlakları ile besiciliğe elverişli, kuru tarıma imkan verecek ölçüde rutubeti yüksek yaylalardır. Tarihi bir kültürün meydana gelmesi için coğrafi şartlar ve iklim yeterli olmayıp insan unsuru önemli rol oynar. Bozkır kültürünü göçebe kültürü ile karıştırmamak gerekir.

Bozkır (Türk) kültürü at ve demir üzerine kurulmuştur. Göçebelerin hayatında at birinci planda olmayıp, demire ise pek çok göçebe kavim kültüründe rastlanmaz. Bugün batılı bilim adamları da bozkır kültürünün ilk kez Türkler tarafından ortaya konulduğunu kabul ederler. Tarım yerine besiciliğe elverişli olan bozkır sayesinde Türkler o devrin sürat aracı atı evcilleştirmiş, hayvan yetiştirmiş, ata binen ilk kavim olmuştur.

Yerleşik kültürlerde iktisadi açıdan, köylü yalnız kendi ailesine yetecek kadar toprakla ilgilenirken, bozkır insanı yüzbinlerce hayvanın dağıldığı geniş otlakları düşünmek zorundaydı. Yerleşik kültür insanının dünyası evi ve tarlasıdır. Yeni otlaklar için bir yerden diğerine koşan bozkır halkının deneyimi artar, ufku genişler. Yerleşik kültürün hareketsiz/sakin hayatına karşılık, bozkır kültürü canlıdır. Sürüleri uzak otlaklara sevk etmek, hastalıklardan korunmak, su için mücadele etmek, sürü ve sahiplerinin emniyetini sağlamak tecrübeyi gerektiriyordu.

Sürü sahipleri korunabilmek, düşmana karşı daha güçlü olmak amacıyla birleşmeye başladılar. Bu birleşmeler gittikçe büyüyerek devlet teşkilatı haline geldi. Yerleşik kültürün ilk zamanlarında ‘aile için haklar’ yürürlükte iken bozkır insanı, mücadeleci ve savaşçı nüfusu ile toplulukların bir arada huzurlu yaşayabilmeleri için, karşılıklı saygı, sevgi anlayış içinde bir hak ve adalet düzenine inanıyordu. Bu inancın sonucunda da hukuki bir nizam ortaya çıkmıştır.

İngiliz Sir Charles Eliot ‘Tanrının Kırbaçları’ Hunlar, Avarlar ve Türkler; Gazneliler, Memluklar, Altınordu Devleti, Büyük Moğol, Cengiz Han, Timurlenk, Fatih Sultan Mehmed…

Kuzey Afrika’dan Pasifik’e kadar yayılmışlardır. Viyana’ya, Japonya’ya seferler düzenlemişler, Rusya’yı, İran’ı, Hindistan’ı idare etmişlerdir. İmparatorlukları kısa ömürlü olmuştur, ama nasıl Peking’te tahtta bir Mançur oturuyorsa, İstanbul’daki tahtta da bir Türk vardır.”  Burada Eliot’un Avarları, Gaznelileri, Memlukları, Altınordu Devleti’ni, Hunları, Timurlenk’i Türk olarak göstermemiş olması şaşırtıcıdır. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu kısa ömürlü değil, tıpkı kendisinden önceki Roma İmparatorluğu gibi, uzun ömürlü idi.

Bozkır Kültüründen Cihan İmparatorluğuna Türkler

Osmanlı’nın son derece geniş ve kutsal toprakları kapsayan coğrafyada cihan imparatorluğu olduğunu savunan Paul Wittek’e göre, “Merkezleri olan İstanbul’da İslam manevi hayatı bir kere daha eski Bağdad ve Kahire kütüphanelerinden hazineler toplamış bir merkez buldu. Ve Müslümanların fikri faaliyeti zengin ilmi esaslardan teşvik gördü. İmparatorluğun Hindistan’a kadar uzanan, biraz kuru olmakla beraber, o muhteşem mimari bu merkezden yayılmıştır.” Bu muazzam coğrafyadaki Osmanlının asırlarca siyasi olayların cereyanını tayin eden rakipsiz bir devlet olarak bu memleketlerde açtığı harsın (kültür) döneminin, yıkıldıktan sonra bile bu hars izlerinin sürdüğünü ileri sürmektedir.

Fransız Düşünürü Voltair de “Fatih, Avrupa devlet başkanlarının hepsinden daha terbiyeli, daha kültürlü idi. Yunanca, Farsça, Arapça konuşurdu. Latince anlar, resim yapar, o zamanlar bilindiği kadar coğrafya, matematik bilirdi!” diyerek, Toynbee’nin iddiasının aksine, Türkleri Avrupa’nın ilk/orta çağlardaki nomad kavimleriyle karşılaştırılamayacağı kanaatindeydi.

Not: Yazı dizisine “Türk Kimliği Üzerine-11” ile devam edilecektir.

