WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,2042 -0.02%
EURO 35,1985 0.17%
ALTIN 2.517,620,69
BITCOIN 2144936-0,65%
Zulüm Karşısında “Bir Duruşu Olmalı İnsanın”

Zulüm Karşısında “Bir Duruşu Olmalı İnsanın”

27 Ekim 2023 17:37
Zulüm Karşısında “Bir Duruşu Olmalı İnsanın”
0

BEĞENDİM

Fatih ÜNLÜ – 25 Ekim 2023

Cahit Zarifoğlu ağabey bir şiirinde şöyle der:

Ah şu yalnızlık / Kemik gibi / Ne yana dönsem batar /Çünkü kırıldım, saç uçlarıma kadar.

Filistin’de şimdi yaşanan yalnızlık da, kalp kırgınlığı da böyle bir şeydir herhalde. Saç uçlarına kadar kırılmak. İnsanlığa, kardeşlerine ve yalnız bırakılmışlığa… Saç uçlarına kadar kırılmak…

Ama bir yandan da, Gazze semalarına yağan bombaların, yakıp yıkan mühimmatın yanı sıra içten ve keskin dualardır, kalpleri titreten niyazlardır. Ve kalpten Allah’a yöneldiğinde de dua ve niyazlara galip gelebilecek bir beşeri güç yoktur…

Yine Cahit Zarifoğlu ağabeyin bir şiirinde başlık mahiyetinde “Bir duruşu olmalı insanın”  diye çok güzel bir mısra vardır. İşte biz bu yazımızda bu muhteşem mısranın da rüzgarıyla Batı dünyasına ve bütün dünyaya bir çağrı yapmak istiyoruz. Ve…

Ve “İnsanın, medeniyetlerin bir duruşu olmalı.” diyoruz. Zulüm karşısında, süregelen haksızlıklar ve adaletsizlikler karşısında bir duruşu olmalı bir medeniyetin. Şimdi Filistin’de, Gazze’de 2 milyon insanın 21. yüzyılın bu ilk çeyreğinde açlık ve susuzluğa, elektriksizliğe mahkum edilmesine ve başlarına biteviye bombalar, ölümcül silahlar yağdırılmasına karşı bir duruşu, bir kaygısı, bir önlemi olmalı.

Medeniyet olabilmek bir duruşu gerektirir. Nuri Pakdil ağabeyin “Klas Duruş” kitabının adını ödünç alırsak, klas bir duruşu olmalı bir medeniyetin. Yoksa büyük şair Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi giderek “tek dişi kalmış canavar” derekesine düşer.

Senin mazlumun, benim mazlumum olmaz. Mazlumun ayrımcı alt bir tanımı olamaz. Bir ülkenin, bir medeniyetin gerçek medeniyet olduğunun göstergesi en çok adaletli davranabilmesindedir ve insani bir bakış açısı geliştirebilmesindedir.

Medeniyetler de insanlar gibi yaşayacakları kadar yaşarlar ve sonra tarih sahnesinden çekilirler ama geride onlardan ya güzel eserler ya da yaptıkları zulüm ve tahribat kalır. Bugün de hakim medeniyet olan Batıda kamu oyunun bir kısmında ve bazı istisnai liderlerde sağduyulu yaklaşımlar mevcuttur. Fakat Batı medeniyetinin yönetici elitlerinde öteden beri doğruya taraf olamama ve çoğu zaman yanlış reflekslerle zulme destek olma zaafı vardır.

Yakın bir zamanda Bosnalı kardeşlerimize yapılan Srebrenitsa katliamını hatırlayalım. O dönem Sırpların Srebrenitsa’ya yaklaştığını gören yöre halkı, Hollandalı Birleşmiş Milletler askerlerinden kendilerini savunmalarını isterler fakat bu istekleri kabul edilmez. Şehir önceden güvenli bölge ilan edildiğinden Boşnaklar ellerindeki silahları teslim etmişlerdir. Sırp ordusu yaklaşırken en azından bu silahların kendilerine iade edilmesini isterler ama bunu da kabul ettiremezler. Neticede, 5 gün süren bir katliamda Sırplar bu savunmasız insanlardan en az 8 bin 372 kişiyi öldürürler. Bu da II.  Dünya Savaşından sonra Avrupa’da yaşanan en büyük katliam olarak ne yazık ki tarihe geçer.*

Batıdaki bu doğru duruş sergileyememe sorununun birçok yapısal sebebi vardır. Batının en büyük sorunlarından birisi de önce zulümle, yüz milyonlarca insanın kanıyla, ahıyla ve haklarının, mallarının gaspıyla ve entrikalarla yükselmesidir (sömürgecilik tarihini hatırlayalım) sonra da özellikle Fransız devrimi akabinde kumandasının iyiden iyiye belirli ve çok organize zümrelerin eline geçmesidir.

Batıda ve dünyanın çoğu bölgesinde görünürde yöneten kim olursa olsun, perde gerisinde kararları veren güçlü zümreler vardır. Çoğu süreci onlar idare ederler ve genelde de gerçek bir medeniyet refleksi geliştiremezler. Dolayısıyla  bir yanda hatalarından öğrenmiş ve bazen yanlış sonuçlara varsa da genellikle insan yaşamını iyileştiren standartlar geliştirmiş bir Batı varken, bir yanda da yanlışlar  karşısında -yönetici elitler üzerinden- doğru bir tavır alamayan ve çifte standardın en kötü örneklerini veren bir Batı vardır karşımızda.

Kamuoyunun sağduyusu bir yana Batı medeniyeti bu yönetici zümrelerin, etkili çevrelerin tahakkümünden kurtulmadan, onlardan sağlıklı bir refleks beklemek safdillik olur. Olan da nadirdir, ölçü olamaz.

Evet, Filistin’de devam eden zulme ses çıkarmayan ve değil siviller üzerine yağan bombardımanı durdurmak tam tersine sırasıyla İsrail’in yanındayız mesajları veren görünürdeki ve perde ardındaki yöneticiler… Bu desteğiniz meselenin çözümüne bir katkı sağlayabiliyor mu?  Barışı getirebiliyor mu? İsrail’in orantısız güç kullanımını durdurabiliyor mu? Hayır, tam tersine onu daha da pervasızlaştırıyor. En insani sorunları bile çözemeyen bir düzen nasıl gerçek bir medeniyet olabilir? (Bu arada, yazılarıyla okurlarına olaylara medeniyet perspektifiyle bakmayı gösteren rahmetlik Sezai Karakoç ağabeyimizi saygıyla analım.)

Evet, aşırı güç kullanımı, zulüm ve manipülasyon eninde sonunda sahibine döner. Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselamın sözüyle sabittir:  Bir yönetim küfürle yaşayabilir ama zulümle yaşayamaz, abad olamaz. Bir medeniyetten beklenen saldırganlık gösteren herkese, her tarafa tavır koyabilmesi ve adil bir tutumla herkesin güvenini kazanabilmesidir. Bunu yapmayan, akan kanın ve çekilen ezaların vebalinin ortağı olur. Bir medeniyetten adalet beklenir, haksız yere şiddetle akan kanı durdurması beklenir, insanlığa yaraşmayan durumlara karşı durması ve onları önlemesi beklenir.

İşte size gerçek ve eşsiz bir medeniyet örneği. Biliyorsunuz, Mekke’de ilk tebliğ yıllarında Mekkeli müşrikler Peygamber efendimizi (s.a.v.) ve iman edenleri 3 yıl  bir mahallede çok ağır bir  muhasara, benzeri görülmemiş sivil bir kuşatma altında tuttular, aç bıraktılar, susuz bıraktılar, inanılmaz eziyetler ettiler. Sonra Peygamberimiz aleyhisselam Medine’de bir devlet kurup muvaffak oldu. Bu arada, Arabistan’da buğdayın menşei olan bir bölgede yaşayan bir kavmin mensupları da Müslüman oldular ve o dönem hâlâ şirkin merkezi olan Mekke’ye buğday göndermemeye başladılar. Açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan Mekkeliler hemen Peygamber Efendimize koştular. Peygamberimiz aleyhisselam da kendisini yıllar önce aç bırakan müşriklerin aç kalmalarına razı olmadılar ve o kavme haber göndererek hemen Mekke’ye buğday gönderilmesini temin ettiler. Peygamber efendimizin (s.a.v.), onun gerçekten takipçisi olan yöneticilerin ve toplumların hayatları ve yaptıkları bunun gibi birçok medeniyet örneğiyle doludur.

İşte gerçek medeniyet budur. Batı ve bütün dünya ancak bu gibi yüksek vasıflarla gerçek medeniyet özelliği kazanabilir. Yoksa “medeniyetleri”, toplulukları ve insanları tüm hesapların görüleceği Ahiret gününde en çok mahcup edecek şey devam edegelen zulümler ve sahtelikler üzerine kurulu aldatıcı dünyalardır.

Fatih Ünlü

Fatih Ünlü 1965 Adana doğumludur. Adana Dumlupınar İlkokulu, Hürriyet Ortaokulu ve Anafartalar Lisesinden sonra 1987 yılında ODTÜ Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi bölümü Uluslararası İlişkiler alt dalından mezun olmuştur.TBMM, TÜBİTAK, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Kalkınma Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO)'nda çalışmıştır.Yayıncılık faaliyetlerine vakit ayırabilmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı SBB - İSEDAK ve Uluslararası Kalkınma İşbirliği Genel Müdürlüğünden 2022 yılında emekli olmuştur.Emeklilikten sonra, Güray Gümüş'le birlikte Abdullah Bera Yıldız'ın "Bir Soluk Dua - Çaresiz Anlarımıza Çare Olan Rahmetinle" ve "O'nu Bilmeden Hiçbir Vahada Hayat Yoktur" adlı kitaplarının editörlüğünü yapmıştır.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.