Celalettin Yavuz

Güvenlik Politikaları Uzmanı Lisans ve Y. Lisans öğrenimini Milli Savunma Üniversitesinde (Deniz Harp Okulu – 1974; Deniz Harp Enstitüsü-1983) tamamladı. Daha sonra Silahlı Kuvvetler Akademisi öğrenimi (1985-86) gördü ve “Irak’ın Geleceği” ile ilgili bitirme tezini yazdı. 1989-1991 döneminde Führungsakademie (Hamburg/Almanya) 2 yıllık Güvenlik Politikası-Strateji-Stratejik İstihbarat-Jeopolitik, Askeri Tarih eğitimi aldı. “İstanbul Boğazı’nın Karadeniz Sahildarı Ülkeler Üzerindeki Jeopolitik ve Stratejik Etkileri” (Almanca) başlıklı mezuniyet tezini yazdı. Genelkurmay Personel Başkanlığı’nda görevli iken Kıbrıs Barış Harekâtı’nın madalya ve taltif projesini gerçekleştirdi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında NATO Planlama direktifleri ve kuvvet plan çalışmaları üzerinde çalıştı. Ayrıca bir yıl boyunca Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Toplantı Dosyasını hazırladı. Ege'de gerilimli 1980'li ve 1990'lı yıllarda 2 ayrı geminin komutanlıklarını yaptı. 1994-1997 döneminde Almanya'da Deniz Ataşeliği sırasında Deniz Ataşe Birliği'nin başkanlığına (doyen) ve 143 kişilik Askeri Ataşeler Birliği'nin Yönetim Kuruluna seçildi. Daha sonra Mersin’de Karakol ve Çıkarma Gemileri Komodorluğu’nun ardından Genelkurmay Yunanistan Kıbrıs Dairesinde Yunanistan Şube Müdürü iken “Türk-Yunan Ege’de Güven Arttırıcı Önlemler Paketi” projesinin (Ocak 2000) yöneticiliğini yaptı. Türk-Yunan sorunları üzerinde General-Amiral Oryantasyon Kursu, Harp Akademileri, Milli Güvenlik Akademisi ve TSK İstihbarat Okulu'nda dersler veren Yavuz, Deniz Harp Okulu Dekanı olduğu 2001-2003 döneminde "Denizcilik Tarihi-Deniz Stratejisi", "Askeri Strateji" ve "Liderlik" dersleri verdi. 1994’te Dr., 2002’de Doç.Dr. olan Yavuz, Milli Güvenlik Akademisi öğretim üyesi iken 30 Mart 2004’te istekle emekli oldu ve BİLKENT Üniversitesi’ne ilaveten Milli Güvenlik Akademisi’nde Türk-Yunan Sorunları, Suriye, Ortadoğu, Terörle Mücadele dersleri, 2012’de Prof.Dr. olduktan sonra da Atılım Üniversitesi’nde (2012-2013) ve Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsünde (2013 Bahar) Y. Lisans ve Doktora, Ufuk ve Başkent üniversitelerinde lisans dersleri verdi. 2022 yılı başlarında adı Topkapı Üniversitesi olarak değiştirilen “Ayvansaray Üniversitesi”nde İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nin kurucu dekanlığını yapan, fakülteyi 16 bölüme çıkartan Prof.Dr. Yavuz, “İstihbarat, Strateji ve Terörizm/Avrupa'da Terör Örgütleri” gibi 3 farklı konuda sertifika dersleri yanında İstanbul Topkapı Üniversitesi’nde lisans ve Y. Lisans dersleri verdi. Güvenlik Bilimleri ve Uygulamaları Y. Lisans programının kurucu ABD Başkanlığını Eylül 2022’ye kadar sürdürerek “Küresel Güvenlik Stratejileri” üzerine sertifika programı hazırladı. Mayıs 2020 ayında uluslararası sempozyum düzenledi ve bizzat sunum yaptı. Milli Savunma Üniversitesi’nde (Harp Akademileri) 2019 yılından beri “Dış Politika Analizi” ile “Küresel Güvenlik Stratejileri” başlıklı ders verdi. Genelkurmay SAREM “Dış Uzman”lık (2003-2010), Türk Askeri Tarih Kurulu (TATK) Genel Kurul üyeliği (1999-2007), Gnkur. Atatürk Araştırma ve Eğitim Merkezi “ATAREM” Genel Kurul Kurucu Üyeliği (1999-2007), Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim/Öğretim Kurulu üyeliği (2001-2003), Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) “Strateji” Grubu üyeliği (2005-2011), Türk Ocakları Genel Merkezi Hars Heyeti (en üst düzeydeki kültür kurulu) üyeliği (2004-2010), TÜRKSAM düşünce kuruluşunun Kurucu Başkan Yardımcısı ve Terör Bölümü Başkanlığı (2008-2012) yapan Prof.Dr. Yavuz, pek çok süreli yayının yayın ve hakem kurullarında yer almaktadır. Almanca ve İngilizce bilen Prof.Dr. Yavuz’un “Güvenlik politikaları, Askeri Tarih/Strateji, İstihbarat, Ortadoğu, çevre ülkeler, terörle mücadele, bölgesel-küresel sorunlar, küresel güvenlik stratejileri ve Deniz Tarihi konularında, çoğu müstakilen yazılmış 30’un üzerinde kitabı ve süreli dergilerde yazılmış çok sayıda makalesi mevcuttur. Halen Anadolu Ajansı ve Yeni Şafak gazetesinin “Düşünce Günlüğü” bölümünde her ay “Bölgesel ve Küresel Güvenlik Politikaları” üzerine analizleri yayınlanan Yavuz’un son dönemde Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE)’de konferansları, sitesinde yazıları yayınlanmakta olup, gene son zamanlarda Devlet Dergisi ve Türk Yurdu dergilerinde de yazıları yayınlanmaktadır. Ayrıca, Eylül 2022’den itibaren TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nda haftada bir gün “Mavi Vatan” adlı bir programın yapımcılığını (ve yorumculuğunu) yapmaktadır. Ankara’da ikame eden Prof.Dr. Yavuz, evli, iki çocuk babası olup Almanca ve İngilizce bilmektedir.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.